* Fotoğraf: Faili Belli
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Dargeçit JİTEM davasının bugün görülen 25. duruşmasında yine ilerleme kaydedilemedi.
Zorla kaybedilenlerin ailelerinin “zamanaşımı” tehlikesine dikkat çekmesine rağmen, mahkeme bir sonraki duruşma tarihi olarak 4 Temmuz 2022’yi belirledi.
Aylardır firari tanık bekleniyor
Faili Belli’nin verdiği bilgiye göre, 11 Ekim 2021’deki duruşmada, bugüne kadar dinlenemeyen dönemin savcısı Adem Kul’un dinlenmesi için işlem yapılmasına karar vermişti. Ancak “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp denetimli serbestlikle tahliye edilen Adem Kul hakkında yakalama kararı var.
Bir sonraki duruşmada da söz alan mağdur aileler, Adıyaman’a dava için 20 kezden fazla gelmelerine rağmen halen bir ilerleme olmadığını, artık bir sonuç çıkmasını beklediklerini ifade etmişti. Ancak mahkeme bu duruşmada da tanık olarak dinlenmesi için araştırma yapılan eski savcı Adem Kul’un zorla getirilmesinin makul bir süre beklenmesine karar vermişti.
Mahkeme 10 Ocak 2022’deki son duruşmada da Adem Kul hakkındaki kararın infazı için makul bir süre beklenmesi yönünde ara karar verdi.
TIKLAYIN - Oğlunun Kemiklerine 21 Yıl Sonra Kavuşan Anne: En Son İşkencede Gördüm
Dargeçit’te Davut Altunkaynak(12), Seyhan Doğan (13), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan(19), Abdurrahman Olcay(20), Abdurrahman Coşkun(21) ve Süleyman Seyhan(57) gözaltında kaybedilmişti. 2012, 2013 ve 2015 tarihlerinde yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerden bazılarının ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı.
TIKLAYIN - Cezasızlıkta kilit cümle: “Delil yetersizliğinden beraatına…”
JİTEM davaları olarak bilinenlerden biri olan Dargeçit davasında, müdahil avukatların tüm itirazlarına rağmen JİTEM adıyla herhangi bir suçlama yapılmadı.
“Artık bizim için adalet vakti gelmedi mi”
Bugünkü duruşmaya sanıklardan Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ve sanık avukatları, bulundukları kentlerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
MA’nın haberine göre, kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, mahkeme heyeti gelen evrakları okuyarak, 5 yıl önce hakkında tanık olarak dinlenmesi yönünde karar verilen, ancak bugüne kadar “ulaşılamayan” dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısı Adem Kul'a halen ulaşılamadığını belirtti.
Duruşmada ilk olarak kaybedilen Mehmet Emin Aslan'ın oğlu Kasım Aslan, “Artık bizim için de adalet vakti gelmedi mi” diye sorarak, katillerin artık cezalandırılmasını istedi.
Ardından söz alan Abdurrahman Coşkun'un ağabeyi Mehmet Coşkun, “Bildiğiniz gibi 27 sene önce insanlarımızı kaybettik ve mağduruz. Biz mahkemeye geliyoruz ama hiçbir sanık yok. Mehmet Tire'nin yanında çalışan şahıs mahkemede dedi ki; 'ben terör şubede çalışıyordum. Mehmet Tire ile çıktık, benim arabamda silah patlaması meydana geldi ve Mehmet Tire gözünden yaralandı. Ertesi gün tabura döndük ve infaz gerçekleşti.' İnfaz ettiklerini ve kireç kuyusuna attıklarını söyledi. Bu kadar şeye rağmen halen tutuklu yok. Kararın bir an önce verilmesini istiyoruz” dedi.
“Kemikler kuyudan çıktı, mahkeme kanıt istiyor”
Öldürülen Seyhan Doğan'ın kardeşi Hizni Doğan, “Ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Eskiden mahkeme kapıları bize kapalıydı. Şimdi açıldı ama yıllardır mahkemeye gelip gidiyoruz. Şimdi bir insan, bir insanı öldürünce hemen faili tutukluyorlar. Ama bu kişiler neden tutuklanmıyor. Faillerin tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
Kaybedilen 12 yaşındaki Davut'un babası Aziz Altunkaynak da “27 yıl kayıp olan çocuklarımızın kemiklerini kuyularda bulduk. Kemikleri kuyudan ben çıkardım. Ama mahkeme halen bizden 'kanıt' istiyor. Daha ne kadar kanıt sunmamız gerekiyor? Davut'un annesi de bunun tanığı. Korucular ve Mehmet Tire'nin çeteleri de biliyor. Davut 12 yaşında bir çocuk ve yatağından kaldırıp, ‘Davut bu mu?' diye soruyorlar. Davut, karakola götürülüp işkence ediliyor ve annesi de bunu görüyor. Sonra bir daha haber alınamadı. Eskiden Dargeçit Cumhuriyeti vardı ve yolları kapalıydı. Jandarmadan izin almadan kimse dışarı çıkamıyordu” dedi.
Altunkaynak, “Hangi sanık Adıyaman'a geldi. Hepsi SEGBİS’le katılıyor. Bu mahkemenin buraya taşınması bize eziyet yapmak içindir. Biz bu sanıkların dışarıda serbest gezmesini istemiyoruz. Bunların tutuklanması gerekiyor. Artık mahkemenin karar vermesi gerekiyor. 27 yıldır biz nefes alamıyoruz” diye konuştu.
Ardından söz alan Nedim Akyön'ün ağabeyi Ahmet Akyön de, sanıkların bir gün olsun mahkemeye gelmediğini belirterek, artık sonuç almak istediklerini söyledi.
Beş yıldır dinleme kararı var
Ailelerin avukatı Erdal Kuzu “Adem Kul’un dinlenmesi kararı 2017 yılında alınmış. Ancak beş yıl oldu. Bu kişi hakkında dinleme kararı alındığında hakkında soruşturma da vardı. Bu kişi sonra tutuklandı ve tahliye edildi ama mahkeme UYAP'tan ulaşacağı bilgiye bakmadı. Bir önceki mahkeme başkanı delil kararttı. Ceza yargılamasında her türlü işi yapabilecek kişi delil karartı” şeklinde konuştu.
Avukat Kuzu, “Adem Kul bu dosyanın tanığıydı. Beş yıl boyunca bu mahkeme ne olduğu, neresi olduğu belirsiz yerlere tebligat gönderdi. Hâlbuki UYAP kayıtlarında bu kişinin nerede olduğu belli iken mahkeme neresi olduğu belirsiz yerlere tebligat gönderdi. Bu kişi hakkında cemaat soruşturması yapıldığı bilgisini mahkemeye verdik. Mahkeme, insanların adalete olan güveni ile dalga geçti” şeklinde konuştu.
Dosyada yeteri kadar delil olduğunu dile getiren Kuzu, “Davut Altunkaynak’ın annesi 95 yılından bu yana savcıya oğlunun durumunu anlatıyor. Öldürdüklerini gördüm diyor. MİT raporu da kayıt dışı kaybedilmeyi kabul ediyor. MİT'in kabul ettiği 15 kişiyi dinlettik. Dönemin Kaymakamı kabul etti. Daha ne delil olsun. Uzman Çavuş Bilal Batırır'ın arkadaşı 50-51 koordinatlarını anlattı. Mağdurların kemiklerinin bulunduğu yer ile Mehmet Tire'nin aracının gittiği yer aynıdır diyor. Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın akıbetini 27 yıldır kimse sormuyor ama biz soruyoruz. Bu dosyayı farklı bir kentte taşımanın amacı unutturmaktı. Aileler bir süre gelir sonra vazgeçer diye beklediler ama aileler vazgeçmedi. 27 yıldır soruyorlar. Kemikleri buldular ve raporlandırdılar. Artık bir karar verilmeli. Bu duruma ‘insanlığa karşı suç değildir’ demek mümkün değil. Sanıkların tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz” dedi.
Sanıklar Hurşit İmren, Mahmut Yılmaz, Faruk Çatak ve Haydar Topçam, mütalaaya katıldıklarını belirterek, beraat talebinde bulundu. Hurşit İmren'in avukatı Metin Şenay, mahkemede anlatılan olaylar için “Olayla alakası olmayan bir takım hikayeler anlatılıyor. Beraat istiyoruz” şeklinde konuştu.
Mahkeme yine sanıkların tutuklanması taleplerini reddederek, sanıkların yurtdışına çıkış yasağı yönündeki adli kontrol talebinin devamına, tanık hakkındaki kovuşturma dosyasının akıbetinin Yargıtay’dan sorulmasına karar vererek duruşmayı 4 Temmuz’a bıraktı.
Ne olmuştu?
28 Ekim 1995’te iki öğretmenin, ertesi gün de Amara köyü baş korucusunun oğlunun PKK tarafından kaçırılması ve ertesi sabah cenazelerinin bulunması üzerine Dargeçit'te gözaltılar başladı.
Aynı gün sabaha doğru Doğan ailesinin evi, aralarında asker, özel harekât timleri, korucu ve sivil giyimli insanların olduğu 60-70 kişilik bir ekip ve panzerlerle basılarak 14 yaşındaki Seyhan Doğan apar topar gözaltına alındı.
Aynı gece ve takip eden birkaç gün içinde Seyhan Doğan'ın eniştesi Abdurrahman Coşkun (21), dayısının oğlu Mehmet Emin Aslan (19), kardeşi Hazni Doğan (11) ve Abdurrahman Olcay (20), Nedim Akyön (16), Hikmet Kaya (24), Süleyman Seyhan (57) ve kızı Fehime Çelik de gözaltına alındı. O gece Davut Altınkaynak'ı (13) da almak için evlerini basan askerler kendisi evde olmadığı için annesi Hayat Altınkaynak'ı gözaltına aldı.
Annesine Davut'un yerini söyletmek için çeşitli tehditlerde bulunan askerler en sonunda sadece sorgulayıp bırakacaklarını söyleyerek anneyi ikna ettiler ve dayısında kalan Davut Altınkaynak'ı da gözaltına alarak annesinin gözleri önünde Filistin askısında işkenceye aldılar.
Hazni Doğan ve Fehime Çelik de türlü işkencelere maruz kaldı ve gözaltına alınanlara tanıklık ettiler. Hazni Doğan, Hayat Altınkaynak ve Fehime Çelik serbest bırakıldı ancak ikisi lise öğrencisi, üçü çocuk sekiz kişiden bir daha haber alınamadı.
İddianameye göre, yapılanlara karşı çıkan ülkücü görüşteki Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da, suçu ihbar etmesinden korkulduğu için komutanları Hurşit İmren ve Mehmet Tire tarafından kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğü öne sürüldü.
Seyhan Doğan’ın cesedi, kimliği belirsiz bir kişinin ailesine telefonla haber vermesi üzerine 6 Mart 1996’da bir kuyuda bulundu. Kayıp diğer kişilerin öldürüldüğü düşünülse de cesetleri bulunamadı.
Mağdur ailelerin 2009’deki başvurusuyla tekrar soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Midyat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin hakkında taammüden öldürme suçundan müebbet hapis cezası isteniyor.
Dava, “güvenlik gerekçesiyle” Adıyaman'da görülüyor. (AS)