Bir yaz günü sıcağının en yakıcı saatlerinde Cihangir Firuzağa meydanındayım. Firuzağa Kahvesi’nde oturanların izlediği halaylı türkülü HDP standında 2. bölge 1. sıra adayı Ahmet Şık’ı bekliyorum.
Ahmet Şık, Oda TV davasında da Cumhuriyet davasında da tutuklu yargılanan; “onurlu, hakikatin peşinde, sözünü esirgemeyen” bir gazeteci.
Asla geri adım atmadığı gibi hep bir adım ileriye atanlardan. Cumhuriyet davasında tutuklu yargılanırken dahi savunma diye haber hazırlayan bir gazeteci.
Birazdan adayı olduğu parti için Cihangir’deki seçmenlerle, esnafla buluşacak. Stantta biraz sohbet, birkaç fotoğraf çekiminin ardından hızlıca başlıyor gezisine. İlk ziyaret Firuzağa Kahvesi’ne. Kendisini burada tanımayan neredeyse yok.
“Aaa Ahmet Şık mı?”
Ayağa kalkıp selam verenler bir yıldan uzun süren tutukluluğuna binaen “Geçmiş olsun, hoş geldin” diyerek karşılıyorlar. Ahmet Şık’ı ismen bilip yüzünü tanımayanlar da var. Masalara gidip tokalaşırken önce bir afallıyor insanlar. Beraber gezdiği arkadaşları arkasından broşür bırakıp kim olduğunu söylüyorlar.
“Aaa Ahmet Şık mı” diye ilk şoku atlatıp sarılanlar, ayağa kalkıp “Umarım meclise girersiniz” diyenlere Şık’ın cevabı net oluyor: “Umarım oy veririsiniz”.
Muhabirin tezcanlılığı
Ara sokaklara giriyoruz; gördüğü her kafeye, bakkala, veterinere uğruyor. Etrafındaki herkesin gözünden kaçanı o es geçmeyip bir bakkala giriyor. İçeride oturan kadın “Bugün yaşadığım en güzel dakikalar. Sizi kutluyorum” diyerek karşılıyor Şık’ı.
Yürüyüşü çok hızlı. Ara sıra beraber yürüdüğü kişilerle bu konuda konuşuluyor ama neden bu kadar hızlı olduğuna dair bir neden duyamıyorum. Tahminim muhabirlik günlerinin tezcanlılığıyla atıyor adımlarını...
Özgür Mumcu sayesinde bir mola
Cihangir Parkı’nda devam ediyor ziyaret. Üç yaşlarında bir çocuğun doğumgünü kutlaması var. Yolda yürürken karşılaştığı iki çocuğun ellerini öpüp alnına koyan Şık, burada da çocuklarla fotoğraf çektiyor. Çocukların aileleri de durumdan mutlu. Şık çocuklar pastayı yesin diye acele ederken ailelerden “İleride çok sevinecekler bu fotoğrafları görünce” diye cevap geliyor.
Başka bir kafe ziyaretinde Özgür Mumcu’ya rastlıyoruz. Mumcu tempolu bir yürüyüşün ardından hepimize beş dakikalık kısa bir mola oluyor.
“Acemi politikacı böyle olur”
Şık’ı tanıyan genç nüfus da çok fazla. Durdurup selfie çekenler de var, halini hatırını soranlar da. Bir ara yürürken elini uzattığı kadın turistmiş. “Acemi politikacı böyle olur” diyor.
Neyi neden yaptığını anlatmak, kendini hakikate dayandırmak mayasında var. “Merhaba, bir oyunuzu istiyorum. Ama neden bana oy vermeniz gerektiğini de söylüyorum” diyerek broşürü bazen kendisi uzatıyor seçmenlerine.
Kendisini kutlayanlara, tebrik edenlere “Umarım seçilirsin”, “Bol şanslar” diyenlere karşı vurgusu hep bunun kendi kendine olamayacağından yana. “Birlikte başaracağız, sizin desteklerinizle kazanacağız” diye seçmene gücünü anımsatmayı ihmal etmiyor.
Artık gezimizin sonlarındayız. Ahmet Şık kafenin içindekilerle selamlaşırken bizler dışarıda bekliyoruz. Masada oturan biri kim olduğunu soruyor bana. Söyleyince “Onun sayesinde ilk kez HDP’ye oy vereceğim bu yıl” diyor.
Halaya davet
Şık dışarı gelince ona da söylüyor aynısını. Şık kendisine oy verilmesiyle değil, neden daha önce HDP’ye oy vermediğiyle ilgileniyor. “Nedenini biliyorsunuz” cevabına ise “Tam da o nedenleri değiştirelim diye adayım” diyerek bir oyu garantiliyor.
Oyunlarla pek arası yok. Standa döndüğümüzde halay çekmesini isteyen seçmenlerine bir ayağını yere vurup kaldırarak “Bende bu kadar var” diyor.
Her insana, mesleğe, canlıya hitabında bir ayrıcalık var. İnsanlar onu tanımasa bile masadan ayrılırken yüzleri gülüyor. Ziyareti boyunca elini sıkmayan bir kişi gördüm. Nedenini sordum ancak cevap yerine tersleyen bakışlar aldım.
Cihangir'de dolaştığımız süre boyunca oyuncular Yetkin Dikinciler'den Ali İl'e, Nursel Köse'den gazeteci Yıldırım Türker'e kadar birçok isimle de karşılaştık.
Velhasıl-ı kelam Ahmet Şık için HDP’ye oy veren olur mu ya da Ahmet Şık var diye HDP’den vazgeçen olur mu bilinmez. Ancak Şık insanların üzerinde muazzam derecede olumlu etki bırakıyor, gülümsetiyor. En önemlisi de cesareti ve kendi gücünü görmeyi hatırlatıyor herkese. Bu, karşılaştığı herkesin yüzünden okunuyor. (TP)