Türkiye ve yurtdışında ödüller kazanmış bir belgesel sinemacı Nejla Demirci. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL KHK’siyle kardiyolog kardeşi Yasemin Demirci ve kardeşinin öğretmen arkadaşı Engin Karataş meslekten ihraç edildi.
O da, kardeşi ve Engin Karataş’ın hak arama mücadelesini belgesele dönüştürmek üzere yola çıktı. Ancak eylemleri kayıt altına alırken polis engeliyle karşılaştı. Defalarca gözaltına alındı. Çekimleri senelerce tamamlayamadı.
Belgeselini tamamlamak için izin istediği Bodrum Kaymakamlığı talebi reddetti. Konu mahkemeye taşındı. Kaymakamlık mahkemedeki savunmasında Demirci’nin izinsiz bir eyleme katıldığını ve asıl amacının propaganda olduğu iddia etti. Mahkeme de davanın reddine karar verdi.
Demirci mahkemenin kararının sonrasında da hukuk mücadelesini sürdürdü. Aradan 5 yıldan uzun bir zaman geçti. Ve sonunda Anayasa Mahkemesi’nden bir karar çıktı. Çıkan karar bir hukuk zaferiydi. Yüksek mahkeme Nejla Demirci’nin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti ve tazminat ödenmesine karar verdi.
"Hiçbir şey hissetmiyorum"
Kararla ilgili Nejla Demirci’nin yorumu da “Bu bir emsal karar. Bir zafer olmalıydı ancak ben hiçbir şey hissetmiyorum” oldu.
Bunu da “Bir belgesel film yapmak için yola çıktık ve orada başımıza gelmeyen şey kalmadı. Sivil saldırılardan tutun da her kamerayı açışımda polisin belgeselimizle boğuşmaya başlaması gibi… Birden terörist ilan edildik. Her sokağa çıkışımızda gözaltına alındık” diyerek gerekçelendirdi.
Belgesel Sinemacılar Birliği’nin hem Adalet Bakanlığına hem de Kültür Bakanlığına belgeseli için yazı yazdığını belirten Demirci "Ancak cevap bile gelmedi. Yani cevap göndermeye tenezzül bile etmediler. Yani o kadar keyfi ki. Şimdi ben bunun bir kazanım olduğuna nasıl sevinebilirim?" dedi ve ekledi:
"Bu arkadaşlarımız için bu, belgesel sinema için bir katkıdır, bir gelişmedir, bir kazanımdır diye nasıl diyebileyim? Yarın ben yine bir film yapmaya sokağa çıktığımda, onların beğenmediği bir konuyu, kamuoyunda duyulmasının istenmediği bir konuyu çekmek istesem aynı şeyi tekrar yapacaklar. Yine terörle mücadele gelecek, yine bin dereden su getirecek, ne için çekiyorsunuz bu filmi, kimin için çekiyorsunuz, nereye göndereceksiniz diyecek. Kendi ülkemde bana ajan muamelesi yapacak.
"İktidar çıkıp senin çektiğin mesele yokmuş gibi davranacak. Sorunu sanki sen uyduruyormuşsun gibi bir hal takınacak. Dolayısıyla bu bir kazanımsa ben hiçbir şey hissetmiyorum. Bu nedenle ‘Aaa çok sevindim’ gibi bir duygu yaşayamıyorum. Hiçbir his yaşamıyorum. Tek bir şey var o da öfke.
"Çünkü o kadar çok ve keyfi yaşanıyor ki hak ihlalleri, sansürler. Yarın yine herhangi bir konu için sokağa çıktığımda aynı saldırılarla yüzde yüz karşılaşacağıma eminim. Hukuk devleti değil yaşadığımız ülke. İlk filmim Ergene’de de aynı şeyi yaşadım. Gerçeklerden korkuyor otorite. Kendisini o gerçekleri saklayarak, yok sayarak var ediyor."
"Maddi manevi yıkımını hala yaşıyoruz"
Demirci, belgeseli çekme sürecinde polisin kardeşiyle arasını bozmaya çalışmak için evlerine dahi geldiğini anlattı. Polisin “Hocamız (Yasemin Demirci) sevilen birisi. Mutlaka görevine geri dönecektir ama sizin diğer karakteriniz (Engin Karataş ) terörist. Vazgeçin bundan.” dediğini söyledi.
Demirci kardeşinin yaşadığı şeyin kendisinin de acısı olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Kardeşim o dönemin acısını, maddi manevi yıkımını hala yaşıyor. Biz de bir aile olarak o acıyı ve maddi manevi yıkımını hala yaşıyoruz.
"Engin ve Yasemin'in üzerinden gördüğümüz şeyler… Onların yaşadığı ekonomik ve toplumsal sıkıntılar… Aileler, çevreleri… Büyük bir yalnızlaştırılma yaşadılar ve bu hala daha devam ediyor.
"Ben de yalnızlaştırıldım. Filmin çekimlerini bitirip kurgulamaya başladığımda kimseyi bulamadım. Kurgucumu gözaltına aldılar. Açıkça bana dikkat etmesini söylediler. Yalnızlaştırma politikasından projeyi kendisi dahi getirip bana teslim edemedi. Çocuğu getirip babamı bir daha aramayın lütfen dedi.
"İnsan büyük bir haksızlığa uğradığında içinde bulunduğu duyguları başkalarına anlatmak ister. Bu belgesel bunu yaşatacaktı bu sorunu yaşayan insanlara. Ve bu ülke için çok
yakıcı ve çok zor bir dönemdi.
"Bizim onları (polisi) çektiğimizden daha çok, onlar bizi çekti. Boy fotoğraflarımızı görüyorduk terörle mücadeleye gittiğimizde.
"Kardeşim Yasemin altı ay önce görevi iade edildi. Ama Engin iade edilmedi. Bodrum’da yaşayamadı. Bodrum'un bir köyüne taşındı. Ve şimdi o, dayanışmayla çocuğunu okutuyor. Bir öğretmen çocuğunu ancak bir dayanışmayla okutabiliyor bu ülkede.
"Şimdi çıkıp bir Anayasa Mahkemesi kararı yaşadığımız bu şeyleri değiştiremez."
TIKLAYIN - Nejla Demirci'nin KHK belgeselinin engellenmesine AYM 'ihlal' dedi
(HA)