* Fotoğraf: Amineh Kakabaveh Facebook hesabı & Anadolu Ajansı (AA)
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte NATO'ya üyelik başvurusu yapıp yapmayacakları merak konusu olan Finlandiya ve İsveç, "süreci el ele yürütmeye" karar vererek NATO üyeliğine başvurdu.
Bu başvuru aynı zamanda İskandinav ülkesi İsveç'in tarafsızlık politikasının da sona ermesi anlamına geliyordu. Üstelik söz konusu başvuru geleneksel olarak NATO üyeliğine karşı olan ve Başbakan Magdalena Andersson'ın bundan daha iki ay önce NATO'ya katılma çağrılarını reddettiği Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi'nin koalisyon hükümetince yapıldı.
Peki, meclisteki tüm parti ve milletvekilleri İsveç'in NATO üyeliğini destekliyor mu? İsveç hükümeti, NATO'ya üyelik sürecini nasıl yönetti? Türkiye'nin iki ülkenin üyeliğine karşı çıkması İsveç'te nasıl yankı buldu?
Bu soruların cevaplarını İsveçli bağımsız milletvekili ve İranlı Kürt siyasetçi Amineh Kakabaveh ile konuştuk.
Mülteci olarak 1990'larda önce Türkiye'ye, ardından İsveç'e giderek burada sosyal bilimler ve felsefe eğitim alan, 2008 yılından bu yana milletvekilliği yapan Kakabaveh, savaşla ilgili kendi deneyimine atıfta bulunarak İsveç'in NATO üyeliğine ve savaşa karşı olduğunu söylüyor.
Kakabaveh'e göre, Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı çıkmasının sebeplerinden biri de Erdoğan'ın Türkiye'de eskisi kadar "popüler" olmaması ve kendi ülkesinde kaybettiği popülerliği uluslararası arenada geri kazanmak istiyor olması.
Devamını Kakabahev'in kendisinden dinleyelim...
8 partinin 6'sından destek
İsveç ve Finlandiya resmi olarak NATO üyeliğine başvurdu. İsveç geleneksel olarak tarafsızlığı ile biliniyordu, fakat şimdi NATO'ya başvuru yaptı. Biraz baştan başlamak gerekirse: İsveç'te farklı siyasi partiler İsveç'in NATO üyeliğine nasıl yaklaştı?
Maalesef sadece Sol Parti ve Yeşiller Partisi İsveç'in NATO üyeliğine karşıydı. Geriye kalan diğer partiler NATO üyeliği yanlısıydı. Meclisteki sekiz partiden altısı NATO üyeliği lehine oy kullandı.
NOT: İsveç parlamentosundaki sekiz parti şu şekilde: Sosyal Demokrat Parti, Orta Yol Partisi, İsveç Demokratlar Partisi, Merkez Parti, Sol Parti, Hristiyan Demokratlar, Liberal Parti, Yeşiller Partisi
Peki, NATO üyeliğini destekleme sebepleri neydi?
Sebep, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşıydı. Ana tema buydu. Fakat ben İsveç'teki sağ partilerin uzun yıllardır, özellikle de Rusya'nın [Kırım'ı] işgal ettiği 2014'ten beri bu konuda konuşup tartıştıklarını biliyorum. Rusya Ukrayna'ya saldırdığından beri bu onların sebebi oldu.
Fakat ben bunun sadece Rusya ile ilgili olmaktan öte bir durum olduğunu biliyorum. Çünkü pek çok ülke silah satmak istiyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İsveç'in ittifakta olmasını istiyor. İsveç hem ABD için hem de NATO için bu açıdan çok çekici bir ülke.
Kürtler ve NATO'daki diktatörlükler
Siz kişisel olarak İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ben pek çok sebepten ötürü NATO'ya ve savaşa karşıyım. Savaşla ilgili deneyimim bunlardan biri. İsveç, Ukrayna'ya ve diğer ülkelere silah gönderdiğinde de buna karşıydım. Bizim İsveç'te bir barış tarihimiz var ve barış temin etme ve barış diplomasisinin NATO'ya ihtiyacı yok. NATO ve nükleer silahlar dünyaya ya da AB'ye daha fazla güvenlik getirmez.
Ayrıca ittifakta Türkiye ve diğerleri gibi demokratik olmayan ülkelerin, diktatörlüklerin olduğunu biliyoruz.
Türkiye'ye gelince, Türkiye hem Suriye'deki hem de Irak'taki Kürtler ile savaş halinde. NATO'da demokratik olmayan diğer pek çok ülke var ve İsveç demokratik bir ülke. İsveç nükleer silahlara karşı olmuştur.
Ben Amineh olarak kendi deneyimimden söz ediyorum. Biz Kürtler olarak Türkiye, İran ve diğer ülkeler tarafından baskıya ve saldırıya uğradık; savaşı deneyimledik. Bu ülkede (İsveç) mülteciler var. Bu sebeple diğer pek çokları gibi ben de savaşa ve NATO'ya karşıyım. Biz milletvekilleri olarak İsveç'in 200 yıllık barış ve ittifaklardan azade olma durumunu değiştirmesine onay vermedik. İsveç çok uzun süredir herhangi bir ittifakın içinde yer almıyor; ittifaklardan azade olması önemli bir durum. İsveç NATO'ya üye olursa bu çok büyük bir hata olacaktır.
İsveç'in Türkiye'ye karşı bir silah ambargosu var. Burada pek çok sebep var. Biz Kürtler olarak İsveç'in NATO üyeliğine aynı zamanda kimliğimizden gelen bir ilke olarak da karşı çıkıyoruz. İsveç - en azından kağıt üzerinde - herhangi bir ittifakın içinde değil. Fakat şimdi [diğer] ülkeler ile birlikteyiz. Bunlar diktatörlük. Kendi halklarına karşılar. Bu ülkelerle nasıl birlikte hareket edelim? İnsanlar nasıl barışı inşa edebilir?
Bazıları NATO'dan yana. NATO'nun güvenlik getireceğini düşünüyorlar. Bu, sadece bir yalan. NATO hiçbir zaman güvenlik getirmedi; ABD'nin Irak savaşına ya da Türkiye'nin diğer ülkelerle savaşına bakabilirsiniz. Bunlar NATO ülkeleri ve pek çok ülkede güvensizliği ve savaşı devam ettiriyorlar.
Erdoğan'a azalan destek ve ekonomik kriz
İsveç hükümeti NATO'ya başvuru sürecini sizce nasıl yönetti? Başvuru kararı alınmadan önce konunun kamuoyunda yeterince tartışılmadığına ilişkin eleştiriler var örneğin...
Doğru. Her şey çok hızlı ilerledi. Her şey insanların arkasından yapıldı. Biz meclisteyiz ve NATO için oy kullanmadık. İsveç demokratik bir ülke ve aslında İsveç'in güvenliğini, askeriyesini ya da ittifakını değiştirmek için çalışmıyoruz. Ama şimdi bunu (NATO üyelik başvurusu) yaptılar.
Umarım İsveç halkı Eylül'de genel seçimler için sandık başına gittiğinde öne çıkıp bu konuda düşüncelerini ifade edecektir.
Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı. Bu durum İsveç kamuoyunda ve siyasetçiler arasında nasıl karşılık buldu? Medyada tartışılıyor mu?
Evet, elbette. Her gün, her yerde ve her mecrada tartışılıyor. Biliyorsunuz; bu yeni bir durum değil: Erdoğan, popüler olmadığını biliyor. Popüler değil. Popülaritesi ve halkın partisine olan desteği çok düşük, Türkiye'deki ekonomik durum derin bir kriz içinde ve gelecek yıl genel seçimler var.
Dolayısıyla, Erdoğan'ın desteğe ihtiyacı var. Aslına bakacak olursak Erdoğan tipik olarak hep böyle: Halkının desteğine ihtiyacı olduğunda uluslararası arenada destek bulmaya çalışıyor. Yani, burada çok da fazla dinlenmesi gereken bir şey yok çünkü Erdoğan ciddi bir lider değil.
Erdoğan, [Rusya Devlet Başkanı Vladimir] Putin gibi aslında. Putin'in sahip olduğu güce sahip olsaydı her zaman bahsettiği gibi Osmanlı'yı devam ettirirdi. Onu böyle tanıyoruz. Demek istediğim; Putin'in sahip olduğu güce sahip olursa Osmanlı İmparatorluğu'nu devam ettirmek ister. Bu sebeple onu çok fazla ciddiye almamanız gerekiyor.
Erdoğan İsveç'in silah ambargosunu kaldırmasını istiyor. ABD ve ABD Başkanı Joe Biden'a yaklaşmak istiyor. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği tartışılırken tartışmaya dahil etmek istediği çok konu var.
İsveç'teki mülteciler ve silah ambargosu
Erdoğan'ın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini onaylamak için ne talepte bulunacağını düşünüyorsunuz?
Haberlere göre, Finlandiya ve İsveç'in mültecileri sınır dışı etmesini istiyor. Onlar (mülteciler) onun diktatörlüğünden ve DAEŞ'ten (IŞİD) kaçmıştı; DAEŞ'e ve aynı zamanda Afrin ve Kürt bölgesine saldırdığı için Türkiye'ye karşı savaşan Kürt YPG'liler var. Yani, aslında bu insanlar hayatlarını kurtarmak için kaçtılar. Erdoğan onları almak istiyor. Bu, tamamen saçmalık. Bir Avrupa ülkesinin bunu asla yapmaması gerekiyor. Asla.
TIKLAYIN - İsveç NATO'ya girmek için Ragıp Zarakolu'yu Erdoğan'a verecek mi?
Ve muhtemelen silah ambargosunun da kaldırılmasını istiyor çünkü daha popüler olmak ve ABD, Avrupa Birliği (AB) ve İsveç ile daha yakın temas ve işbirliği içinde olmak istiyor. Çünkü birçok ülkeye karşı yürüttüğü savaş ilişkilerin ve temasların durmasına sebep oldu. Erdoğan, bölgedeki pek çok diğer ülke ile savaş halinde.
Mahpuslara özgürlük çağrısı
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Erdoğan, Türkiye'de popüler değil ve karar verecek olan da Türkiye halkı. Gelecek sene şunun farkında olmalılar:
Türkiye için ne istiyorlar? Türkiye'nin önceden olduğu gibi açık bir ülke olmasını istiyorlar mı? Aynı Erdoğan şimdi "teröristler" dediği örgüt ile müzakerelerde bulunmuştu. Onlarla müzakere etmişti.
Eğer Türkiye diğer ülkelerle ilişki kurmak istiyorsa, hapisteki tüm o insanların, siyasetçilerin ve gazetecilerin serbest bırakılması gerekiyor.
Türkiye halkının kendi demokrasilerini ve kendi ülkelerini geliştirmeye ihtiyacı var. Bu, Erdoğan'ın popülaritesini arttıracaktır. Fakat şu an zaten popüler değil ve bu yüzden de eski popülaritesini geri kazanmak istiyor.
Amineh Kakabaveh hakkındaİsveçli bağımsız vekil ve İranlı Kürt siyasetçi. 2008 yılından bu yana İsveç parlamentosunda. 1980-1988 yıllarında İran-Irak savaşı devam ederken Halepçe'nin Saddam rejimi tarafından kimyasal bombalarla bombalanmasına tepki gösteren ve Kakabaveh'in de o dönemde mensuplarından olduğu Kürdistan Emekçiler Birliği'nin (KOMALA) de kimyasal saldırıların hedefi olması üzerine önce Türkiye'ye geldi, ardından İsveç'e iltica etti. İsveç'te önce sosyal bilimler ve felsefe okudu, yüksek lisans yaptı. KOMALA'dan kopsa da siyasi yaşamına devam etti. İsveç Sol Parti'sine katıldı, Stockholm belediyesinde ve "Kadının Sesi" isimli bir radyoda çalıştı, kadın hakları alanında çalışmalara ağırlık verdi. 2008 yılında hastalanan bir arkadaşının yerine milletvekili oldu. 2010 yılında dördüncü sıradan, 2014'te de ikinci sıradan Stockholm'den seçildi. 2019'dan bu yana bağımsız milletvekili. * Kaynak: al-monitor.org |
(SD)