Ölümlere kayıtsız kalan devlet, çocukların son nefeslerini annelerinin kucağında vermesini temin edecek. Ancak bu "ölümcül jest" bile yerel idarecilerin zulüm duvarına çarpıyor.
Sakıncalı acılar
Cumartesi sabahı (14 Nisan 2001) bilinci kapanan Barış Yıldırım'ın annesi Ayşe Yıldırım,oğlunun yanında kalma sırası geldiğinde hastane komutanı uzatmalı çavuş acılı kadına bir "müjde" verdi:
"Sen sakıncalıymışsın, savcılıktan temiz kağıdı getirmen gerekiyor."
Oğlunun kaç gün daha yaşayacağını bilemeyen anne, ağır bürokrasi çarkının içine doğru yöneldi. Bütün gününü Adliye binalarında geçirdikten sonra "Temiz Kağıdını" alıp Buca'ya döndü. Yavaş yavaş "Ölümevi" haline gelen Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne oğlunun yanına girdi. Barış'ına sarıldı, bütün gece kollarında yatırdı.
Dün mesai saatleri sonuna doğru "Ölümevi"nin komutanı elinde bir faks kağıdıyla Barış'ın yatağının başına geldi. Ayşe Yıldırım 'ın "sakıncalı" durumunun Savcılığın temiz kağıdına karşın devam ettiğini bildiriyordu.
Kadıncağızı dışarı çıkarttılar.
Çok gördüler oğlunun bedenine sarılmış bir ana kolunu...
Ayşe hanımın "sakıncası" belli ki, oğlunun uğradığı haksızlığı duyurmak için çalmadığı gazete kapısı kalmamasıydı. Devlet genç bedenlere olan hıncını ölümlerle de alamıyordu. Annelerin en fazla acıyı çekmesi için gereken her şey yapılacaktı.(NA/YÖ)