Türkiye’de işsizlik sigortası fonu oluşumu tartışmaları 80’li yıllara kadar gider ancak 1999 yılında somut adım atılabilmiş ve “4447 sayılı işsizlik sigortası kanunu” Ecevit Hükümeti tarafından yasalaşmıştı.
1999 yılında çıkan kanun gereği birikmeye başlayan fon kapsamında, yararlanma koşullarını yerine getirebilen işsizlere “Mart 2002” döneminden bu yana işsizlik ödeneği ödeniyor. 2002-2008 yılları arasında ilgili kanunda esaslı bir değişiklik olmadı.
“Türkiye’yi teğet geçen ekonomik kriz” işsizlik sigortası fonunu ve ilgili kanunun neredeyse merkezini değiştirdi. 2008 yılından başlayarak çıkan her torba kanun çalışmasında “işsizlik sigortası fonunun kullanım alanları genişletildi.” 4447 sayılı kanunda esaslı sekiz değişiklik yapıldı, işsizlik sigortası fonu sadece işsizlik ödeneğine değil birçok farklı başlıkta kullanılmaya başlandı. Hem 2001 krizinden çıkışta hem de 2008 sonrası krizle mücadelede işsizlik sigortası fonu en önemli argümanlardan biri oldu. Varlık fonu, kıdem tazminatının kaldırılması ve ekonomik kriz tartışmaları içinde geçtiğimiz bu kritik süreçte işsizlik fonunun önemi ve etkili yönetimi daha da arttı.
Fonun kapsam dışı kullanımı
İşsizlik sigortası fonunun işsizlik ödeneği dışında kullanımı, 2008 yılından bu yana sürekli genişleyen başlıklar ve büyüyen miktarlarla devam ediyor. Siyasi iktidar "işsizliği azaltma" iddiasıyla on milyarlarca fonu işsizlik ödeneği dışında kullandı. Bu kullanım referandum ve seçim dönemlerinde daha da yoğunlaştı. Şimdi yeni bir aşamaya geçildi ve fon reel azalışını cari azalışla da sürdürecek gibi görünüyor. Çünkü Bakanlar Kurulu 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun 48. Maddesinin 7. fıkrasındaki yüzde 30'luk oranı yüzde 50'ye çıkardı. Yasayla değil "Bakanlar Kurulu Kararıyla" yapılan bu değişiklik "referandum sonuçları kesinleşince Cumhurbaşkanınca yapılabilecek."
İlgili kanuna göre "Fonun bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30’u; işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak ve Fondan ödenmek üzere vize edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanlar ile bunlardan ilgili mevzuatına göre Kurum kadrolarına atanan ve Kurumda çalışmaya devam eden personelin mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeleri gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir. Bu oranı yüzde 50’ye kadar çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak, işsizlik ödeneğinden yararlanmakta olanlara yönelik hizmetler için bu sınırlama dikkate alınmaz."
21.04.2017 tarihinde çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı için Tıklayınız!
İŞKUR İşsizlik Sigortası Aralık 2016 bültenine göre; 2016 yılında Fondan harcanan miktar 12 milyar 145 milyon 157bin 598 TL’dir. Aynı dönemde bu kapsamda işsizlik ödeneğinin toplam harcama içindeki oranı yüzde 30’dur. Fonun yüzde 70’i işsizlik ödeneği dışındaki harcama kalemlerinde harcanmıştır. Kurulduğu aşamadan bu yana bu oranın düzenli bir artış sergilediği ortadadır.
“Kullanılma kapsamı” özellikle torba yasalarla yıllar içinde genişletilen fonun “kullanıldığı başlık sayısını tam olarak belirlemek” ayrı bir araştırma gerektirebilir. Aşağıda ana başlıklar halinde verilmeye çalışılmıştır.
Yukarıda ifade edilen 48. maddenin 7. fıkrası ilk okumadan bir şey anlaşılmayabiliyor. Onun için şöyle maddeleyerek ifade edelim ki 1. Madde dışındaki maddeler "İşsizlik Ödeneği" dışındaki maddelerdir.
1- İşsizlik Ödeneği ödemeleri
2- Genel Sağlık Sigortası primi ödemeleri
3- Çok tehlikeli mesleklerde çalışanlara ilişkin ödemeler
4- Kısa Çalışma Ödeneği Ödemeleri
5- Ücret Garanti Fonu Ödemeleri
6- Yarım Çalışma Ödeneği
7- Personel Maaş giderleri
8- İMD Hizmet sunum giderleri (Araç Kiralama vb.)
9- Memurların Öğle Yemeklerine Yardım
10- İşgücü Piyasası Analizi giderleri
11- Toplum Yararına Program
12- İş başı Eğitim Programı giderleri
13- Girişimcilik Programı giderleri
14- Mesleki eğitim kursları giderleri
15- GAP’a aktarılan ve bir daha iade edilmeyen giderler
16- İŞKUR Belgeli İşçi Çalıştırma Giderleri
17- Kadın Prim Desteği
18- Genç Prim Desteği
19- Fon yönetimi giderleri
20- Personel Hizmet içi eğitim giderleri
21- Fonun Hazineye Aktarım giderleri
22- "Kurum" Bilgisayar/Yazılım-Donanım giderleri
23- SOMA, Ermenek/Eynez… katliamına ilişkin giderler
24- "Kurum" mahkeme ve harç giderleri
25- Geçici 9. ve 17. Madde = işverene prim iade maddeleridir aslında. İşveren yüzde 1'le verdiğini 773 TL olarak alabilir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 10 Nisan 2017 Tarihinde resmi bir istatistik bülteninde değil "bir twitte" 760 bin 150 kişiyi "iş sahibi" yaptıklarını ifade etti. Bir gün sonra aynı sayı ÇSGB Twitter sayfasından da paylaşılmıştır. İşin ilginç boyutu ne TÜİK, ne SGK, ne de İŞKUR verileri Çalışma Bakanının açıklaması ile uyumlu ve pozitif yönde değil. İŞKUR Ocak ayında 100 binin altında işe yerleştirme yaptığını Ocak Bülteninde açıklarken, SGK'de Ocak verisini Aralığa göre 157 bin 476 kişilik artışla açıklamış. TÜİK verilerine göre ise Ocak döneminde (Ki Şubat ayını da kapsar) istihdam oranı azalmış ve istihdamın tümü 2017 yılında bile gerçekleşmişse 230 bin kişi olarak açıklanmıştı. Bu yönüyle Bakanın açıklamasında bazı hususlar yanlıştır. Buradan hareketle Sayın Bakanın açıklaması ile ilgili olasılıklar şunlardır.
1- Kendisine yanlış bilgilendirme nedeniyle Sayın Bakan da toplumu yanlış bilgilendirmiştir.
2- Sayın Bakan'ın "iş/istihdam" diye açıkladığı bazı durumlar istatistiklere bu şekilde yansımamaktadır/yansımamalıdır.
İlk olasılık bürokrasi de son dönemlerde çok sık olan ve maalesef sonradan düzeltilmeyen bir durumdur. Eğer bu şekilde sehven Bakana yanlış bilgilendirme yapıldıysa bunun da açıklanması gereklidir. Burası bizim düzeltebileceğimiz bir alan değildir. Bürokrasinin iç işleyişinde yanlı-ş bilgilendirme yapanlarla ilgili yerler gerekeni yapmalıdır.
İkinci olasılık ise Sayın Bakanın kursiyer ve stajyerleri "işe yerleştirmeden" saymasıdır. Ki bu kişiler geçici “günlük” aldıkları için zaten TÜİK'çe de istihdam da sayılmıyor. Ancak referandum ve seçim dönemlerinde uygulaması artan "toplum yararına programların” (TYP) de dahil edilmesi bir olasılıktır. Olumsuz olan durum, kursiyer ve stajyerlerin veya TYP yararlanıcılarının istihdamdan sayılmasıdır. Şayet 760 bin 150 kişilik "iş sahibi" içerisinde bu üç grup (kursiyer, stajyer, yararlanıcı) varsa yıl sonuna varmadan hepsi 4 milyona varan "işsiz ordusuna" dahil olacaktır. Kalıcı, güvenceli bir istihdam için geçici ve palyatif politikaların işsizliği arttırdığı görülmelidir. Maalesef görülmemektedir.
İşsizlik sigortası fonundan taşınan geçici su ile ilave istihdama 773 TL teşvik “reklamı” eğer 760 bin 150 için kullanıldıysa bunun fona aylık açık maliyeti 587 milyon 595 bin 950 TL şeklindedir. Sürdürülebilir değildir. "Milli" İstihdam Seferberliği adı altında bu teşvikin "2 milyon istihdam diye" dağıtılması "fonu dağıtır" ama istihdamı arttırmaz. Bu hızla, 2 Milyon kişi için işverene bu prim desteği verilir ama toplamda istihdamın artamayacağı görülmelidir. Ayrıca fon gider ve gelirleri arasında gittikçe artan makas daha da derinleşecektir. Fonun giderleri gelirlerini aşacaktır.
Bu nedenle yetersiz kalan "fonun bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30’u" artık yüzde 50'ye kadar kullanılacaktır. Bu durum, işsizlik artmaya devam ederken fonun azalmasıyla sonuçlanacaktır. Son iki yıldır hem "kur etkisi" hem de "negatif faiz" nedeniyle reel değeri azalan fon cari olarak da azalışa geçecektir. İşsizlik sigortası fonu siyasal iktidarın elindeki son maymuncuktur. Son yüzde 50 Kararıyla her yere kullanmaya başlandığından son kullanma tarihi daha da yakınlaşmıştır.
İstihdamı arttırma iddiasıyla uygulanagelen "emek arzı yönlü mesleki eğitim ve danışmanlık" politikaları işgücü piyasasındaki güvencesizlik, kuralsızlık, denetimsizlik ve kayıtdışılık öngörülmeden ısrarla sürdürülüyor.
Genel eğitim politikalarında, 8 yıllık zorunlu eğitime geçerken ve devamında 4+4+4 sistemine geçerken "istihdam boyutu hariç" tüm ilgisiz ve uzatılmış tartışmaların sonucu ortaya çıkan "üniversiteli ve genç işsizlik" artıyor. Geçici olmayan ve kuşaksal kayıplara neden olacak düzeye gelen bu işsizlik, tüm illere 2. üniversite açılsa ve Anadolu'daki tüm liseler İmam-Hatip yapılsa sadece daha da yapısallaşır. İşçiden toplanan işsizlik sigortası fonunun sermaye kesimine iadesiyle, teşvikle ve talimatla/ricayla artması beklenen istihdam bu bahar da artmayacaktır. Fonun gelirlerinin yüzde 100'ü dahi işverene verilse (ki kıdem tazminatı "fonundan" açılan sözler bunu ima etmektedir) istihdam artmak yerine azalacaktır. Siyasi iktidarın yaklaşık 10 yıldır uyguladığı ve görmek istemediği aktif istihdam programı politikaları işsizliğin en önemli nedenlerinden biridir. "Geçici mesleki eğitim programları ile kalıcı istihdam sağlanılamaz" Sorunun tartışılmaya başlanması gereken yeri burasıdır. İşsizlik Fonu maymuncuğu kırılmak üzeredir. (SO/HK)