Fotoğraf: Canva
Son bir yıl içinde ülkemizde gıda fiyatlarında 2-4 katı artış oldu. Yoksul ve güvencesiz kesimler için sağlıklı beslenme büyük ölçüde zorlaştı. Sağlıklı bir büyüme ve gelişme için en kritik faktörlerin başında yeterli ve dengeli beslenme geliyor.
Bu sorundan en çok çocuklar etkileniyor.
Mevcut gıda krizi çocuklarda gözlenen büyüme ve gelişme sorunlarını daha da büyütecektir.
Gıda fiyatlarındaki anormal artış okula giden çocukların beslenmesini çok zora soktu. Çift devre eğitim yapılan okullarda dersler çok erken saatte başlıyor ve çoğu çocuğun okula kahvaltı bile yapmadan gittiğini söyleyebiliriz.
Bu konuda ciddi bir tartışma başlatmak ve mümkün çözümler üzerinde akıl yürütmek gerekiyor.
Dün bianet'te yer alan yazımda ciddi beslenme yetersizliği içinde olan bebeklerin sağlıklı beslenmesini sağlamak için yapılabilecek şeylerden birine örnek vermiştim. Bu yazıda anaokulu ve ilkokul-ortaokul seviyesinde olan öğrencilere beslenme desteği sunmanın ne kadar mümkün olduğunu göstermeye çalışacağım.
Sorunu bütünüyle çözen bir yaklaşımdan değil, kamu kaynaklarının doğru kullanılması durumunda toplumsal sorunların çözümünün ne kadar mümkün ve kolay olduğunu gösterebileceğimi umuyorum.
Öncelikle bir durum tespiti yapmalıyım.
Okullardaki durum
Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 yılı verilerine göre, Türkiye'de geçen yıl okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 155 bin 571 öğrenci örgün eğitim aldı.
Öğrencilerden 15 milyon 839 bin 140'ının resmî, 1 milyon 578 bin 233'ünün özel ve 1 milyon 738 bin 198'inın ise açık öğretim kurumlarında eğitim gördüğü belirtiliyor.
Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 885 bin 4'ü okul öncesi eğitimde, 5 milyon 433 bin 901'i ilkokulda, 5 milyon 293 bin 67'si ortaokulda, 6 milyon 543 bin 599'u ortaöğretimde yer aldı. Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı yüzde 9 oldu.
Örgün eğitimde 2021-2022 eğitim - öğretim yılında 56 bin 200'ü resmî okul, 14 bin 179'u özel okul ve 4'ü açık öğretim okulu olmak üzere toplam 70 bin 383 okul hizmet verdi. Bu okulların 14 bin 124'ü okul öncesi eğitim, 24 bin 519'u ilkokul, 18 bin 936'sı ortaokul ve 12 bin 804'ü de ortaöğretim kademesinde yer aldı.
Okullara beslenme desteği
Çocukların yetersiz beslendiği okullarda en az bir öğün beslenme desteği sağlamak gerekiyor.
Bu konuda yapılacak en önemli çözümlerden biri öğrenci sayısının fazla olduğu okullarda yemekhane kurulması ya da bu hizmetin İl Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesinde çözülmesi. Uzun vadeli bir programla bunu yapmak mümkün ve bu programa başka bir yazıda değineceğim.
Öncelikle mevcut gıda krizi ortamında, yetersiz beslenen çocukların sorununu acilen çözmek gerekiyor çünkü.
Hızla uygulamaya konulabilecek çözümlerden biri okullara yiyecek desteği sağlanması. Bu konuda ayrıntılı hesaplamalara girmeyeceğim.
Tıpkı dün yazdığım yazıda olduğu gibi bu tip meselelerin çözümünün büyük bütçeler gerektirmediğini, mümkün olduğunu gösterebilmek istiyorum. Bu sorunlarda temel meselemiz, ortada bir siyasal iradenin olup olmadığı...
Bir beslenme desteği önerisi
Çok çeşitli ve besleyici öğünler oluşturmak mümkün. Bir örnek olarak yumurta, süt ve elma üzerinden bir hesap yapalım. İçme sütünün sindiriminde sorun yaşayan çocuklara takılmayalım, o çocuklar için başka bir öğün oluşturulabilir; burada vurgulamak istediğim bu sorunu çözmenin mümkün olduğunu göstermek çünkü.
Hâlihazırdaki piyasa fiyatları üzerinden her gün bir pişmiş yumurta ve bir elma (ya da başka bir meyve) ya da bir bardak süt (200 ml) ve bir elma dağıtmanın porsiyon başına yaklaşık maliyetini hesaplayalım. Piyasada, market fiyatları üzerinden bir değerlendirme yapacağım.
Yumurta 3 TL, içme sütü 5 TL ve bir elma da 1,5 TL.
Öğrenci başına yumurta ve elma öğünü 4,5 TL, süt ve elma öğünü 6,5 TL tutacaktır.
Türkiye'de anaokulu, ilkokul ve ortaokul seviyesinde öğrenim gören yaklaşık 13 milyon çocuk var.
Bu çocukların tamamının beslenme desteğine ihtiyaç duyduğunu varsayalım. Yani hesabımızı en üst seviyeden yapıyoruz.
Bu durumda yumurta ve meyve öğünü sağlamanın maliyeti her gün için 58 milyon 500 bin TL olur. Bir yılda öğrenim görülen gün sayısı ise yaklaşık 180 gündür. Bu durumda bir yıllık öğrenim süresi boyunca 13 milyon çocuğa her gün bir yumurta ve bir elma vermenin parasal tutarı 10 milyar 530 milyon TL olur.
Aynı hesabı süt ve meyve öğünü için yaptığımızda 15 milyar 210 milyon TL olur.
Bu parayı hazine bütçesinden devlet garantili şirket yatırımlarına aktarılan paranın bir kısmı ile karşılamak mümkün.
Hangisi daha önemli?
Şehir merkezinden uzak hastaneler, yeterli sayıda yolcunun kullanmadığı havalimanları, araç sayısı öngörülenden çok daha az olan köprü ve otoyollar için her yıl hazineden şirketlere ciddi paralar aktarılıyor. Devlet garantili şirket yatırımları için 2022 bütçesinden ayrılan para 42,5 milyar TL.
Bu hesaba göre geçmediğimiz köprüleri, gitmediğimiz, tedavi görmediğimiz şehir hastanelerini yapan yandaş şirketlere devlet kasasından aktarılan paranın dörtte biri ile 13 milyon okul çocuğuna bir yıl boyunca, her öğrenim gününde yumurta ve meyve öğünü, üçte biri ile süt ve meyve öğünü sunmak mümkün.
Devlet hazinesi ödediğimiz vergilerden oluşuyor.
Şirketlere devlet garantisi kapsamında aktarılan para ise aldığımız bir hizmetin karşılığı değil. Yandaş şirketleri daha da zengin etmek için bulunmuş yöntemlerden biri...
Hangisi daha önemli, bir avuç şirketi zengin etmek mi, 13 milyon okul çocuğuna sağlıklı beslenme desteği sunmak mı?
(BŞ/AÖ)