24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği Seçimlerinin resmi olmayan sonuçları açıklandı.Türkiye AKP ve MHP'nin isteği doğrultusunda "cumhurbaşkanlığı sistemine" geçmiş oldu
Yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı da Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin 13. Cumhurbaşkanı.
AKP ve MHP'nin oluşturduğu ve sonradan Büyük Birlik Partisi'nin de katıldığı Cumhur İttifakı'nın seçim sonuçlarıyla çerçevesini çizdiği yeni sistem ve siyasi iklim, Sezgin Tüzün'ün analizleri doğrultusunda özetle şu söylenebilir:
"24 Haziran Seçimleri ile kendisini muhafazakar, İslamcı, Türk milliyetçisi ve sağcı olarak tanımlayan seçmen grubu, önümüzdeki dönemi Türk-İslam sentezi olarak belirledi."
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anadolu Ajansı’nın (AA) verilerine göre sandıkların 99,65’inde Erdoğan’ın aldığı oy oranı yüzde 52, 58.
CHP’nin adayı Muharrem İnce yüzde 30,64; HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş yüzde 8,39; İYİ Parti’nin adayı Meral Akşener yüzde 7,3; Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu yüzde 0,89 ve Vatan Partisi’nin adayı Doğu Perinçek yüzde 0,2 oranında oy aldı. Bu sonuçlarla beklentilerin aksine Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmadı.
Cumhur İttifakı Milletvekilliği seçiminde de meclisin çoğunluğunu ele geçirdi. AA’nın verilerine göre sandıkların yüzde 99.64’ünde AKP’nin oy oranı yüzde 42,54. AKP ile Cumhur İttifakı’nda olan MHP’nin oy oranı yüzde 11,11 oy oranı aldı.
Bu sonuçlarla AKP 600 vekilli yeni Meclis’te 293 sandalye ile salt çoğunluk sağlayamadı. İttifak ortağı MHP 49 sandalye kazandı. Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu aldı.
Millet İttifakı’nı oluşturan CHP-İYİ Parti ve SP’nin toplam oy oranı 34,2, milletvekili sayısı 191 oldu. CHP’nin 1 Kasım’da yüzde 25,3 olan oyu yüzde 22,7’ye düştü. İlk kez seçime giren İYİ Parti ise barajı geçti yüzde 10,1 oranında oy kazandı.
Barajı geçen diğer parti HDP ise yüzde 11,2 ile barajı geçti ve 67 vekillik elde etti
YSK yüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi için 88 civarı bir katılım ile 50 milyona yakın seçmenin sandık başına gittiğini açıkladı. 1 Kasım 2015 seçimlerinde katılım yüzde 85,18; 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 86,64 idi.
Bu seçim sonuçlarını bianet için seçimleri ve siyasi eğilimleri analiz ettiği yazıları kaleme alan bağımsız araştırmacı Sezgin Tüzün ile değerlendirdik.
Tüzün’ün cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçim sonuçları için genel yorumu şöyle: “AKP artık Türk-İslam sentezi dönemine geçtiği."
AKP'nin üç dönemi
Tüzün AKP'nin iktidarını üç döneme ayırıyor.
“Bir eğilim ve bir yapı olarak AKP’nin üçüncü dönemi. İlk dönemi 2002’de iktidara gelişiyle başlayan devlet yapısıyla bütünleşme olarak tanımlanabilir. İkinci dönemi ‘ümmetçi-İslamcı’ dönemiydi. Bu dönemi Fetullah Gülen Cemaatiyle bütünleşme, o yapının kadrolarından yararlanma olarak devam etti. Bu seçimle birlikte Türk-İslam sentezi kurgulandı. O aşamaya girdi."
Tüzün'e göre önceki seçimlere göre bu seçimde yaşanan oy kaymaları bu noktada gösterge olarak önemli.
Seriatı örtük ya da açıktan isteyen seçmenin etkisi
Sezgin Tüzün 24 Mayıs 2018’de bianet’te yayınlanan “24 Haziran Seçimlerine Dünün Verilerinden Bakmak (1)” başlıklı yazısında belirttiği bir noktaya tekrar dikkat çekiyor:
“AKP’nin oy kaybıyla ilgili olarak şu yorumu yapıyorum.1995 -2004 arasında yaptığımız dört araştırmada şeriatle ilgili sorduğumuz sorular vardı. Seçmenlerin yüzde 60’ı her dört araştırmada da Türkiye’nin şeriat yasalarıyla yönetilmesi gereği fikrine katılmadığını söylüyordu. Kalan yüzde 40’ı konjonktürel olarak, değişen oranlarla kendi içinde ikiye bölünürken ya fikir beyan etmemeyi ya da şeriat isteğini belirtmeyi seçmişti. Yani ya örtük ya da açık bir biçimde şeriat istiyordu. Bu 1994 – 2004 arasında kayıtlı seçmenlerin yüzde 40’dı. AKP’nin oranı düşerse şeriat isterim diyenlerin sayısı düşmüş demektir döneme ve koşullara göre isterim, yanıt yok fikrim yok diyordu. Kayıtlı seçmenlerin yüzde 40’ı."
"AKP oranı düşerse şeriat isteyenlerin sayısı düşmüş demektir" diyor Sezgin Tüzün.
"AKP’nin oy düzeyini koruyorsa şeriat isteyen kitlede bir azalma olmuş anlamına gelir. Biliyorsunuz AKP’nin ulaşabildiği ün yüksek oy oranı kayıtlı seçmen bazında yüzde 42,5. Şimdi de AKP kayıtlı seçmenler bazında yüzde 35’ler düzeyine indi. Tam oranını hesaplamak lazım ama yüzde 36 da olabilir en çok. Kayıp var ama çok büyük oranda değil. Bu seçimde elde ettiği oy oranı 7 Haziran 2015 seçiminde elde ettiği düzeyin üzerinde.
“7 Haziran'da elde ettiği oy oranıyla çıkan sonuçtan sonra, bu mekanizmaya Türk milliyetçiliğini eklemek sorunda kaldı Erdoğan. Bunda da başarılı oldu. Hem yeni bir yapılanmayı gündeme getirip hem de Türk-İslam senteziyle iktidarını sürdürüyor."
Bahçeli'nin 7 Haziran sonrası tavrı
Bu noktada milliyetçilikle etkileşime geçme açısından 7 Haziran seçimleri sonrası MHP lideri Bahçeli'nin, AKP lehine açıklamalar yapması ve muhalif partilerle koalisyona yanaşmamasının altını çiziyor. Bu açıklamalar şu an girilen dönemin miladı bir anlamda.
"Dolayısıyla ümmetçi-siyasal İslamdan, Türk-İslam sentezi dönemine geçtiler" diyor Tüzün.
"Biliyorsunuz o ümmetçi-İslam döneminde milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylüyordu. Şimdi tam tersi bir noktada. Bu yeni yapı içinde Devlet Bahçeli’nin etkisi ve ağırlığı artmış görünüyor. MHP’nin bu yükselişin ardındaki gücün de milliyetçiliğin iktidara-güce tapan yapısı ve iktidara ortak olma mekanizmaları olduğunu düşünüyorum. Bu dönemi bu çerçevede değerlendirmemiz gerekiyor."
Seçimler anlamını yitirecek, onay mekanizması haline gelecek"
“Yeni dönemi nasıl tanımlayabiliriz” sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
“Artık uzun erimli bir evreye girdiklerini düşünüyorlar. Yani artık beş yılda bir seçimlerin yapıldığı ve seçimlerin öneminin olduğu bir dönem değil. Seçimlerin anlamını ve siyasal yapılanmada etkinliğini yitirdiği; seçimlerin artık bir onaylama mekanizması haline döndüğü uzun bir döneme girmiş bulunuyoruz. Onaylanan ise otoriter yapının devam edip etmemesi anlamına gelecek.
“Bu otoriter yönetim biçimini çerçevesini ise ‘Türk İslam birlikteliği’ çizecek. Siyasi iklimdeki gerilimler ise bu iki yapı arasındaki çatışmalarla çizilecek.”
Bahçeli'nin 23.10'da yaptığı açıklama
Bu noktada Devlet Bahçeli’nin seçim sonuçları daha netlik kazanmadan saat 23.10’da yaptığı basın toplantısındaki zafer konuşması akla geliyor.
Bahçeli seçmenin MHP’yi kilit parti yaptığını ve denge-denetleme görevi verdiğini söylemişti.
Sezgin Tüzün bu sözleri şöyle yorumluyor: “Türk-İslam sentezinin Türk ayağını atamazsınız demektir. Bu iki ayaklı sistemdir, bensiz olmaz”.
Balkon konuşmasındaki Muhsin Yazıcıoğlu vurgusu
Erdoğan ise sabah 4.00’da Ankara’da yaptığı balkon konuşmasında “Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun yadigarı Alperenlere teşekkür ediyorum” dedi.
Sezgin Tüzün, Muhsin Yazıcıoğlu figürünün Türklük ve İslamcılığı barındıran ikili bir yapıyı simgelediğini söylüyor.
Bu noktada Saadet Partisi’nin aldığı oy oranın çok düşük olmasını ise milli görüş çizgisinin bitişinin ilanı, toplumda bir karşılığının kalmadığı şeklinde yorumluyor. Saadet Partisi’nin gittikçe ufalması Türk-İslam sentezini de besleyen bir ortam oluşturuyor.
Saadet ve İYİ Parti'nin seçim karnesi etkili oldu
“Eğer Saadet Partisi ve İYİ Parti’yi bu yapı içinde demokrat çizgiye yaklaşan unsurları olarak bu seçimden biraz daha güçlü çıksalardı, AKP-MHP blokunun oluşturduğu yapı farklı bir yere gidebilirdi. Ama özellikle Saadet Partisi’ tamamen yok olmuş görünüyor. İYİ Parti ise zaten Türk milliyetçiliği niteliği kazanamadığı için MHP güç odağı ile bir arada kalabildi. Milliyetçilikte güç odağıyla bir arada kalabilmek çok önemlidir.”
CHP+HDP oyları
Yeni dağılımda CHP ve HDP’nin durumu nasıl değerlendirilmeli, sorusunun yanıtı ise şöyle veriyor:
“2015 Haziran ve Kasım seçimlerine göre HDP + CHP kayıtlı seçmenlerin yüzde 32’si idi. Bu seçimde CHP+HDP kayıtlı seçmen bazında yüzde 30’a indi. Bu oy kaybında neler etkili oldu bakmak gerekir.”
Oy kaymalarının ve kayıtlı seçmen bazında oranların hesaplanması gerektiğinin de altını çiziyor.
"2. tur olur diyordum"
Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise “2. turu bekliyordum” diyor net olarak:
“Muhaliflerin tavırlarının yapıyı belirleyeceğini düşünüyordum. Saadet Partisi tamamen kayboldu; HDP+CHP’nin sola yakın seçmenden aldığı oy oranında yüzde 2’lik bir oy kaybı yaşadı. Bu Erdoğan’ın oy oranın yükselmesine neden oldu.”
Sezgin Tüzün Türkiye’deki seçimlerde 1950’den sonra yani çok partili döneme geçişle birlikte oluşan yapının çok genel çizgisinin hiç değişmediğini söylüyor. Sola oy veren seçmenin kayıtlı seçmen sayısına oranı çizgisini çok değiştirmeden yüzde 33 civarında. Siyasi yapıyı ise son 75 yıldır geri kalan yüzde 67 belirliyor. Bu yüzde 67 bir dönem ANAP’in dört eğilimini çıkartıyor; bir dönem Çiller’in DYPsi ile Mesut Yılmaz’ın ANAP’ını karşı karıya getiren yapıyı oluşturabiliyor ya da Süleyman Demirel’i 5 kez gönderip altı kez geri getiren yapıyı ve nihayetinde Erdoğan ile somutlanan AKP gibi bir partiyi doğuruyor." (HK)