20 Aralık 2015 günü Aziz Nesin'in 100. yaş gününü kutlayacağız. Gerçek adı Mehmet Nusret Nesin olan Aziz Nezin, 20 Aralık 1915'de, İstanbul Heybeliada'da doğdu. 6 Temmuz 1995 günü İzmir'de hayata veda etti.
Türkiye edebiyatının en üretken isimlerinden biri olan Nesin, onlarca takma isimle eserler verdi. Edebiyatçılığı kadar siyasi duruşuyla da önemli bir aydındı. 100. yaşgünü dolayısıyla birçok yönüyle anlatılacak, anılacaktır. Ancak 7 Haziran seçimlerinin ardından sonlandırılan çözüm süreci sonrası ülkede yeniden yaşanan çatışmalı ortam ve Kürt illerinde 1990'ları andıran kanlı operasyonlu günler nedeniyle Aziz Nesin'in, çoğu "aydın"ın konuşmaktan korktuğu ya da imtina ettiği günlerde Kürt sorunu üzerine yaptığı cesur çıkışları, konuşmaları ve uyarılarını hatırlatmak öncelik kazanıyor.
Çünkü Aziz Nesin Kürt sorununda da birçok konuda olduğu gibi öncü ve cesurdu. Onun miraslarından biri olan Nesin Yayınevi'nin "Şimdiki Çocuklar Harika" adlı kitabını "Zarokên Niha Cı jîr in" adıyla 2012'de Türkiye'de ilk kez Kürtçeye çevirmiş olması şaşırtıcı değildi.
1992 yılında Kürt illerine devlet şiddetinin en yoğun olduğu dönemde sözünü sakınmamıştı.
"PKK'nin il merkezini bastığı" gerekçesiyle Şırnak, tıpkı bugünlerde olduğu gibi kelimenin tam anlamıla yakılıp yıkılmıştı. Bu saldırının ardından Aziz Nesin bir heyetle Şırnak'a gitti.
Celal Başlangıç, Radikal gazetesinde 2001 yılında bu ziyareti şöyle aktarmıştı:
"(...) Cudi Dağı'ndan 14 Eylül 1992'de Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Mustafa Ekmekçi, Onur Kurulu Üyesi Aziz Nesin ve Veli Özdemir'den oluşan heyet Şırnak'a gitti.
"Görüşmede tuğgeneral Mete Sayar, belki de 'Şırnak'ı kim bastı' tartışmasını sona erdirecek bir cümle söyledi: 'Ben burada güzel bir tablo yapmaya çalışıyorum. Bu tabloya küçük bir leke yapmaya kalkarlarsa o tabloyu Şırnaklıların başına geçiririm. Nitekim geçirdim de...'
"Aziz Nesin bu sözün altında kalmamıştı: 'Siz kentin girişine 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazmışsınız. Ben katıksız bir Türküm ama mutlu değilim. Bir Kürt nasıl mutlu olsun'."
Keskin zekanın, mizah dilinin üzerine söz söylenemezek bir biçimde ürettiği bir yanıttı bu.
TIKLAYIN - AZİZ NESİN'İN HAYATI...
"Tarihi bir suçun ortaya çıkmasıdır"
O yıllarda panellerin, konferansların aranılan konuşmacısıydı bu özellikleriyle. Dinleyiciler kimi zaman kahkaha atardı ama konuşması bittiğinde kafalarına takılmış bir sürü soruyla ayrılırlardı.
1993 yılında Avusturya'da yaptığı bir konuşmada dinleyicilerden birinin "Kürt sorunu üzerine konuşacaktınız" demesi üzerine yaptığı konuşma gibi...
"Gazeteci Gözüyle Yeni Dünya Düzeninde Türkiye'nin Yeri" başlıklı açık oturumdan bir bölüm. Toplantıya Türkiye'den Aziz Nesin ile birlikte katılan diğer yazarlar: Hürriyet'ten Oktay Ekşi ve Cumhuriyet'ten Oral Çalışlar.
Konuşmada Aziz Nesin o yıllarda çoğu insanın söyleyemediği "Kürdistan" kelimesini kullanıyor. Konuşmasında "Resmi görüşten" de "PKK'nın görüşünden yana değilim" diyor. Kendi görüşünün olduğunu söylüyor.
Aziz Nesin, daha sonra yıllar boyunca milliyetçiler tarafından hedef haline getirilmesine neden olan "Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır, demiş. Oysa ben tersini söyledim. Yüzde altmış aptal diyorum. Tabii iltimas ederek söylüyorum, yüzde altmış olsa iyi..." cümlesini de bu konuşmasında söylüyor.
Konuşmanın önemli bölümleri özetle şeyle:
* Şimdi Kürt sorunu nasıl çıktı? Bunu bilmek gerekiyor. Dışarıdan nasıl yardımlar aldılar. Şu var ki, tarihte hiçbir milli kurtuluş hareketi yalnız iç kuvvetlerle olmamıştır. Bizimki de öyledir. Dışarıdan yardım almadan milli kurtuluş hareketi olmuyor. Tabii, güzel bir şey değil, ama böyle.
* Osmanlı'dan başlamış bulunuyor Kürt sorunu. Zaman zaman dış yardımlarla Türkiye'de başkaldırı hareketleri olmuş. Hep bastırılmış. Ama, zaten Türkiye'de insan hakları yok. Bu olmayan insan haklarının da Kürtlere verilmesi yasak. Yani, Türklerin ne kadar insan hakları varsa, o da onlara verilmemiş, yıllardan beri. Ben bunu yaşayarak, tanığım.
"Haksızlık buradan başlıyor"
* Azınlık lafını da kullanamıyoruz. Öyle bir şey ki, bizim yasalarımızda, Türkiye'de yaşayan herkes Türk vatandaşıdır, hiçbir azınlık yoktur bizde. Yani, kağıt üstünde azınlık yoktur. Haksızlıklarımız buralardan başlıyor.
* Atatürk'ün bir güzel bir sözü var. Ne zaman güzel? Tarihsel sözler söylendiği zamanın koşullarına göre güzeldir. Ve çok güzel bir sözdür: ''Ne mutlu Türküm diyene!'' Niçin demiş bunu Atatürk? Türk milleti ezik, Türk milleti bitik, Türk milleti işgal altında. Bu insanlara moral vermek lazım. Başka bir şey daha söylemiş: ''Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır'' demiş. Oysa ben tersini söyledim. Yüzde altmış aptal diyorum. Tabii iltimas ederek söylüyorum, yüzde altmış olsa iyi.
"Kürtler adını söyleyemeyen insan grubu"
* Kürtler, adını söyleyemeyen bir insan grubu yıllardan beri. Ve tabii, katılmış, her şeyimize katılmış, Milli Kurtuluş Savaşı'na katılmış. (..) Üstelik hiçbir şey almamışlar, uygarlık adına, hiçbir şey vermemişiz.
* Ne demek bir insana anadilini konuşmayı yasaklamak. böyle bir şey olabilir mi? Yakınlarda gittim Şırnak'a gördüm...
"Terör değil, savaş bu"
* Terör değil ki bu! Savaş. Hükümet niye savaş demiyor. Hükümet savaş derse aynı masaya oturacak, eşdeğerde olacaklar. Bunu kabul etmediği için terör diyor. Aslında bu terör değil. Her gün on kişi yirmi kişi ölüyorsa, kadın erkek, çoluk çocuk, bunun adı savaştır, terör değildir. Terör demek zorundadır hükümet.
* Bağımsız devlet olmak istiyorlarsa, bana göre, Türk olduğum için değil, olanaksızdır bu da onun için bundan vazgeçmeliler. Ama bir dönem gelir ki bu da olabilir. Ama bu dönem o dönem değildir.
* Bana bunu söylüyorlar; ''Her millet kendi kaderini tayinde özgür değil mi?'' Ee, görüyorsun ki, özgür olunca... Özgür değil, özgür olmamasının nedeni kendisi özgürlüğe hak kazanmıyor. Kürdistan elden giderse Türkiye'ye de büyük zarar gelecektir. Türkiye benim düşünceme göre tam bağımsız değil bir kere. Biz altıyüz yıllık bir imparatorluk olarak tam bağımsız değilken Kürdistan nasıl olacak da orada tam bağımsız olabilecek. Yani benim aklım bunları almıyor. (YY)