Fotoğraf: Twitter / Her yer Kazdağları
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Çelik, iklim krizi, Covid-19 salgınında sağlık çalışanlarının durumu, Covid-19 aşısı, Türkiye – AB ilişkileri, Tayyip Erdoğan’ın Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak ataması, SMA hastası çocukların tedavisiyle ilgili yaşanan tartışmalar ile Fikri Sağlar’ın "Türbanlı hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum" ve İlker Başbuğ’un “Erken seçim olsaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı” sözleri üstüne özetle şunları dedi:
“Neoliberalizm yok oluşa götürüyor”
"İnsanoğlu dünyayı yok ediyor. Teknolojik gelişmeyi sağlarken kendi maddi refahını gözetirken, neo-liberalizm, tüketim toplumu dünyanın kaynaklarını tüketen, doğal hayatın dengesini bozan bir sarsıntı yaratıyor.
“İklim değişikliğinin Antartika'daki buzulların çözülmesini sağlaması, Amazon ormanlarının yağmalanmasıyla yepyeni virüsler ve bakteriler insanoğlunun hayatına giriyor. Tabii tüm bunlar insan hayatını tehdit eden unsurlar olarak yeni tehlikeler ve tehditler olarak önümüzde duruyor.
“En önemli konulardan bir tanesi, insanın doğa ile hayatla uyumunu sağlayacak bir siyasi perspektifin bir hayat felsefesinin gerçekleşmesi, neo-liberalizm, tüketim çılgınlığının insanoğlunu yok oluşa götürdüğünü daha net bir şekilde görülebilmesi gerekiyor.
“Sağlık çalışanları vatanseverliğin tanımını yazdı”
"Sağlık çalışanlarımız vatanseverliğin tanımını yeniden yazdılar. 2020 yılına damga vuran en önemli hadiselerden bir tanesi budur.
“Bunu bir meslek olarak yapmadılar, gerçekten olağanüstü bir şekilde insana sahip çıkmanın insan haysiyetine, insan şerefine ve insan yaşamına sahip çıkmanın olağanüstü bir özverisiyle yaptılar.
“Sağlık çalışanlarımız vatanseverlik kavramına yepyeni boyutlar kazandırmışlardır. Bunun içerisinde yine sahadaki ekiplerimiz, polislerimiz, jandarmamız diğer unsurlarımız bütün bunlar vatandaşımızı bir an olsun yalnız bırakmayarak kapılarını çalarak, nitekim sivil olarak destek veren vatandaşlarımız, belediyelerimiz topyekun bir dayanışmanın nasıl olacağını dünyaya net bir şekilde göstermiş olduk.
TIKLAYIN - Erdoğan TTB'yi hedef gösterdi: Tahammülümüz yok
TIKLAYIN - Bahçeli: TTB kapatılsın
TIKLAYIN - Bahçeli’nin hedefi yine TTB ve Demirtaş
TIKLAYIN - TTB: Sağlık çalışanları 14 kat fazla etkilendi
TIKLAYIN - 302 sağlık çalışanı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti
“Aşı tedarikinde pek çok ülkenin önündeyiz”
“Türkiye Covid-19 aşısının tedariki konusunda dünyanın pek çok ülkesinden önde. Sağlık Bakanlığımız, uluslararası standartlarda ve uluslararası kurallara uygun şekilde kendi bilim heyetimizin kurallarına uygun bu süreci takip ediyor.
“Temin ettiğimiz aşı en kısa zamanda milletimizin hizmetine sunulacak.
“Aşı olanın hemen maskesini çıkarması ya da tedbirlerden uzaklaşması gibi durum söz konusu olamaz. Çünkü antikor oluşana kadar bu tedbirlere devam edilmesi gerekiyor.
“Nitekim mutasyona uğrayan virüsten bahsediliyor. Burada spekülasyonlardan uzak durup Bilim Kurulu'nun tavsiyelerine göre bu sürecin takip edilmesinde fayda vardır.
“Türkiye karşıtları AB’yi yok etmek istiyor”
“Gelecek dönemdeki en önemli konuların başında Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin seyri gelecek.
“Türkiye egemen bir ülke olarak kendi sınırlarını koruduğu gibi Avrupa demokrasilerinin ve NATO'nun sınırını da koruyor. Avrupalı dostlarımızın bunun farkında olması gerekir.
“İngiltere'nin ayrılmasından sonra Türkiye ile ilişkilerini daha iyi tutması gereken bir Avrupa var.
“Şunu bilmek gerekir ki kim AB içerisinde bir Türkiye karşıtlığından bahsediyorsa muhakkak surette Avrupa'nın geleceğini yok etmek istiyordur.
“Şimdiye kadar AB içerisinde bize en güçlü destek veren ülkelerden biri olan İngiltere gibi bir destekçimizi AB içerisinde kaybettik. Ama İngiltere ile köklü ilişkilerimiz var. Türkiye'nin siyasi pozisyonunu, terörle mücadelesini iyi anlayan ülkelerden bir tanesi.
“Avrupa Birliği'nden ayrılması sebebiyle Gümrük Birliği çerçevesinde devam eden ticari ilişkilerimiz artık serbest ticaret anlaşması çerçevesinde devam edecektir.
“Neresi ifade özgürlüğü”
"(Fikri Sağlar’ın "Türbanlı hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum" demesi üstüne) Hâlâ çıkıyorlar, dünyada şu anda ancak Avrupa'daki Neonazilerin konuşacağı üslupla Türkiye'deki başörtülü kadınlara karşı konuşuyorlar.
“Elinizde bir cihaz mı var bunu ölçecek, kişinin taktığının başörtüsü mü türban mı olduğunu? Neye göre ayıracaksınız, kamusal alanı neye göre böleceksiniz? Bir insan birincilikle, ikincilikle, belli bir dereceyle veya bir üniversiteden başörtülü olarak mezun olacak, sonra 'Kamuda görev yapamazsınız' diyeceksiniz. Böylesine faşist kamusal alan düzenlemesi olur mu?
“Kamusal alan karşılıklı olarak etkileşimin olduğu, demokrasinin gerçek yatağını oluşturan alandır. Siz bu kamusal alanı böyle zehirler, enfekte edersiniz ülkeyi felç edersiniz.
"28 Şubat'ta öğrenci olanların haklarının iadesi için Cumhurbaşkanımızın talimatı oldu. Bu konuda mücadeleler verildi. Bunların kaybolan hayatlarını, yıllarını kim getirecek? Hâlâ utanmadan böyle faşist saldırı gerçekleştirebiliyorlar. Sonra da diyor ki 'Bu ifade özgürlüğü', bunun neresi ifade özgürlüğü? Ne zamandan beri nefret suçu ifade özgürlüğüne giriyor, ne zamandan beri aşağılamak, kini tahrik etmek ifade özgürlüğüne giriyor.
“Bunun karşısında susmayacağız, geri adım atmayacağız. Bunun karşısında susanlar ancak biz konuştuktan, tepki verdikten sonra tepki veriyorlar.
“Ya demokrat olursun ya olmazsın”
“(İlker Başbuğ’un sözleri üstüne) Erken seçim olsaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı diyor. Ondan sonraki cümlesinde darbenin iyi bir şey olmadığını, darbenin Cumhuriyet değerlerine saldırı olduğunu söylüyor.
“Garip olan şu, CIA Başkanına atıf yaparak, 'erken seçim olsaydı darbe olmazdı' arkasından da 'CIA Başkanının da dediği gibi erken seçim olsaydı CHP iktidara gelecekti' dolayısıyla da ordunun darbe yapmasına gerek kalmayacaktı gibi bir mantık çıkıyor.
“Zoraki, güdümlü demokratlık bir yere kadar. Kafanızın bir tarafında vesayet, bir tarafında demokratlık olduğunda bunun melezleşmesinden bir şey çıkmıyor, kokteyl demokratlık olmuyor. Ya demokrat olursun ya olmazsın.
“İnsanın siyasi kimliğinin olması suç değil”
“(Tayyip Erdoğan’ın Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması) Atama yasal çerçevede yapıldı. Akademik özerkliğin ya da akademik özgürlüğün yok edildiği gibi bir söylemin hiçbir geçerliliği yok.
“Başka üniversiteler için de söz konusu oldu. Ama işin geldiği noktada şu var, rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor.
“İsim vermek istemiyorum, geçmişteki bir Boğaziçi Üniversitesi rektörünün ANAP'a danışmanlık yaptığı biliniyor. Geçmişteki Boğaziçi Üniversitesi rektörünün o zamanki SHP adıyla bilinen partiye yakınlığıyla biliniyor. Başka yakınlıklar da bilinen bir şeydir. Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir.
"Netice itibarıyla Boğaziçi Üniversitesi şu grubun ya da bu grubun değil, milletimizin hepsinin. Oradaki öğrenciler milletimizin geleceğine hizmet edecekler. Oradaki hocalarımız milletimizin geleceği için bu çocukları yetiştiriyorlar.
"Bu yöntemi (Rektör atamaları) beğenmeyebilirsiniz, siyaseten tavsiyede bulunabilirsiniz ama tutup da 'Bu yöntem gayrimeşrudur' diyemezsiniz. Bir de tutup kayyum diyerek, belli kesimlerin dilini kullanarak, bu şekilde siyasallaştırdığınız zaman söylediğiniz sözün hiçbir manası kalmaz.
“Hocamızın AK Parti teşkilatlarında çeşitli yerlerinde görevleri olmuş. Başka bir hocanın CHP'nin danışman kurulunda, CHP örgütlerinde veya başka örgütlerde görevi oluyor. Biz hocaları akademik kabiliyetleriyle mi siyasi birtakım yakınlıklarıyla mı değerlendireceğiz?
"Hocamızın siyasi kimliğine vurgu yapanlar, aslında kendi siyasi fanatizmlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Boğaziçi Üniversitesini, akademisyenlerini, öğrencilerini kendi siyasi faaliyetlerinin, fanatizmlerinin bir lojistik unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Bu son derece yanlış bir şey.
TIKLAYIN - Boğaziçi'nde öğrencilere polis biber gazıyla saldırdı
TIKLAYIN - "Yöneticiler atamayla değil seçimle belirlenmeli"
TIKLAYIN - AKP milletvekili olamadı, Boğaziçi’ne rektör oldu
“Genel Merkez SMA’lı çocukların ailelerine açık”
Türkiye'deki 1500 SMA'lı çocuğun her birinin tedavi masraflarını devlet üstlendi. Dünyada bu konuda Türkiye kadar tutarlı, istikrarlı ve kaynak aktaran başka bir ülke yok.
"Kampanya şunun üzerinden açılıyor, 'Varlık Fonuna Milli Piyango'dan devredilen para buraya devredilsin' diye. O paranın yüzlerce katı bu çocuklar için harcanmıştır. Feda olsun. Daha da harcanacaktır. Rakamdan bahsetmek bile ayıp ama böyle dedikleri için bahsetmek durumunda kalıyoruz.
"Herkes bu rakamları bilmeyebilir, hükümetimizin yaptıklarını bilmeyebilir. Şu anda bu çocuklara sahip çıktığımız mekanizmaları bilmeyebilir.
“Vicdani olarak sahip çıkıyorsa başımızın üstünde yeri var ama tutup da birtakım siyasi parti liderleri, neredeyse karşımızda olan herkesin, neredeyse imla yanlışları bile birbirine benzer şekilde 'buradan artan para buraya devredilsin' gibisinden böylesine sorumsuz bir yaklaşım içerisine girmesi doğru değil.
"Bugün bir siyasi parti lideri çıkmış diyor ki 'Orada öyle bir imkan varmış, öyle bir tedaviden bahsediyorlar, bundan mahrum mu kalsınlar?' Bu 'tedavi' diye bahsedilen mekanizmanın bu çocukları tedavi edeceğine dair bilimsel bir kanıt yok. Bunu kimse söylemiyor, bu bir propaganda. Yani bir millet kendi çocuklarını, evlatlarını göz göre göre kobay olarak kullandırır mı? Onları göz göre göre ölüme göndermek mümkün mü?
"Bahsedilen tedaviyi bilimsel kurullar onaylarsa Türkiye Cumhuriyeti o tedavinin bu çocuklara ulaşmasını sağlayacaktır.
“Konunun ve rakamların tam bilinmemesinden dolayı bizi eleştiren ve çocuklara sahip çıkan vatandaşlara teşekkür ediyorum. Netice itibarıyla o evlatlara sahip çıkıyorlar. Herhangi bir kem söz söylemeden duyarlılıklarını bize iletiyorlar.
“Aldık başımızın üstünde yeri var ama siyasi parti liderleri bunu yaparsa bunu bilemeyecek durumda değiller. Geçmişte yaptıkları görevler, yanlarındaki danışmanlarına sorduklarında rahatlıkla görebilecekleri rakamlar, bu konuyu takip eden mekanizmalarına sorduklarında görecekleri rakamlar bunu gösterecektir. Bu çok ayıp bir şeydir. Milletin çocuklarıyla annelerin, babaların duygularıyla oynamak, bu şekilde siyasi muhalefet yapmak yakışmaz.
"Bundan sonra da herhangi bir tedavi onaylanırsa Cumhurbaşkanımızın açık talimatıdır, o çocuklara da bu tedaviye erişmeleri konusunda her türlü imkan sağlanacaktır. Evlatlarımıza şifa diliyoruz. Anne, babalarına saygılarımızı sunuyoruz. Onların evladı bizim evladımızdır ve AK Parti Genel Merkezi onlara her zaman açıktır."
TIKLAYIN - "SMA gen tedavisinin bilimsel etkinliği tasdikli, kampanyaları engellemeyin"
TIKLAYIN - Bakan Koca: SMA kampanyaları devleti aciz gösteriyor
TIKLAYIN - Milli Piyango'da büyük ikramiye Varlık Fonu'na çıktı
(EKN)