4. Yargı Paketi olarak anılan ve insan hakları, ifade özgürlüğü bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı Meclis Başkanlığı’na sunuldu.
Tasarıyla insan hakları ve ifade özgürlüğü önündeki engeller nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılan davaların önüne geçilmesi hedefleniyor.
Peki yeni paket ne gibi değişiklikler getiriyor?
* 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 6. maddesinin ikinci fıkrası "Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir" şeklinde değiştiriliyor.
İkinci fıkrada “Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir” ifadesi yer alıyordu.
Ayrıca dördüncü fıkrada yer alan “Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, basın ve yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” ifadesindeki on bin gün olan üst sınır beş bin güne indirildi.
* TMK'nın 7. maddesinin ikinci fıkrasında “Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır…” denirken, yeni düzenlemeyle, “Terör örgütünün, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denildi.
“Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması”na yine beş yıla kadar hapis cezası öngören düzenlemede, “Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması”, “Slogan atılması”, “Ses cihazları ile yayın yapılması”, “Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi” de beş yıla kadar hapisle cezalandırılmaya devam edilecek.
Üstelik önceki kanunda yer alan ifadelere ek olarak söz konusu eylemler için “Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi” ifadesi ekleniyor.
* “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” denilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 94. maddesine "Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez" fıkrası ilave ediliyor.
* “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilen TCK'nın 215. maddesinde yer alan "kimse" ibaresinden sonra gelmek üzere "bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde" ibaresi eklendi.
* “Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” denilen TCK'nın 220. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "veya amacının" ibaresine, “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde" ekleniyor.
* “Halkı askerlikten soğutma” “suç”unu düzenleyen 318. maddede “Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir” denilirken, şimdi “Askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik ve telkinde bulunanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir" deniliyor.
* 105. maddenin birinci fıkrasında yer alan “103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir” cümlesinden sonra “Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz" ifadesi eklendi.
* “Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir” denilen 108. maddenin birinci fıkrasında yer alan "bulundurularak" ibaresinden sonra gelmek üzere, “şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle" ibaresi eklendi.
* Tazminatı düzenleyen 141. maddenin birinci fıkrasına “Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, devletten isteyebilirler” ifadesi eklendi.
* 144. maddenin birinci fıkrasında “Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler tazminat isteyemezler” ifadesinin yer aldığı (a) bendi yürürlükten kaldırıldı.
* “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile
önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz” denilen 172. maddeye şu fıkra eklendi:
“Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi halinde yeniden soruşturma açılır."
* “İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir” denilen 270. maddeye şu fıkra ekleniyor:
“101 ve 105. maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."
* 5271 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ekleniyor:
“İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle bir ceza hükmünün verildiğini tespit eden Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarından, 15/6/2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Bu durumda olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunabilirler."
* “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler” ifadesinin yer aldığı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak" ibaresi "taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması" şeklinde değiştirildi.
* 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin “Taraflar sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler” denilen dördüncü maddesine, "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir ve miktarın arttırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir" ifadesi ekleniyor.
* Yine 1602 sayılı Kanunun yargılamanın iadesini düzenleyen 64. maddesinin birinci fıkrasına, “Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması ve bu kararlar hakkında yargılamanın iadesi, AİHM kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir" eklendi.
* 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun tebligat ve cevap vermeyi düzenleyen 16. maddesinin “Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler” denilen dördüncü fıkrasına "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir ve miktarın arttırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir" ifadesi eklendi.
* 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanunî faiz işletilir” eklendi.
* “Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir” ifadesinin yer aldığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 337. maddesinin birinci fıkrasına "Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır. Adlî yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir” eklendi.
Ayrıca “Adli yardım talebinin kabul veya reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Ancak, adli yardım talebi reddedilirse, sonradan gerçekleşen bir sebebe dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir” denilen ikinci fıkra şöyle değiştirildi:
“Adlî yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı tebliğinden itibaren bir hafta içinde karan veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Adlî yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir."
* “Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir” denilen 6100 sayılı kanunun 339. maddesine şu fıkra eklendi:
“Yargılama giderlerinin tahsilinin açıkça ilgilinin mağduriyetine neden olacağı mahkemece anlaşılırsa hüküm ile birlikte tamamen veya kısmen geri ödemeden muaf tutulmasına karar verilebilir." (EKN)