Yönetmen Nejla Demirci Ergene Nehri’nin uğradığı çevre felaketini Gündöndü belgeselinde gözler önüne seriyor. Belgeselde Ergene Nehri’ndeki kirliliğine sebep olan sanayileşmenin yanı sıra kirliliğin bölgelenin hem sosyal hem kültürel hem de ekonomik etkilerini röportajlarla uzmanların ve Trakyalıların ağzından anlatıyor.
Aynı zamanda Ergene İnisiyatif’nin de üyesi olan Demirci’nin yönettiği Gündöndü’nün çekimleri 2010’dan beri biriktirilen görüntülerden oluşuyor. bianet’e konuşan Demirci belgeselin bütçesini kendi cebinden ve ailesinin katkılarıyla karşılamış:
“Yüz bin liradan sonra saymayı bıraktım. Hassas bir konu olduğu için fon ya da benzeri bir bütçe kullanmadık. Elimde ne varsa belgesele harcadım.”
"Bölgede yetişen ürünler Türkiye'ye dağılıyor"
Belgesel sadece bir çevre kirliliğini değil, kirliliğin toplumdaki etkilerini de inceliyor:
“Sadece kirlilik üzerine bir belgesel yapmak istemedim. Ergene’deki kirliliğin derinine baktıkça, derinleştikçe çeşitli katmanlarda etkiler ortaya çıkıyor.
“1980’lerde sanayileşmeye başlayan bölgede bugün 5000 civarında deri-tekstil, tekstil, ağır sanayi ve boya fabrikaları bulunuyor. 1980’lerin ortalarına doğru kirlilik artmaya ve nehirde balık ölümleri yaşanmaya başlıyor. Bugün ne suda ne de suyun yanındaki toprakta canlı yaşayamıyor.
“Bölgede sekiz bin yıllık bir tarım kültürü var. İstihdam adı altında bu kültür yok ediliyor. Çiftçiler işçileşiyor, ucuz iş gücü hem fabrikalarda hem de tarlalar da artıyor.
“Bölgede özellikle ayçiçeği, buğday ve pirinç yetiştiriliyor. Belgesel esnasında burada yetiştirilen tarım ürünlerini analiz ettirdim. Sonuçta her birinde standartın çok üstünde ağır metal ve toksik bulunuyor. Bunları yemek neredeyse zehir yemekten farksız. Ama burada yetişen ürünler Türkiye’nin yüzde 75 ayçiçeği, yüzde 55 pirinç ve yüzde 10 buğday ihtiyacını karşılıyor.
"Trakya Türkiye'deki en yüksek kanser oranlarının görüldüğü bölge. Ama Bakanlık bunun içki ve sigaradan kaynaklandığını söylüyor."
"Trakya kültürü yok oluyor"
Doğayı katletmenin aynı zamanda kültürü katletmek anlamına geldiğini söyleyen Demirci kirliliğin bölgede toplumsal cinsiyet rollerini ve Roman kültürünü etkilediğini söylüyor.
“Kirlilikten en çok etkilenen kesim Romanlar. Trakya Romanları çiftçilik yaparlar ancak buradaki kirlilik sebebiyle tarım arazileri değersizleşti. Çiftçi çok az kazandığı için yanında çalışan kişiye de çok az maaş veriyor. Bu durumda tarlada çalışan Romanlar günde 10 lira, 20 lira gibi ücretlere çalışıyorlar.
“Ayrıca Romanların yüzyıllardır Hıdrellezlerde en güzel kıyafetlerini giyerek nehirde yıkanma gelenekleri vardı. Bu gelenek 30 yıldır bitmiş durumda. Öyle ki artık Trakya’da masal gibi anlatılıyor.
“Trakya’da kadınlar ve erkekler sosyal alanda bir aradalar. Kadınlarla ilk konuştuğumuzda hep şunu söylüyorlar, tarlada çalışıp sonrasında nehir kenarında kadınlı erkekli piknik yapma dönemi bitti. Haliyle işten sonra erkekler kahveler kadınlarsa evlere dönüyorlar. Bu kirlilik dolaylı yoldan kadınları evlere kapıyor, sosyal hayattan uzaklaştırıyor.
Belgeselde bir de çocuklar var, artık Ergene’de yaşamak istemeyen çocuklar. Demirci çocukların nehrin ve bölgenin kurduğu ilişkiyi şöyle anlatıyor:
“Çocuklar inanamayarak ‘eskiden burada yüzüyorlarmış’ diyorlar. Bir sürü kedi, köpek ve inekler nehir kenarında ölüyor. Çocuklar bunlara şahit oluyor ve bu yüzen burada yaşamak istemiyorlar.”
Adını bölgede yetişen ayçiçeğin eşanlamında alan 70 dakikalık Gündöndü belgeseli 10 Mayıs’ta itibaren Yeşilçam Sineması’nda saat 12.00, 15.00 ve 18.00 seanslarında izlenebilir. (EA)