Prof. Dr. Taşıran: Erkek şiddetinin daha fazla analize ihtiyacı var
Prof. Dr. Taşıran erkek şiddeti, nedenleri ve çözüm önerileri için 2008-2018 bianet Çeteleleri Analizi'yle varılan sonuçların daha ayrıntılı çalışmalarla geliştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Fotoğraflar: Evrim Kepenek, infografik: Yağmur Karagöz/bianet, video: Kıvılcım Akay
İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cevat Taşıran ve ekibi, 2008-2018 yılları arasındaki bianet erkek şiddeti çetelelerini inceledi, 11 yıllık çetele verilerini yeniden değerlendirdi, analizini yaptı.
Prof. Dr. Taşıran'ın bianet Erkek Şiddeti Çetelesi Ne Söylüyor/ Erkek Şiddeti Çeteleleri Analizi başlıklı çalışmasını bianet'te 5-6-7-8 Mart günleri paylaştı. Bu çalışma erkek şiddeti konusunda analiz yöntemleri ile yapılan ilk bilimsel çalışmalardan oldu.
Peki bu çalışma nasıl ortaya çıktı? Bu ve benzer çalışmaların sayısının artması için neler yapmak gerekiyor?
Prof. Dr. Ali Cevat Taşıran, anlatıyor...
Çok kapsamlı bir bianet erkek şiddeti çetelesi analizi ile karşı karşıyayız. Öncelikle size ve ekibinize çok özel teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Neden böyle bir çalışma?
Çok basit.
Çıkış noktamız kadına yönelik artan erkek şiddetine karşı bir şeyler yapmak isteğimizdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi-Kıbrıs Kampüsü'nde iken sınıfta öğrenci arkadaşlarla düşüncemi paylaşınca hemen gönüllüler ortaya çıktı.
Ve tabii ki ilk baş vuracağımız kaynak bianet Erkek Şiddeti Çetelesi oldu. Çalışmamız Çetele Verilerini İstatistik Analize elverecek bir şekle sokma çabalarımızla başladı.
Biliyorsunuz Erkek Şiddeti Çetelesi düz yazı olarak şiddet haberlerini içeriyor. Her bir haberdeki ayrıntıyı ayrı bir değişken olarak dikdörtgen bir veri dosyasına girdik. Bu çalışma zahmetli oldu ve vakit aldı.
Veri setinin birkaç kez elden geçirilmesi gerekti. Ama sanırım sonunda zahmetlerimize değdi.
Ülkemizdeki kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete ilişkin ilk defa böylesi bir zengin veri seti kullanılarak ve gelişmiş analiz yöntemleri uygulanarak yapılan ilk bilimsel çalışma ortaya çıktı.
Nüfus ve erkek şiddeti
Analizlere gelecek olursak… En çok dikkat çeken İstanbul ve Adana arasındaki nüfus meselesine dair söyledikleriniz. Nüfus meselesini biraz daha detaylı anlatır mısınız?
2008 ve 2018 yılları arasındaki 11 yılda erkek şiddetinde Adana hemen İstanbul’un arkasından geliyor. (Adana 1049 olay, İstanbul 2232 olay). Bu sayılar şehirlerin kendi nüfuslarına oranlandığında Adana ilk sıraya çıkıyor.
İşlenen cinayetlere bakıldığında da durum pek farklı değil. Aynı dönemde Adana toplam kadın cinayetlerinde İstanbul, İzmir ve Ankara’nın ardından dördüncü sırada.
Yani Adana sayısal olarak, nüfusa bakılmaksızın, kadın cinayetlerinde dördüncü ve cinayet hariç genel erkek şiddetinde ikinci sıradaki ilimizdir. Bunun nedenleri Adana’nın sosyo-ekonomik-kültürel özelliklerinde aranmalı.
“Tutuklamalar caydırıcı değil”
Failler açısından bakalım… 2797 erkek failin tutuklandığı bilgisi var. Bu tutuklanma oranlarının anlamı ne? Sizce bu tutuklamalar cezalandırılmalar yeterli mi? Caydırıcı etkisi oluyor mu?
Elimizdeki bilgiler öncelikle gözaltına alınmalara ilişkindir. Şiddetin peşinden gözaltına alınan 4043 erkek failin sadece yüzde 69’u, 2797’si tutuklandı.
Ama elimizdeki Çetele verileri, şiddet eylemi sonrası tutuklananların akıbetine ilişkin bir bilgi içermiyor.
Türkiye’de gazete ve televizyonlardan takip ettiğimiz kadarıyla tutuklananların büyük çoğunluğu uzun cezalar almadan kısa sürede tahliye oluyorlar.
Tutuklamaların caydırıcı bir nitelik taşıdığı dolayısıyla pek söylenemez. Kaldı ki İstanbul Sözleşmesi'nin feshi sonrası, şiddet uygulayacıların tutuklanmalarının önemsizleştirildiği bile düşünülebilir.
Yine en dikkat çekici verilerden biri… 2013 hariç, kadın cinayetleri sayısal olarak hafif hafif arttığı görülüyor. 2013 yılının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Düştükten sonra neden yeniden artışa geçiyor grafik?
Erkek Şiddeti Çetelesi Veri Setini kullanarak bu sorunun yanıtını bulmak zor. Elimizde şehir nüfus bilgileri hariç senelik cinayet ve şiddet rakamlarını açıklayacak senelere ilişkin başka bilgiler yok.
2013 senesi cinayet sayısının azlığı tümüyle bir rastgele mekanizmanın sonucu olabilir. Ya da istenirse Gezi protestolarının yarattığı eşitlikçi ve ileriye dönük umutlu atmosferin sonucu olmasına yorumlanabilir. Tabii ki böylesi bir yorum son derece spekülatif bir açıklama olur.
Yaş aralıklarına fail erkek açısından bakıldığında nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?
Kullandığımız verilerde fail erkeklerin yüzde 53’ünün şiddete maruz kalan kadınların ise yüzde 48’nin yaşı bilinmiyor.
Bu duruma rağmen, elinizdeki çalışmada yaşı bilinmeyen erkek failler ve şiddete maruz kalanlar arasında pek bir yaş farkı olmadığını varsayarak yeni bir değişken türettik.
Erkek failin yaşını şiddet maruza kalanın yaşından çıkardık. Bu değişkeni, şiddete maruz kalan kadının daha yaşlı olması şeklinde tanımladık.
Böylelikle elimizde var olan yaş bilgisini kullanmaya çalıştık. Elde ettiğimiz sonuç ilginçtir.
Yukarıdaki varsayımı göz önüne alarak, fail erkeğin göreli olarak daha genç olması hem cinayet suçunun işlenmesi hem de şiddet (cinayetlerde dâhil ama cinsel taciz hariç) uygulanması olasılığını arttırıyor.
Bu durum, her ne kadar yaşlı erkeklerin kadına yönelik şiddet eylemlerinde bulunmadıkları anlamına gelmese de yaş aldıkça erkeklerin suç işleme eğilimlerinin düştüğü söylenebilir.
Bölgesel olarak bakıldığında hep “Doğu illerinde şiddetin yüksek” olduğu ifade edilir. Oysa verilere bakılınca şiddetin tüm ülkede yaygın olduğu anlaşılıyor, bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Evet haklısınız. Kadına yönelik erkek şiddet tüm ülkede yaygındır. Batı illerinde erkek şiddeti sayıca fazla ama nüfuslarına oranlandığında eğilim olarak daha azdır. Cinayet oranları “Doğuda” daha yüksek ama aradaki oransal fark çok değil.
Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat'ın 2009 çalışmasında da erkek şiddeti açısından doğu-batı farkı olmadığı sonucuna varmaktaydı.
Bu durum, batı illerindeki göreli yüksek eğitim düzeylerine ekonomik ve sosyal gelişmişlik seviyelerine bağlı olarak açıklanabilir. Ama bu sonuçlar daha yakından yapılacak bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir.
Mikro seviyelerde toplanacak verilerle yapılacak boylamsal (longitudinal) niceliksel çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuçlar, özel grupların durumlarını açıklayıcı niteliksel araştırmalarla pekiştirilmelidir.
“Daha fazla araştırmaya ihtiyaç var”
Tüm bu verilere bakıldığında erkek faili kim? Ya da tersinden şiddete maruz kalanlara dair bir şey söylemek mümkün mü?
Çok zor. Daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç var. Faillere ilişkin bazı ip uçları var ama kesin yargılarda bulunmak kolay değil. Örneğin, her meslekten erkek failler var ama hangi mesleklerdeki erkekler şiddet kullanmaya daha eğilimli bilmiyoruz.
Eğitim seviyesinin yükselmesinin, gelir seviyesinin artmasının iyi olacağını söyleyebiliriz. Ama hangi mesleklerden hangi eğitim düzeyindeki hangi gruplara nasıl bir eğitim verilmesi gerektiğini bilmiyoruz.
Hangi erkek grupları hedef alınmalıdır ve bu gruplar için neler yapılmalıdır, bilmiyoruz. Suç ve suçluluk araştırmalarından tahliye olduktan sonra eski sosyal çevreleriden çıkarılarak eğitim verilen, iş bulmaları sağlanan kişilerin tekrar hapishanelere dönmediklerini ya da daha az sıklıkla döndüklerini biliyoruz.
Mutlaka benzer mekanizmalar fail erkekler için de bulunabilir. Bu konular yapılacak daha fazla bilimsel çalışmalarla açığa çıkartılabilir. Üniversitelerimiz, araştırmacılarımız böylesi araştırmalar yapabilecek zamana ve olanaklara kavuşmalıdırlar.
"Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşmez"
Şiddet konusunda her vakanın biricik olduğunu ifade ediyorsunuz ve genellemelerden kaçıyorsunuz elbette bir bilim insanı olarak. Yine de sormak isterim, şiddet çetelesinin analizine bakınca Türkiye’deki erkek şiddetini siz hangi boyutlarda, özellikle tanımlarsınız? Bu sistematik şiddete karşı çözüm önerileriniz nelerdir?
Türkiye’deki durum, son yıllarda çok kötülemiş olsa bile genelde Batı ülkelerinden pek farklı değil. 1980 sonrası neo-liberal dönemde kadına yönelik şiddet tüm ülkelerde artmış durumda.
Belki ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre erkek şiddetinin bahaneleri değişiyor olsa bile şiddetin kadınlara ve çocuklara yönelik olması değişmiyor.
Çünkü neliberalizmdeki artan bireyselleşmeyle birlikte toplumda kadının ikinci sınıf insan olması, köle muamelesi görme durumu daha da pekişiyor.
Tek çözüm bu duruma karşı ortaklaşa mücadele etmekte. Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşemez.
Son olarak bu çalışmaya dair bilmesini istediğiniz başlıklar nelerdir? Siz ne söylemek, eklemek istersiniz?
Bu çalışma kendi türünde yapılan ilk çalışmadır. Herhangi bir kurum tarafından finanse edilmedi.
Çalışma, 11 yıllık bir dönemi kapsayan, 11319 satırı ve 28 değişkeni içeren bir veri seti kullanılarak ve gelişmiş istatistiksel analiz yöntemleri uygulanarak gerçekleştirildi.
Kadına yönelik erkek şiddetinin anlaşılması, nedenlerinin bulunması ve soruna çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için bu çalışmada varılan sonuçlar, diğer daha ayrıntılı çalışmalarla geliştirilmeli.
Bildiğiniz gibi bu çalışmada kullandığımız çetele veri seti, şiddet olaylarına ilişkin haberlerden derlendi.
Dolayısıyla her olaya ilişkin girilen bilgi haberde verilen enformasyonla sınırlıdır. Olayların bir kısmında bazı değişkenlere dair var olan bilgi diğerlerinde yoktur. Bu nedenle toplam 70’e kadar değişken olsa bile ancak 28 tanesi analizde kullanılabildi.
Dolayısıyla daha kapsamlı analizler için şiddet olaylarına, kişiler hakkında daha detaylı demografik bilgilere, ekonomik, sosyal, mesleki, politik ve diğer bir sürü açıklayıcı faktöre ihtiyaç vardır.
1 - Bianet Erkek Şiddeti Çetele Veri Setinin elektronik dikdörtgen (Excel) formatına 2018-ve sonrası dönem için devam edilmelidir.
2 - Fon desteği yaratılmalı, gerekirse bir UNESCO Kürsüsü oluşturulmalıdır. Çeşitli disiplinlerden sosyal-bilimcilerin ortaklaşa hazırlayacakları soru anketleri düzenlenmeli, böylelikle kadına yönelik şiddeti incelemek üzere bir Longitudinal veri tabanı oluşturulmalı ve veri tabanını kullanan ortak bilimsel araştırmalar planlanıp yürürlüğe sokulmalıdır.
Bu çalışmanın son safhalarında benzeri bir çalışmayı Ankara’da başlattık. Bu araştırma projesi, Ankara Barosunun Gelincik Projesi'nde 2 Nisan 2011'den bu yana tutulan dosyalardaki bilgilerin analizini amaçlıyordu.
Gelincik Merkezi, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan kadın, çocuk ve LGBTİ+ların maruz kaldığı şiddet ile ilgili olarak özel eğitim almış ve konusunda uzman 45 Rehber Avukat ve 221 Gönüllü avukattan oluşuyor. Her şiddete maruz kalıp Baroya başvuran kişi için dosya açılmaktadır.
Dosyalardaki bilgilerin ilk kısmı, görüşmede doldurulan formdaki soruların yanıtlarını içeriyor. Bilgilerin ikinci kısmı ise açılan davalara uygun dosya hazırlıklarından oluşan standard bir yapıda olmayan kısımlardan oluşuyor.
Amaç, kağıt dosyalardaki bilgilerin elektronik formata aktarılması, ortalama yıllık 2 bin dosyadan, 2 Nisan 2011 - 31 Aralık 2020 dönemi arası 10 yıl için içeren toplam 20 bin dosyalık bir veri setini inceleyerek erkek şiddeti suçlarının istatistiksel bir analizini yapmaktı.
Bu nedenlerle benim başkanlığımda, gene öğrencilerimiz Çetin Vargün, Doğa Soytemiz, Volga Sezen ve Berfin Polat’tan oluşan bir kadro kurduk. Veri girişini ve analizi, 1 Kasım 2020'de başlayıp Gelincik Projesinin onuncu yılını dolduracağı 2 Nisan 2021 tarihine, bitirmiş olmayı hedefledik.
Bu amaçla Ankara Barosu Yönetimine bir araştırma projesi dilekçesi sunduk. Dosyaların 1 Haziran 2016’dan 1 Ağustos 2019’a kadar olan dört seneyi aşkın bir döneme ait olanlarını elektronik formata çevirmiş olmamıza rağmen maalesef çalışmalara devam edemedik.
Araya ekibin karşılaştığı finansal zorluklar kadar ertelenen Baro seçimleri, birden fazla baro kurma planlarının yarattığı güçlükler ve Covid’e yakalanan Gelincik Projesi çalışanlarının sağlık durumları girdi, sonuçta araştırmayı bitiremedik. Bu konu hala beni rahatsız etmektedir. Bu vesileyle tekrar sözünü etmek istedim.(EMK)
bianet erkek şiddeti çetelesi ne söylüyor 2008-2018 analizi/ Ali Cevat Taşıran
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.
Güneş Fadime Akşahin, Tarih Öncesi Arkeoloji bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclis faaliyetlerinin içinde yer alıyor. Aynı zamanda genç kadın örgütü olan Genç Feministler Federasyonu’nun temsilciliğini yapıyor.
Genç kadın üyelerinin kurucusu olduğu Genç Feministler Federasyonu Girişimi, federasyonun 19 Mart’ta dernekleşmek üzere başvuru yapacak.
Böylece, bugüne kadar Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nda mücadele eden genç kadınlar, 2023 yılında tarihi bir sorumluluğu omuzlarında hissederek “Patriyarka mezara, Yaşasın kadınlar, Yaşasın genç feministler” şiarıyla Genç Feministler Federasyonu'nu kurmak üzere yola çıkmış olacak.
19 Mart Çarşamba günü saat 13.30’da Şişhane Meydanı’nda buluşacak Genç Feministler, Dernekler Müdürlüğü’nün önüne hep beraber geçerek federasyonun ilk derneğini kurmak için başvuruda bulunacak.
“Genç feministler hareketi yaratacağız”
Dernekleşme sürecini bianet’e anlatan Akşahin, “tam anlamıyla bir federasyon olacağız” diyor:
“Derneği kurma fikri federasyon kurma fikrinden ortaya çıktı. Bir buçuk sene önce seçimlerden sonra Türkiye'de bir Genç Feministler Federasyonu'nu kurmaya karar verdik.
Genç Feministler Federasyonu’muzda girişim olarak hareket ediyorduk. Federasyon olmak için de en az beş derneğin bir araya gelmesi gerekiyor, biz de bu yüzden ilk derneğimizin merkezi İstanbul olacak şekilde İstanbul'da açıyoruz.
İlerleyen zamanlarda diğer illerdeki arkadaşlarımız da derneklerini açacaklar. İstanbul başta olmak üzere Ankara'da, İzmir'de, Eskişehir'de açılacak daha sonrasında federasyon başvurusunda bulunup tam anlamıyla bir federasyon olacağız.
Tüm üniversitelere ulaşabileceğimiz, tüm illerde faaliyet yürüyebileceğimiz geniş bir genç kadın hareketi, genç feminist hareketi yaratabilmek için federasyona ülke olarak ihtiyacımız olduğunu düşündük.
Bizim kuşağımızın kadın mücadelesine hareket kazandırma ve yeni bir soluk getirmeye gibi görevi var, biz bu görevi yerine getirmek istedik. Bu yüzden böyle bir karar aldık. Yarın ilk derneğimizi açıyoruz.”
Kampanyalarına dair de bilgi veren Akşahin, detayları şöyle anlatıyor:
“Aile bizi hayatta bağlamaz diye bir politika politikamız var, sloganı da bu. Bununla ilgili çalışmaları hızlandıracağız, kampanya süreçlerimiz olacak.
Aynı zamanda genç kadınların en çok yaşadığı şiddet türü olan ısrarlı takip ve dijital şiddetle ilgili çalışmalarımız ve planlarımız var, onlarla ilgili yakında yeni çalışmalara başlayacağız, onları planlıyoruz şu an bazı şeyler net değil.
Liseli arkadaşlarımızın eğitim içerisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yer alması konusuyla ilgili gönüllü çalışmalar yürütüyorlar. Bu konuyla da ilgili çalışmalar olacak.”
“Ortak hareket edeceğiz”
Türkiye genelinde üniversitelerdeki ve liselerdeki genç kadınları bir araya getirmeyi hedeflediklerini söyleyen Akşahin, asıl hedefin erkek şiddetine dikkat çekmek ve şiddetin azalmasına katkında bulunmak olduğunu söylüyor:
“Bizim açacağımız ilk dernekte federasyona bağlı çalışacak olan bir kurum olmuş olacak. Girişim ifadesini kaldırarak federasyon ismiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Hedeflerimiz öncelikli olarak Türkiye’de kadın cinayetleri bu kadar yüksek oranda yaşanırken hükümetin aile odaklı politikalarla ve aile yılı ifadeleriyle genç kadınları daha fazla ailenin içine hapsediyor, aile ile tanımlamaya çalışıyorlar.
Bizim kuşağımız hükümetin hayat görüşüne sahip olan ve onun gibi yaşayan bir kuşak değil. Genç kadınların özgürlük bayrağını en yukarıya kaldırmasında eğitimde kamu desteğinin olmaması,aile politikası yoksulluk ve ekonomik krizin etkisiyle ket vuruluyor. Bütün bunlar genç kadınları özgürlükten uzaklaştırıp aileye daha fazla bağımlı bir hayat yaşamak zorunda bıraktırıyor. Bu mücadelemizi güçlü bir şekilde bulunduğumuz her alanda üniversite içinde, üniversite kulüpleriyle ve başka çalışmalarla büyütmeyi, yükseltmeyi hedefliyoruz.
Bir diğer hedefimiz ve bizim için kritik noktalardan biri olan üniversitelerde genç kadınların yaşadıkları sorunlar olan; cinsel şiddet, taciz ve üniversiteler içerisindeki özgürlük düşmanı ortama karşı mücadelemizi devam ettirmek.
Bizim kuşağımızı apolitik gibi göstermeye çalışılan durumlar oluyor, bunun altını çizmek isterim bizim kuşağımız hükümetin hayat tarzına, kültürel yaşantısına kendini ait hissetmiyor.
Genç kadınlar olarak feminist harekete yeni bir soluk getirerek ileriye taşımayı hedefliyoruz. Hep birlikte hareket ederek tüm çözüm önerilerini beraber konuşup geliştiriyor olacağız.”
“Kurucu üye olmak isteyen herkes kurucu üye olabilecek”
Herkesi derneğe üye olmaya çağıran Akşahin, şöyle sesleniyor:
“Derneği kurmaya karar verenler olarak geçici yönetim kurulu ve denetleme kurulumuz hali hazırda vardı. Fiili gönüllü olarak çalışmalarımızda yer alan üyelerimize kurucu üye olma çaresini yaptık. Kurucu üye olmak isteyen herkes kurucu üye olabilecek. Yarın çağrı yapacağız ve üye olmak isteyenler yarından itibaren, üye olmaya başlayacak."
“Umut biziz genç feministiz”
Dernek kurulacağı için mutlu ve heyecanlı Akşahin. “2023 genel seçimlerinden sonra Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı olduğunu, umutsuzluğun ve karamsarlığın çok hızlıca yayılabilme riski olduğunu fark ettik” diyor ve son olarak şöyle diyor:
Genç kadınların sahneye çıktığı ve patriyarka'yla kıran kırana savaştığı, ana hedefi her daim küçük hedefler değil patriyarka'yı alaşağı etmek isteyen bir yapı kurmalıyız demiştik. Genç Feministler derneği böyle ortaya çıktı. Fikirlerimizin artık somutlaştığı bir aşamaya gittiğimiz için mutluyum.
Bizim sloganlarımızdan biri “Umut biziz, genç feministleriz” biz bunu doğru buluyoruz. Genç kuşaklar her daim yaşadığı sorunlara çözüm arayışında olacaklar. Elimizden geleni yapacağız. Yarın çok güzel bir gün olacak."
Seyhan’ın görünmeyen yüzü: Yoksulluk, eğitim engeli ve kadınların mücadelesi
Kadınların en büyük sorunlarından biri de güvenlik. Fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalan kadınlar, koruma kararlarının uygulanmamasından şikayetçi.
Adana’nın en büyük ilçesi olan Seyhan, Türkiye’nin 8. büyük ilçesi olarak biliniyor. Ancak ilçenin bazı mahalleleri, özellikle doğudan yoğun göç alan bölgeleri, sosyo-ekonomik olarak ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Yoksulluğun derinleştiği bu mahallelerde en çok mağdur olan kesim ise kadınlar.
Eğitimden sağlığa, güvenlikten ekonomik özgürlüğe kadar pek çok alanda ciddi engellerle karşılaşan kadınlar, yaşam mücadelesini sürdürebilmek için çare arıyor.
Okuma yazma bilmeyen kadınlar eğitimden uzaklaştırılıyor
Seyhan’daki dezavantajlı mahallelerde kadınların yaklaşık %80’i okuma yazma bilmiyor. Halk eğitim merkezlerinde açılan kurslar, kadınlar için umut ışığı olmuşken, devletin bu merkezlere öğretmen göndermeyi bırakması, onların eğitim hakkından mahrum kalmasına neden oldu.
Okuma yazma öğrenmek isteyen kadınlar, kursların devam etmesini talep ediyor ancak yetkililerden bekledikleri desteği alamıyorlar. Eğitim, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilmeleri için temel bir ihtiyaçken, bu fırsat ellerinden alınmış durumda.
Ekonomik şiddet ve işsizlik kıskacı
Bu mahallelerde erkeklerin büyük bir kısmı çalışmıyor ya da çalışsa bile evin ekonomik sorumluluğunu paylaşmıyor. Kadınlar, eşlerinden ya da ailelerindeki erkek bireylerden maddi destek alamadıklarını, ekonomik şiddete maruz kaldıklarını dile getiriyorlar.
Ev içinde emeği görünmeyen kadınlar, çocuklarını doyurabilmek ve geçimlerini sağlamak için yemek yapma, örgü örme, reçel satma gibi küçük ölçekli işlerle para kazanmaya çalışıyor. Ancak bu işler düzenli bir gelir sağlamadığı için kadınlar, belediye ve devlet destekli istihdam projelerinin hayata geçirilmesini istiyor.
Güvenlik endişesi ve kadınların korumasızlığı
Kadınların en büyük sorunlarından biri de güvenlik. Fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalan kadınlar, koruma kararlarının uygulanmamasından şikayetçi.
Uzaklaştırma kararlarının ihlal edilmesine rağmen hiçbir yaptırım uygulanmadığını belirten kadınlar, hukuki süreçlerde yeterli destek göremediklerini dile getiriyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletin ve yerel yönetimlerin daha etkin tedbirler alması gerektiğini vurguluyorlar.
Uyuşturucu bataklığına sürüklene gençler ve kadınların çaresizliği
Kadınların en büyük ikinci problemi ise uyuşturucu. Mahallelerde uyuşturucu kullanımı ve satışı ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Neredeyse her evde bir bağımlı olduğunu söyleyen kadınlar, çocuklarının da bu batağa sürüklenmesinden endişe ediyor.
Uyuşturucu bağımlısı bireyler, ailelerini hem psikolojik hem de maddi olarak yıpratıyor. Kadınlar, bağımlı bireylerin tedavi edilmesi için ücretsiz ve erişilebilir rehabilitasyon merkezlerinin arttırılmasını ve bağımlıların bu merkezlerde tedavi altına alınmalarını istiyor. Aynı zamanda uyuşturucu satıcılarının mahallelerinde rahatça dolaşabilmesini büyük bir tehlike olarak görüyor ve kolluk kuvvetlerinin daha etkin önlemler almasını talep ediyorlar.
Belediyenin ve devletin sorumlulukları büyük
Seyhan’daki kadınların yaşadığı bu sorunlar, bireysel çabalarla çözülebilecek meseleler değil. Eğitim hakkının sağlanması, ekonomik şiddetin önlenmesi, güvenlik tedbirlerinin artırılması ve uyuşturucuyla mücadelede etkili adımlar atılması için belediyeye, devlet kurumlarına ve kolluk kuvvetlerine büyük sorumluluk düşüyor. Kadınlar, sosyal yardım projelerinin artırılmasını, kadın istihdamına yönelik destekleyici politikaların geliştirilmesini ve şiddet mağdurlarına hukuki destek sağlanmasını istiyor.
Ancak artık söz değil, icraat bekliyorlar. Onlar, yaşam mücadelesini tek başlarına omuzlamaktan yoruldu. Yalnız bırakılmak değil, seslerinin duyulmasını ve gerçek çözümler üretilmesini istiyorlar. Eğitim, güvenlik ve ekonomik bağımsızlık hakları için verilen bu mücadele, sadece onların değil, toplumun ortak sorumluluğu.
Yetkililerin sessizliği sürdükçe bu karanlık döngü devam edecek. Ancak unutulmamalı ki, güçlü bir toplum, güçlü kadınlarla mümkündür. Şimdi, bu sesi duymanın ve harekete geçmenin tam zamanı.
Bu haber, Uçan Süpürge Vakfı'nın Yerel Kadın Muhabirler Ağı projesi kapsamında yayınlandı.
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Adana'da 2018 yılından beridir serbest avukatlık yapıyor. Kadına Yönelik Şiddet davalarında gönüllü çalışan Aktivist Avukat pek çok ulusal ve uluslararası...
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Adana'da 2018 yılından beridir serbest avukatlık yapıyor. Kadına Yönelik Şiddet davalarında gönüllü çalışan Aktivist Avukat pek çok ulusal ve uluslararası derneklerin, yerel yönetim meclislerinin yönetim kurulu üyesi olduğu gibi Adana AKDAM Derneği'nin de başkanı.