* Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 11. duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonundaki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel , HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
Bugünkü duruşmada tutuksuz yargılanan Kürt siyasetçi Ahmet Türk beyanda bulundu.
“Müştekiler şikayetçi değil”
Duruşmada ilk olarak söz alan Avukat Ali Bozan, kimi müşteki beyanlarının duruşma tutanağına yansımadığını belirterek, müştekilerin şikayetçi olmadıklarını hatırlattı. Alınan kimi ifadelerde de sahte evrak düzenlendiğini hatırlatan Bozan, “Kimi ifade alınmalarında da ekler ve iddianame okunduğu söyleniyor. Bunları yapıyorlarsa teker teker bulup tebrik etmek gerekiyor. Onca işin içinde 300 sayfayı okuyor ve beyan alıyor.” dedi.
Bozan, müşteki beyanlarını alan naip hakimlerinin aynı gün talimatla kaç ifade aldığının ve o günkü iş yükünün araştırılmasını talep etti.
Müşteki Üzeyir Yiğit’in ifadesinde “Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi beni bu davaya katılmam için aradılar.” şeklinde beyanı olduğunu aktaran Bozan, “Mahkemenizin bu konuda bir araştırma yapması ve izahat getirmesi gerekiyor. Bu kişiye yönelik, varsa başka kişilere yönelik, şikayetçi olma meselesi noktasında bir telkin varsa bilmek isteriz.” şeklinde konuştu. Birçok ifade alımında iddianamenin okunmadığının altını çizen Bozan, “İddianame okunmadan, mağdur ifadesi alan mahkeme hakimi de suç işliyor siz de suç işliyorsunuz.” dedi.
“Bahtiyar Çolak’ın iletişimleri incelensin”
Mahkemenin ilk başkanı Bahtiyar Çolak’ın gözaltına alınmasına da dikkati çeken Bozan, Çolak’ın iddianameyi kabul ettiğini ve Eylül ayına kadar mahkemede yapılan işlemlerde imzası olduğunu vurguladı. Bozan şöyle devam etti:
“Bahtiyar Çolak’ın hakkında bir soruşturma varsa, mahkemenizin eski başkanını hangi niyetle neleri yaptırmak için HSK Kobanî davasına atadı. Dosyada teknik takip var, WhatsApp görüşmeleri var.
“Teknik takip var ise, Bahtiyar Bey Kobanî Davasına özel atandıktan önce telefon görüşmeleri, WhatsApp görüşmeleri ortaya çıkacaktır. Etkin bir araştırma yapılırsa bu dosyanın bir kumpas davası olduğunun ortaya çıkacağının kanaatindeyiz.
“‘Atadedeler’ toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun isimlerinin referans olduğu basına yansıdı. İddianamenin içeriğini biz bilmeden MHP, Yargıtay’a bir çağrıda bulundu. HDP’nin kapatılması için Yargıtay’a çağrıda bulunan Devlet Bahçeli'nin 2020 yılında Bahtiyar Çolak’ında katıldığı toplantıda referans olduğu iddiaları var. Bu iddia gerçekse, sizlerin bugün yargılamayı bitirip müvekkillerimiz hakkında beraat ve tahliye kararı vermeniz gerekiyor.
“Süleyman Soylu, Twitter’da bir video paylaştı ve Bahtiyar Çolak mahkeme başkanıydı. Müvekkilimizin masumiyet karinesi ihlal edildi. Aynı açıklamayı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fahrettin Altun da yaptı. Müvekkillerimizi hedef gösterdiler. Bunların suç olduğu söyledik ve sizleri etkilemelerine izin vermemenizi istedik. Mesai arkadaşınız suç örgütü kapsamında gözaltına alınmış ise mahkemeden bunun araştırılmasını talep ederiz.”
Ahmet Türk: 12 Eylül’den beri değişen bir şey yok
Öğleden sonra söz alan Kürt siyasetçi Ahmet Türk, davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Uzun yıllardır siyaset içinde yer aldığının altını çizen Türk, 50 yıllık siyasi ömrü boyunca birçok haksız ve hukuksuz uygulamayla karşı karşıya kaldığını aktardı.
Türk, “12 Eylülleri, Diyarbakır zindanlarını yaşadık. O dönemin Genel Kurmay Başkanı ‘Bunları Meclis’ten atacaksınız, ya sokaklarda it gibi öldüreceksiniz.’ dedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Bugüne geldiğimizde de değişen bir şey yok. Baskılarla bizi siyasi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Kürt sorununun demokratik siyasetle çözüleceğine inandığımız için bugüne kadar mücadele ettik. Belediye başkanlığına geçtikten bir gün sonra kayyımlar yerimize atandı. Bugün de haksız hukuksuz Kobanî Davası ile karşı karşıyayız.” dedi.
“IŞİD çetelerinin vahşeti karşısında suskun kalamazdık, bu düşünülemez.” diyen Türk, “O dönemde düşüncelerimizi ortaya koyduk. Çaba gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını; demokrasiye ve insan haklarına destek verilmesini istedik. IŞİD çeteleri şehirleri yıktı, yaktı, insanları kaçırdı. Biz o döneme müdahil olduk ve vahşeti göstermek için çaba gösterdik.” dedi.
“Partimiz demokratik siyaseti teşvik ediyor”
Türk sözlerine şöyle devam etti:
“Çözüm Süreci başlamadan önce dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti, bir süreç başladı. Ayla Akat Ata ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir taraftan devlet açılım yapmak için bizden destek isteyecek ve bir taraftan da bize arkadan tuzak kuracak. Böyle bir dönem yaşıyoruz.
“Bir düğünde iken İçişleri Bakanı beni aradı ve Kandil’den bir heyet geleceğini söyledi. Silopi ve Habur arasında yüz binleri bir tarlada beklettik. Sürece zarar gelmesin, dedik. Mardin’de gece saat dörtte beni uykudan uyandırdı (İçişleri Bakanı). Yargıç ve avukatlar arasındaki sorunun çözülmesi için ortak bir metin düzenledik.
“Şimdi bugüne geldiğimizde, geçmişte yaşadıklarımızın değişmediğini görüyoruz. İstediğimiz haklarımızın ortak bir değerde buluşturulmasıdır. Mücadelemiz budur, kimseyi azmettirmeyiz.
“Partimin desteğiyle yasaklı olduğum için o zaman bağımsız belediye başkanı olarak seçildim. Seçilmemin esas nedeni partimin beni desteklemesi. İnsanları tahrik etmek ile bu parti suçlanıyor. Genel Başkanı suçlanıyor.
“Siyasetçiyiz, iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz”
“Diyarbakır'da IŞİD, mitingin ortasına bomba attı, dört insanımız öldü. Selahattin Demirtaş kürsüde ‘provokasyona gelmeyin’ dedi.
“Siyasetçiyiz, iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek gibi bir sorumluluğumuz var. Siyasetçi iseniz halkın taleplerini doğru okumanız lazım, yaptığımız bu.
“Fikirlerimizi söyledik, Newrozlarda, mitinglerde düşüncelerimizi söyledik. Her zaman barışı esas aldık, barışçıl bir süreç için mücadele ettik. Sorunları demokratik siyasetin çözeceğini biliyoruz. Demokratik siyasette ısrarlı olmamızın nedeni demokratik siyasetin sorunları çözeceğine inancımızdan.
“Kobanî halkına destek sunduk”
“Bir hukuk devleti varsa insanların fikir ve düşüncelerinden yargılanmaması lazım. Zaman zaman siyasetçiler ve basın, HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırtık, ortada bir şey var mı?
“Partimizin bu davada azmettirici olarak görülmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobanî’ye gittiğimiz de 16 grup gittik, o dönem belediye başkanıydım. Orada bir konuşma yaptım. O konuşma, IŞİD vahşetine suskun kalınmaması içindi. Kobanî halkına destek sunduk. 5-6 tır unu gönderdiğimizde Mardin Valisi ile o tırları uğurladık.
“Suçlamalar siyasidir ve talimatla oluşturulmuştur. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Bu yargılamanın sizler de farkındasınız. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için Kürtleri hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir.”
“Kayyımın yolsuzluklarını saklamaya çalışıyorlar”
Ahmet Türk, son olarak hakkında kayyım atanması ardından açılan davaya dair de savunma yaptı. Türk, “Belediye başkanlığımız döneminde yolsuzluklarla ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyım geldikten sonra kayyımın atadığı yöneticiler, daire başkanları yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyım üzerine ifadeler verildi. Bizim hakkımızda böyle bir şey olmamasına rağmen, sırf kayyım atamak için hakkımızda böyle davalar açtılar. Kayyımlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum” dedi.
Kayyımların ve yöneticilerinin yolsuzluklarını anlatan Türk, sözlerine şöyle devam etti: “Kayyımlar hakkında tüm belgelere rağmen bir dava açılmadı. Bu dosyaların buraya getirilmesi lazım. Hiçbir zaman halkımızın hakkını alma gibi bir durumumuz olmadı. Sadece bir korucuyu hırsızlık yaptığı için işten çıkardığımız için İçişleri Bakanı bunu dile getirebiliyor. Ama kayyımın yolsuzluklarını saklamaya çalışıyorlar. Bu davaların buraya getirilmesi ve yargılamanın burada yapılmasını talep ediyorum.”
“1994’te bir şeyler çözülebilirdi”
Türk’ün savunmasının ardından mahkeme başkanı Türk’e dosyada yer alan fotoğrafları sordu. Türk, “Zaman zaman siyasi çalışmalar yaparken, bazı toplantılara katılıyoruz. Gittiğimiz mekanda nelerin olduğunu bilme ya da bayrakları indirme gibi bir şansımız yok. Kandil’de çekilen bir fotoğraf var, o da Çözüm Sürecinde çekilen bir fotoğraf. Devletin de bu konuda bilgisi var. Özal döneminde Şam’a gittik bilgisi dahilinde. O zaman bir ateşkesin sağlanması yönünde bir başlangıçtı. 1994’te bir şeyler çözülebilirdi. Biz Şam’da iken Özal’ın vefat haberini duyunca o çalışmalar sonuçsuz kaldı” diye belirtti.
IŞİD’e yönelik basına verdiği demeçleri soran mahkeme başkanı, Türk’ün hangi kantona gittiğini sordu. Türk, “IŞİD gibi kafa koparan bir vahşete karşı durmanın neresi suç? Sadece Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı mücadele edilmesi noktasında herkese çağrıda bulunduk. Bunun davada yer alması bile anlamsız.” dedi.
Mahkeme başkanının tek tek Türk’ün yurt dışına çıkışlarına dair belgeleri okumasına da Türk, “Tek tek okumanıza gerek yok” dedi.
Ahmet Türk, “Celal Talabani dostumdu. Mesut Barzani de öyle. O yüzden bu konuda yurt dışına çıkmışlığım vardır. Özellikle Irak’a gittim, Celal Talabani, seçildiğinde ya da hasta olduğunda gittim. Türkiye’de binlerce insan gidip geliyor. Irak’a gitmenin bir suç olduğunu göstermek, hukuki bir anlayış değil” şeklinde konuştu.
Avukat Kuzu: Beraat kararı verilmeli
Daha sonra konuşan Avukat Erdal Kuzu, “Atadedeler” yapılanması kapsamında gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Bahtiyar Çolak’ın durumuna dikkat çekerek, şu an ki mahkeme heyetinin Kobanî Davasında yargılanan müvekkili Türk’e dönük ara karar oluşturarak beraat kararının oluşturulmasını talep etti.
Nazmi Gür ise sağlık sorunlarına dikkat çekerek, yarın Ankara Şehir Hastanesi’ne götürüleceğini ifade etti. Gür, “Bizlerin sağlık sorunları sizi hiç ilgilendirmiyor. En son Aysel Hanımın raporlarını esas almadınız. Sizin sayenizde belki gözümü kaybedeceğim. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorum ve doktorlar kan sulandırma ilacının bir hafta bırakılmasını istiyor ve bu da kan pıhtılaşmasına neden olacak ve beyin kanaması tehlikesi var, tam teşekküllü bir hastane ortamı olmadığı için. Ancak sağlığıma kavuşursam savunma yapmak istiyorum.” dedi.
Avukat Veysi Eski de duruşmanın yarına kadar ertelenmesini talep ederek, Türk’ün kesintisiz savunmasının alınması gerektiğini, avukatları olarak yarın söz alacaklarını belirtti.
Mahkeme heyeti avukatların taleplerini reddederek, cezaevinde bulunan tanıkların dinlenmesi için duruşmaya yarına kadar ara verdi. (AS)