Kendi sorularımı kendim yanıtlar mıyım? Eh, öyle olmak zorunda. Anam bir şekilde bekler kutlamamı. Arkadaşlarımın anne olsun olmasın bir şekilde anneler gününü kutlarım. İnanarak mı? Pek sayılmaz. Toplumsal baskı var, öyle ya da böyle.
Ya o medya insafsızı yok mu, o medya insafsızı, o da karar vermiş herkese "Kanlı Elmas"larından bir tane satacak. Her kanal ama her kanalda "küçük bir hediye almadınız mı annenize" şeklinde, sinir bozan bir reklam dönüyor. Taksit mi yapmıyorlar, ötelemeli mi satmıyorlar, artı taksit mi yapmıyorlar, takla mı atmıyorlar o "küçük bir hediye" için, mutlaka görmüşsünüzdür. Küçük hediyenin en uygunu bir memur maaşından pahalı yalnız söylemiş olayım.
Sorularımın yanıtını aslında medya veriyor ama ben kuşkularımı ispatlamakla yükümlüyüm. Devam...
Bir de küçük ev eşyası diye bir hediye türü var ki.!? Onun mantığını hiç anlamadım. Anneler gününde, "köle" gibi çalışan anneme nitelikli ve makineleşmiş "köle" olsun diye herhalde, el süpürgesi, mutfak robotu, ütü, mikser gibi küçük ev eşyaları almamı da istiyor benden birileri. O birilerinin anneleri onlara daha çok yemek, daha temiz bir ev sunsun diye herhalde.
Boşuna uğraşıyorlar ben annemin bu eşyalarla bana hizmet etmesini beklemem. Anneme işlerinde yardımcı olurum. Gerekirse de, ne gerekiyorsa alırım anneme. Zamanını ben belirlerim. Ne medya, ne kıt beyinli tüketici güruhu!
Esas soruyu yanıtlayamadım. Bilmiyorum. Kim kime neden bu günü hediye etmiş? Bana ne? Çok da merak etmiyorum. Siz merak ediyorsanız, araştırın. Her şeyi yazardan beklemeyin.
Şimdi annemi arayayım.
Bekler, ama anneler günü olduğu için değil, her pazar aradığım ve halini hatırını sorduğum için.
Dahası onun sıkıntılarını dinlemek için. Sadece dinlemek.
Çözüm bile bulamadığım sıkıntılarını bana anlatmaktan mutlu olduğu için. Ona telefonda dahi olsa zaman ayırdığımı bilmenin verdiği mutluluk için. Canının parçasının kopmadığını anlaması için. (HT/NZ)