Sadece iki kelime yetmişti. "Tepelerine balyoz gibi inilecek" denmiş ve akabinde sürek avı başlamıştı.
Tarih 12 Mart 1971 dönemi idi. Ülkenin Başbakanı Nihat Erim'di. Ettiği kelamdan ötürü adı "Balyozcu Erim'e" çıkmıştı.
Geleneklerde balyozlu yılları hatırlamak yok!
Uyguladığı baskıcı yönetim, sokağa çıkma yasakları, ev ev aramalar, operasyonlar, infazlar nedeniyle hakkında dönemin sanatçıları türkü bestelemiş ve "Erim, erim eriyesin. Sürüm sürüm sürünesin" demişlerdi.
Nihat Erim de, Faik Türün de, Ali Elverdi de bugün bu ülkede olumsuz kimlikleriyle anacak ve ancak adı Balyoz Harekâtı olarak bilinen o meşum dönemle anılıyorlar.
Nedense televizyonlarda geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın zırhlı aracından baygın haliyle kurtarılması esnasında yakınındaki inşaattan getirilen balyozla arabanın camının patlatılarak Tayip Erdoğan'ın kurtarılması sonucu hastaneye yetiştirilmesi görüntülerini izlerken hafızam beni anında 35 yıl öncesine Erim'in balyoz dönemine götürdü.
Kendimce düşündüm. Dedim ki acaba sayın başbakan da yarı baygın haliyle tarihin önemli bir dönüm noktasına kalın çizgilerle not edilmiş o balyoz dönemini arabanın camına inen balyoz sesleri ile kurtarılmayı beklerken anımsadı mı? Ya da o anda balyozu bir yerlerden bulup getirerek kullanan / kullandıran görevliler o eski balyoz muhabbetini anımsadılar mı?
Sonra o balyozu, başbakanı kurtaran balyozu, övünç gösterisi haline dönüştüren Bingöl AKP milletvekili Fevzi Berdibek anımsadı mı?
Sanmıyorum!
Bunların hiç biri olmamıştır.
Çünkü onların demokrasi bilinci yoktur.
Her ne kadar da "geçmişle hesaplaşmanın büyük ülke olmakla özdeşlik olarak kabul göreceğini" zaman zaman ifade etseler de, geleneklerinde böyle bir eğilimin olmadığını en iyi bizler biliriz.
Bir de! Evet, evet bir de Avrupalılar biliyor olacak ki; Almanya'nın bir şehrindeki "Çekiç Müzesi" başbakanı kurtaran balyoza sergilemek amacıyla talip olmuş.
Verirler mi? Sanmıyorum...
"Hafızayı beşer nisyan ile maluldür." (ŞD/EÖ)