Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Ankara Tabip Odası üyesi, Acil Tıp Uzmanı Dr. Başar Beyoğlu ile “normalleşme” önlemlerini konuştuk.
Dr. Beyoğlu, normalleşme algısının, “gerçek” normalleşmenin önüne geçeceğini savunuyor ve bu algının abartılarak yanlış yorumlanma tehlikesine dikkat çekti ve yaygın şekilde test yapılması, verilerin şeffaf şekilde paylaşılması gerektiğini söyledi.
Özellikle alışveriş merkezlerinde (AVM) salgının yayılma riskinin altını çizen Beyoğlu, yaratılan havanın toplumu atalete ittiğini ifade etti.
Kendisinin “üyesi olmaktan gurur duyduğum” dediği Türk Tabipleri Birliği de “normalleştirme” adımlarının, piyasa baskısına göre değil epidemiyolojik verilere göre atılması ve halkın ve sağlık çalışanlarının sağlığının korunması gerektiğini açıklamıştı.
65 yaş üstü ve 20 yaş altına belli gün ve saatlerde dışarı çıkabilme izni getirilirken, 7 il için giriş-çıkış yasağı kalkıyor, AVM, berber, kuaförler 11 Mayıs’ta açılıyor, üniversiteler 15 Haziran'da akademik takvime dönüyor.
Dr. Başar Beyoğlu, salgında geldiğimiz duruma dair sorularımızı şöyle yanıtladı…
“Normalleşme” açıklamalarının ardından sokaklar kalabalıklaştı, AVM’ler ile kuaförler açılacak. Bu, salgının gidişatını nasıl etkiler?
Esen normalleşme havasının içerik farkını belirtmek de önemli. Bizim ülkemizde esen hava, normalleşme algısının, ‘gerçek’ normalleşmenin önüne geçmesi gibi duruyor, bu da bizi gerçek verilerden ve şeffaf bilgilerden uzaklaştırıp, abartılmış bir normallik havasına, atalete itiyor. Bu iki ayrımı yapmak önemli çünkü önümüzdeki günlerde bizi neyin beklediğinin, insanların davranışlarının nasıl olacağının en önemli yanıtı bu abartılmış ve erken dillendirilen “normalleşme” algısının ayrımında yattığını düşünüyorum.
Bu notu düştükten sonra en önemli konulardan ve salgının yönünü değiştirecek maddelerden birisi, bizce erken karar alınmış AVM’ler maddesidir. Şüphesiz bu salgının gidişatını çok olumsuz yönde etkileyecek ve biraz iddialı olabilir ama arkasında duracağım konu şu ki; AVM’ler gerek havalandırma sistemleri ile olsun gerek sosyal mesafeyi ve teması korumadaki zorlukları açısından olsun, mevcut halleri ile şu an hizmet veren pandemi hastanelerinden daha tehlikelidir. Bu, salgının gidişatını tabii ki olumsuz anlamda, epey değiştirecek bir etkendir. Ben hastalarıma kendim ya da yakınlarıma kullanmayacağım tedavi veya ilacı vermediğim gibi AVM’ler gibi ortamlara girmelerini şu dönemde asla önermem, kendim de girmem.
“Japonya ve Singapur çok acı şekilde tecrübe ediyor”
Önlemlerin gevşetilmesi salgının sonlanıyor olduğu anlamına mı gelmez mi?
Bunun salgının sonu olmayacağını şu an Japonya ve Singapur şu an çok acı bir şekilde tecrübe ediyor. Salgının sonu R0 dediğimiz, yani enfeksiyona duyarlı bir toplumda, bir hastanın, salgın/enfeksiyon döneminde enfekte ettiği insan sayısı 1’in altına düşerse olacak, şu an bu rakam 1’in üzerinde ve sadece ülke toplumunca değil, dünya insanları olarak buna bağışık hale gelmediğimiz sürece, salgın bizimle, biz de onunla yaşamak durumundayız. Önlemlerin gevşetilmesi o sorunu ortadan kaldırmıyor maalesef.
“Televizyondan dinlediğimiz sakinleşmeyi sahada yaşamıyoruz”
Vakalarda tekrar yükseliş olması halinde hastaneler ve sağlık çalışanları bu yükü kaldırabilir mi? Şimdiki durumları nasıl?
Hastaneler aslında mevcut haliyle de bu yükü kaldırmakta zorlanıyordu, bazı başat hastaneler haricinde durum zaten böyleydi ki şu an Ankara özelinde konuşursak, televizyonlardan dinlediğimiz sakinleşme durumunu biz sahada yaşamıyoruz.
Bazı başat dediğimiz pandemi hastanelerinde serviste yatan hasta sayısına yönelik azalma emarelerini görürken, yine Ankara özelinde bazılarında da ek servislerin açıldığını görüyoruz. Durum böylesine değişkenken sağlık çalışanlarının ekstra yükü kaldıracak güçlerinin kalmadığını söylesem yanlış olmaz.
Biz açıkçası adını kaçıncı dalga koyarsanız koyun, o gelecek dalgaya hazırlanıyoruz ki çoğu hekim arkadaşımız var olan birinci dalganın yorgunluğu, bitkinliği ve tükenmişliğini yaşıyor.
“Tepe noktasını belirleyecek olan bizleriz”
Salgının gidişatıyla ilgili “tepe noktası” değerlendirmesi yapmak mümkün mü?
Tepe noktası kavramı çok popüler oldu, tıpkı şu an dillendirilen “normalleşme” kavramı gibi. Tepe noktasını belirleyecek olan bizleriz, bugün tepe noktasındayız dediğimiz her an hata yaparız çünkü daha tepesi her zaman olacaktır, ta ki toplum bağışıklığını kazanana kadar. Şu an bunun çok uzağındayız.
Şerh koyduğum bazı verilere göre plato dediğimiz dönemde olduğumuz gözlense de bu veriler bizce çok eksik. Hala tam olarak hastaların kümelendiği bölgeler (şehirler demiyorum), yaş, cinsiyet, komorbid hastalıklar vd. gibi verileri bilmiyoruz.
Düşünün, sağlık ordusu deniliyor bize ancak düşman nerede, kaç kişiler bilmiyoruz. Bu nedenle tepe noktasını tespit etmek veya konuşmak için, önce şeffaf verilere, ara vermeksizin yaygın teste ihtiyacımız var. Yoksa tedbir almadan ve erken karar alınmış gevşemeler bizi her gün başka bir tepe noktasının adayı yapıyor.
“AVM’ler AYM’den yani hukuktan önce geliyor”
Meslek örgütleri önlemlerin sürmesi konusunda ısrarlıyken bu acele neden?
Üyesi olmaktan gurur duyduğum meslek örgütüm Ankara Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği sadece önlemlerin sürmesini değil, yıllardır ulaşılabilir, ücretsiz bir koruyucu hekimliği ve sağlık hizmetini savunuyor. Salgın süreci başladığından beri TTB sürece aktif katılmaya çalıştıkça, kulaklar tıkandı ve duyulmadı. TTB sürecin ilk günlerinden beri özellikle enfekte olan sağlık emekçilerimizin sayısı ve ne gibi tedbirler alındığı noktasına vurgu yaptı ve il il enfekte olan sağlık çalışanlarının sayılarını sahadan aldığı bilgiler ışığında açıkladı. Meğer bizi duyuyorlarmış ki sayın Bakan bundan sonra hüzünlenerek sayılarımızı vermeye başladı.
Açıkçası hükümet böylesi bir salgını da yaşıyorken, ya bilimi ve hoşuna gitmese bile doğruları seçecek ya da kulaklarını tıkamayı. Bedeli insan hayatı olan böylesi bir iddiayı günlerdir sürdüren hükümet umarım bu tavrından vazgeçer. Bugün dahi, insanlar sağlıklı yaşama bu kadar susamışken en güvenilir meslek örgütlerinden biri olan TTB ve benzerleri için seçim kanunlarını düzenleme derdinde.
Hükümetin tüm çekincelerimize rağmen bu adımları atması, mesela seyahat kısıtlamalarının belli illerde kalkması gibi, Burdur kökenli bir Antalyalı hekim olarak aklıma turizm işletmelerini, mevsimlik tarım işçilerini getiriyor. AVM’lerin AYM’den yani hukuktan, turizmin eğitimden önce gelmesi, şüphesiz ki ekonomik darboğaz nedenli… (AS)