Fotoğraf: Mahmut Serdar Alakuş / AA
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Pek içimden gelmese de orman yangınlarında devletin sorumluluğuyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Çünkü görüntülere daha fazla dayanamıyor kendimi çaresiz ve aciz hissediyorum. Ülkem, dünyam yanıyor. Ağaçlar, hayvanlar yok oluyor, insanlar ölüyor, ekosistem çöküyor.
Öncelikli olarak yangınların insan faktörüyle ortaya çıktığı aşikar. Sigara, mangal, ormana atılan cam bir şişe, kundaklama… Sorumlusu biziz. Yani insan. Fakat gerekli önlemi almayan, geç müdahale eden, krizi doğru yönetemeyen, yardım istemede geç kalan, yardım tekliflerini kabul etmeyen, THK’yi saf dışı bırakan, ihaleleri yandaşa veren, milyar dolarlık bütçelere rağmen envanterini doğru kuramayan devlet.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli her ne kadar devleti aklamaya çalışıp, yandaşları CHP’yi, HDP’yi ya da bilumum muhalefeti suçlasalar da esasında devletin acizliğini gösterdiler.
Çevremdeki herkes ‘Ormanları yaktılar’ diye düşünüyor, konuşuyor, ormanların kundaklandığına inanıyor. Bunda iktidarın kontrolündeki medyayı izlemeleri en büyük etken. Zaten iktidarın hakimiyetindeki ana akım medya haberleriyle sorumluluğu devletten alıp illegal örgütlere kaydırma çabası içinde.
Ormanları Ateşin Çocukları yaktı, PKK yaktı, onlar yaktı, bunlar yaktı demek, sorumluluğu başkasına yıkmak, devletin kendi hatasını başkasına yıkma çalışmasından, halkla ilişkiler çalışmasından başka bir şey değil.
Aynı şekilde ormanları onlar yakmadı demek de bu örgütleri aklamayacağı gibi bu tartışma şu an için konunun bağlamının dağılmasına hizmet eden bir olaydan ibaret.
THK'nin içi boşaltılırken
Gelelim Türk Hava Kurumu (THK) mevzusuna. Zaten günlerdir tartışılıyor. Söylenmesi gereken her şey neredeyse söylendi. Fakat THK’nin işlevsizleştirilmesiyle ilgili yine şunu söyleyebilirim ki en önemli faktör iktidarın. Yani AKP’nin. Devletleşen bir siyasi partinin.
Seküler bir çizgide olan THK, eski ismiyle cemaat yeni ismiyle FETÖ’nün AKP’yle yaptığı işbirliğiyle işlevsizleştirildi. Yıllardır kurban derilerini toplama hakkı verilen THK’nın bu yetkisi elinden alındı. Gelir kalemlerinin tek tek üstü çizildi. Zaten son darbe de yangın ihalesinin 2019’da THK’ye verilmemesi oldu.
Maddi anlamda zora düşen THK’de yönetim krizi başladı. Üyeler istifa etti. Yerlerine mahkeme AKP’li kayyumları atadı. Seçime gitmesi istenen kayyum seçimi gündemine bile getirmedi. Üstüne THK’nin taşınmaz mülklerini satışa çıkartarak kurumu bitirmeyi kendine görev edindi.
2019’da uçaklar hala çalışır ve uçar vaziyetteyken, pilotlar kurumu terk etmemişken Muğla yangınlarında kurum bakanlığa yardım teklifi götürdü. Fakat Bekir Pakdemirli’nin bakanı olduğu kurum bu yardım önerisini siyasi oyunlara yedirdi, kabul etmedi. Sonuç bugünkü gibi yanan onlarca hektar orman!
Aynı yıl THK’nin uçakları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'ın yönetim kurulu başkanı olduğu Teknofest'te gösteri uçuşu düzenledi. Senaryoya uygun olarak festivalde su doldurma ve su bırakma görevini başarıyla yerine getirdi.
Ama Pakdemirli bir kere ihaleyi vermemişti. Rusya’ya gitti, orada Rus uçaklarıyla gövde gösterisi yaptı. Bugün sonuç THK’nin uçaklarından daha az ve daha pahalıya daha işlevsiz uçaklar!
Üstelik bunu THK’nın uçaklarının üstüne ‘pislik at izi kalsın’ mantalitesiyle yaptı. Uçakların eski olduğunu savundu, aynı Erdoğan gibi. Evet uçaklar eskiydi. 1970’lerden kalmaydı. Fakat aynı uçakları Yunanistan’dan Fransa’ya, Kanada’dan İspanya’ya birçok ülke kullanıyordu. Çünkü uçaklar eski olmasına rağmen hala kullanışlıydılar.
Bakımları süresinde yapıldığında kimse için tehlike arz etmiyorlar. Küçükler, böylelikle daha çevik ve atikler. Büyük uçakların giremedikleri vadilere girebiliyorlar. Helikopterlerden daha fazla kapasitede su taşıyabiliyorlar.
Evet göletlerden, havuzlardan su alamıyorlar, daha geniş alanlara ihtiyaç duyuyorlar ama sonuç olarak helikopter ve uçakları ayıran durum da zaten bu.
Bunları yazarken bile hala hem üzgün hem sinirliyim. Şimdi yukarıda yazdığım her şeyi Fahrettin Altun’un bugünkü açıklamalarıyla okuyun. Avrupa Birliği’nin (AB) ve Yunanistan’ın yardım tekliflerini kabul etmeyen ya da diğer ülkelerden yardım teklifinde bulunmayan devlet, halkın başlattığı bir kampanyaya karşı “Devletimizi aciz göstermek, devlet-millet birlikteliğimizi zayıflatmak amacıyla başlatılmıştır" diyebiliyor.
Devlet olduğu yerde ama ormanlar, içinde yaşayan canlılar, ölen insanlar, insanların yaşam alanları, evleri, bahçeleri, okulları nerede! Devlet olduğu yerde, AKP olduğu yerde ama artık ülkeyi oluşturan unsurlar burada mı? Ormanlarımız yok, hayvanlarımız yok, insanlarımız yok, doğamız yok. Travma var, acı var.
Sorumlusu mu? Mafyalaşan, devletleşen AKP hükümeti. Vergilerimizi yandaşa, Diyanet'e akıtan iktidar. Milyar dolarlık bütçeye rağmen bugünü göremeyen bakanlık. Dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi olmasına rağmen iki tane yangın söndürme uçak alamayan ama onun yerine her yere özel uçaklarıyla giden hükümet yetkilileri. THK'nin içini boşaltan AKP-FETÖ işbirliği. Uyarılara kulak tıkayan herkes!
TIKLAYIN - THK: Muğla Yangınında Bakanlık Yardım Teklifimizi Kabul Etmedi
TIKLAYIN - Bir Kurumun Portresi: Bakanlığın Hedefindeki THK
TIKLAYIN - "Kayyum Ataması THK'nın Talebiyle Yapıldı"
TIKLAYIN - Prof. Dr. Tolunay: Helikopter ve Uçakların Müdahale Alanı Farklı
(HA)