Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri, geçtiğimiz nisan ayında Anayasa Mahkemesi’ne 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na eklenen bazı düzenlemelerin iptali istemiyle başvuruda bulundu.
CHP'nin dilekçesinde, kanunun disiplin maddelerine eklenen yetkinin YÖK başkanını öğretim elemanlarının disiplin amiri konumuna getirdiği, üniversitelerin özerk yapısına zarar verdiğini ve keyfi soruşturmaya imkân tanıdığı belirtildi.
Başvuruda, aynı zamanda üniversite öğretim elemanlarının memur statüsünde olmadığı halde bu statüye ilişkin disiplin hükümlerine tabi tutulmalarının amacı aştığı ifade edildi.
YÖK denetim yetkisini aşıyor
AYM, her iki düzenlemeyi de Anayasa'ya aykırı buldu. AYM 17 Temmuz’da verdiği kararda YÖK Başkanı’nın öğretim elemanları hakkında doğrudan soruşturma açabilme yetkisi veren kuralı, "bilimsel özerkliği zayıflattığı ve YÖK'ün denetim yetkisini aştığı" gerekçesiyle iptal etti. Kararda şöyle denildi:
"Kuralın salt öğretim elemanlarının disiplin fiilleriyle ilgili YÖK başkanına doğrudan soruşturma açma yetkisi tanınmasının, YÖK'ün üniversiteler üzerinde sahip olduğu denetim yetkisinin neredeyse yükseköğretim kurumlarındaki tüm akademik personeli kapsayacak ve üniversiteler üzerinde hiyerarşik bir güce sahip olacak şekilde genişletilmesi sonucunu doğurduğu görülmüştür.
Öğretim elemanlarının görevlerine son verilmesinin kendi organları tarafından yürütülmesi hususunun bilimsel özerkliğin bir gereği olduğu da dikkate alındığında, YÖK başkanına öğretim elemanları hakkında soruşturma açma yetkisi tanıyan kuralın bilimsel özerkliği zayıflatan ve YÖK'ün sahip olduğu denetim yetkisini aşan yönü ile Anayasa'nın 130. ve 131. maddeleri ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır."
Bilimsel özerklik vurgusu
AYM, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, yapılan değişiklik ile öğretim elemanlarının, memurlar ile bütünüyle aynı kurallara tabi olmasını da Anayasa’ya aykırı buldu. AYM'nin kararındaki önemli satır başları şöyle:
“Anayasa’da üniversiteler, bilimsel ve idari özerkliğe sahip kılınarak diğer kamu kurumlarından farklı değerlendirilmiştir. Buna göre öğretim elemanları hakkında yapılacak düzenlemelerde de söz konusu farklılığın dikkate alınması gerektiği açıktır.
Dava konusu ibareler ile 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinde sayılan fiillerin tamamı 2547 sayılı Kanun kapsamına alınmıştır. Söz konusu fiillerin bir kısmının öğretim elemanlarına uygulanması anayasal bakımdan sorunlara yol açacak niteliktedir.
Basına demeç vermek bilim hürriyetidir
Bir öğretim elemanının bilimsel faaliyet alanına ilişkin bir konuda basın veya medya aracılığıyla kamuoyuna açıklamada bulunmasının disiplin yaptırımına bağlanması, bilim hürriyeti ile bağdaşmamaktadır.
Siyasi partiye üye olmak suç değil
2547 sayılı Kanun’da siyasi parti faaliyetinde bulunmamak kaydıyla yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının siyasi partilere üye olabilecekleri düzenlenmiştir. 657 sayılı Kanun’da ise siyasi partiye girmek devlet memurluğundan çıkarılmayı gerektiren fiiller arasında gösterilmiştir. Bu yönüyle Anayasa’nın öğretim elemanlarına yasaklamadığı siyasi partilere üye olma fiilinin dava konusu ibareler yoluyla 2547 sayılı Kanun kapsamında kamu görevinden çıkarma cezasının dayanağı sayılması Anayasa’yla çelişmektedir.
Öte yandan öğretim elemanları hakkında kılık ve kıyafet ile çalışma saatleri ve biçiminin belirlenmesi konusunda memurlar için öngörülen düzenlemelerin ayniyle uygulanmasında Anayasa’nın 130. maddesine uygunluk bulunmamaktadır." (RT/DB)