700'üncü haftadan itibaren Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Polisin Cumartesi Anneleri/İnsanları'na engel olması üzerine, 750'inci hafta eylemi de İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta gerçekleşti.
Polis tarafından ablukaya alınan sokakta Cumartesi Anneleri/İnsanları, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Eyleme, Hakların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya da destek verdi.
Bu hafta 28 Temmuz 1993'de evinden çıktıktan sonra üç kişi tarafından kaçırılan ve kaçırıldıktan 10 gün sonra cenazesi Elazığ Hazar Gölü yakınında bulunan Özgür Gündem Gazetesi Bitlis Muhabiri Ferhat Tepe’nin faillerinin yargılanmasını talep etti.
"Gazeteciler dün de bugün de ağır bedeller ödüyor"
Haftanın basın açıklamasını 21 Kasım 1980'de gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren Yazıcı yaptı. 750’nci haftayı bayram arifesinde gerçekleştirdiklerini hatırlatan Yazıcı, şöyle konuştu:
“750. haftamızı bayram arifesinde gerçekleştiriyoruz. Doğru ve çarpıtılmamış bilgiye erişmenin mümkün olmadığı, halkın haber alma özgürlüğünün engellendiği yerde sağlıklı bir kamuoyu oluşması mümkün değildir.
"Demokratik yönetimler; halkın doğru bilgilenme, farklı görüş ve önerilere ulaşma hakkını sağlanm fonksiyonunu yerine getirirler.
“Türkiye'de basın özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal eden dolayısıyla sağlıklı bir kanıuoyu oluşmasını engelleyen demokrasi dışı bir yönetim mevcuttur.
En son Jandarma Genel Komutanlığı'nın yazısı üzerine Ankara 3.Sulh Ceza Hakimliği, 136 internet adresine erişim engeli kararı verdi. Böylece ifade ve basın özgürlüğü yargı eliyle ihlal edilmiş oldu.
"'Önce halka ve gerçeğe karşı sorumluyum' diyen, 'sesini duyuramayanların sesi' olma yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışan gazeteciler, dün de bugün de ağır bedellerle karşı karşıya kaldılar.
"O gazetecilerden biri de Ferhat Tepe oldu.
“Ferhat'ın kaybedilişinin 26. yılında bir kez daha hükümeti ve idari makamları, soruşturma ve kovuşturma makamlarını, uluslararası insan hakları hukukuna uygun davranmaya çağırıyoruz.
Ferhat Tepe ve tüm kayıplarımız için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 50 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz.”
Tepe: "Tekrar Galatasaray Meydanı'nda olacağız"
Yazıcı’dan sonra söz alan Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de, oğlunun kaçırıldığı zaman 19 yaşında olduğunu hatırlattı ve şunları söyledi:
“Kaçırıldığı gün her türlü girişimde bulunduk ama devlet bir şey yapmadı. Oğlumun katledilmesinde baş şüpheli olan Korkmaz Tağma hakkında hiçbir işlem yapılmadı.
“Galatasaray Meydanı’nda ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Bir gün elbet orda tekrardan oturacağız.”
Aykol’un mektubu okundu
Bu haftaki eyleme Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunan Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol da mektup gönderdi.
Aykol’un gönderdiği mektup şu şöyle:
“Halkımızın haber ihtiyacını karşılamak amacıyla hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan genç muhabir arkadaşlarımızdan Ferhat Tepe'yi kaçıranları, kaçırdıktan sonra babası İshak Tepe'yi tehdit edenleri ve öldürdükten sonra, onu tutulduğu garnizondan uzak bir yere atanları, en az biz kadar, devlet de İyi biliyor.
"Bu konudaki soruşturmalardan bir sonuç alamasak da, Ferhat'ın arkadaşı gazeteciler olarak onun boşluğunu hissettirmedik. Bundan sonra da O'nu unutmayacağız, unutturmayacağız!”
Eren: Gazetecilik direniyor
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Başkanı Faruk Eren de gazetecilerin çok bedel ödediğini ve ödemeye devam ettiğini söyledi. Eren şöyle konuştu:
“Gazetecilik mesleği katledilmek isteniyor. Hüseyin Akyol 70 yaşında cezaevine atıldı. 150’ye yakın meslektaşlarımız cezaevinde onlarca gazete sitesi ise kapatıldı. İktidarı rahatsız eden her haber kaynağı kapanıyor. Tüm bunlara rağmen onurlu bir gazete direnişi var. Gazetecilik direniyor.”
Ferhat Tepe nasıl kaybedildi? 1974 doğumlu Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. 90'lı yılların karanlığında bölgede işlenen ağır insanlık suçlarını haberleriyle kamuoyuna taşıyordu. 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ferhat'ı kaçıran otomobillerden biri daha sonra bölgedeki karakolun önünde görüldü. Ferhat'ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl başkanı olan babası İshak Tepe'yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP il örgütünü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesi Tatvan 6. Zırhlı Tugay komutanı General Korkmaz Tağma'ya benzettiğini kamuoyuna açıkladı. Tepe Ailesi, Bitlis Asayiş Şube Başkanlığı'na, Emniyet Müdürlüğü'ne, Valiliğe, Savcılığa, Başbakan'a, İçişleri Bakanı'na ve OHAL Valisi'ne başvurarak oğullarının bulunmasını istedi. Ailenin ısrarlı arayışı sonucunda gözaltına alındığı inkar edilen Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra "meçhul kişi " olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaşıldı. Ailenin avukatlığını üstlenen İHD temsilcisi Şevket Epözdemir, tüm tehditlere rağmen davadan vazgeçmeyince kaçırılarak katledildi. Baba İshak Tepe oğlunun kaybedilmesi ile ilgili kamuoyuna yaptığı açıklamalar nedeniyle "güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif etme" suçundan bir yıl hapse mahkum oldu. Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşındı. Kamu görevlileri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde tanıklık yapacak iki kişinin baskı ve menfaat sağlama taahhüdüyle yalan beyanda bulunmalarını sağladı. AİHM'in olaym kamu görevlileri ile ilgisi olup olmadığı açısından kritik öneme sahip olduğunu değerlendirdiği General Korkmaz Tağma'nın Mahkeme'ye ifade vermesi hükümet tarafından sağlanmadı. Tüm engellemelere rağmen 9 Mayıs 2003 tarihinde AİHM, Ferhat Tepe soruşturmasında "şaşırtıcı eksiklikler" olduğu tespitini yaptı. Olayın aydınlanması için hükümetin Aİl-lM'le işbirliği yapmadığı, gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşımı sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye'yi mahkum etti. İç hukukta ailenin yaptığı tüm başvurular gerekçesiz reddedildi. Ferhat'ı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı'nda işkenceli sorguda gördüğünü söyleyen 14 tanığın ifadesine başvurulmadı. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma 2013 yılında zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi'ne taşınan davada Mahkeme, "savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut hiçbir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak işlem yapmadığını, soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını" kayıt altına aldı ve hak ihlali kararı verdi. Ancak değerlendirmesini uluslararası hukuka aykırı biçimde "insanlığa karşı suç" kapsamında yapmayarak, zamanaşımı gerekçesiyle soruşturmanın yeniden açılmasını engelledi. Failler yargılanıp cezalandırılmazken, Ferhat'ın gözaltında kaybedilmesinde sorumluluğu olanlardan Korkmaz Tağma'nın başvurusuyla, içinde TBMM tutanağı, AİHM kararı ve Diyarbakır Barosu'nun veri tabanında olduğu56 web sitesi Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişime engellendi. |
(EMK)