Fotoğraf: Ötekilerin Postası
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. 12 Eylül askeri darbe yönetiminin, Türkiye’nin en büyük öğretmen örgütlenmesi olan TÖB-DER’i (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) kapatıp ve üyelerini tutukladıktan sonra öğretmenlere atfettiği gün.
Öğretmenlere yönelik baskı, hukuksuzluk ve sürgünlerin ardından kutlanmasına karar verilen 24 Kasım, öğretmenlerin büyük bir kısmı için aslında “kutlama” değil, mücadele günü.
24 Kasım vesilesiyle her fırsatta mağdur edilen, “az çalışıyorlar”, “çok tatil yapıyorlar” denilerek siyasiler tarafından sürekli topluma hedef gösterilen öğretmenler neler yaşıyor, özellikle içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde ne gibi sorunlarla karşılaşıyorlar Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ile konuştuk.
"Ücretlerde kesintiye gidildi"
Aytekin Aydoğan, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkeleri arasında en düşük maaşı Türkiye’deki öğretmenlerin aldığını ve öğretmenlerin salgın sürecinde ekonomik olarak çok daha mağdur olduğunu söyledi.
Aytekin Aydoğan, öğretmenlerin salgın sürecinde ciddi ekonomik sorunlar yaşadığını vurguladı ve şöyle devam etti: “Öğretmen arkadaşlarımızın tamamı yoksulluk sınırının altında yaşıyor, hatta ücretli ve güvencesiz şekilde açlık sınırının altında çalıştırıyorlar.
Salgının başından itibaren özel okul sahiplerinin bütün taleplerini yerine getiren Milli Eğitim Bakanlığı, özel öğretim kurumları ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımızın haklarını tamamen özel okul sahiplerinin insafına bıraktı.
"Arkadaşlarımız kısa çalışma ödeneğiyle yaşamak zorunda kaldılar. Ücretlerinde kesintiye gidildi, esnek çalışma saatlerinde çalışmak zorunda bırakıldılar. Salgın yayılımına rağmen eğitim kurumlarına çağrılarak salgında çalışmak zorunda bırakıldı. Ama buna rağmen Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin maaşının yük olduğunu söylüyor.
“22 öğretmen hayatını kaybetti”
Yüz yüze eğitim sürecinde salgına ilişkin önlemlerin yeteri şekilde alınmadığını hatırlatan Aytekin Aydoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yüz yüze eğitim tüm uyarılarımıza rağmen yeterince önlem alınmadan, son derece zor koşullarda başladı. Gerekli önlemler alınmadan okulların açılması durumunda salgın ciddi bir şekilde artacağını söylemiştik, söylediklerimizde haklı çıktık. Bu süreçte 22 eğitim emekçisi arkadaşımızı kaybettik. Çok sayıda eğitim kurumunda vaka tespit edildi ve okulları kapatmak zorunda kaldılar.
"Uzaktan eğitimde sorunlar devam ediyor"
"Uzaktan eğitimde öğrencilerimizin ve öğretmen arkadaşlarımızın sorunları devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin ve öğrencilerin uzaktan eğitim için gerekli olan materyallerini karşılamadı.
"Uzaktan eğitimin başından beri öğrencilerimizin uzaktan eğitimde ihtiyaç duydukları materyallerin ve internet erişim sorununun çözülmesi gerektiğini hep ifade ettik. Ama çözülmedi hala milyonlarca öğrenci uzaktan eğitime interneti, bilgisayarı ya da telefonu olmadığı için erişemiyor.
"Sadece öğrencilerimiz değil öğretmen arkadaşlarımız da tüm bu sorunları yaşıyor. Eğitim emekçileri yoksulluk hatta açlık sınırında çalıştırılmalarına rağmen uzaktan eğitimdeki gerekli cihazları kendileri temin etmek zorunda kaldılar.”
“Esnek çalışma yangınlaştı”
Aytekin Aydoğan, uzaktan eğitim sürecinde eğitim emekçilerinin çalışma koşullarının da değiştiğini belirtti ve ekledi: “Bu süreçte esnek çalışma yaygınlaştı. Milli Eğitim Bakanlığı, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine dün (23 Kasım) gönderdiği yazıda yeni süreçte derslerin sabah 8. 30'da başlayıp akşam 20.20’ye kadar devam edeceğini belirtti.
“Öğrenciler ve öğretmenler cumartesi de dâhil ekran başında olacaklar. Bu hem öğrencilerimiz ve öğretmen arkadaşlarımız açısından sağlık sorunlarına neden olabilecek bir durum. Kendilerine zaman ayırma hakları da ellerinden alınıyor.
“Ayrıca öğretmenler mevzuat gereği de mesai saati dışında ve hafta sonu çalıştırılamazlar. Ancak bu uygulama ısrarla hayata geçirilmeye çalışılıyor, Millî Eğitim Bakanlığını bu konuda uyardık. Esnek çalışma uygulaması devam ettirilirse, ulusal, uluslararası mevzuattan kaynaklı tüm haklarımızı kullanacağız.”
“Sözleşmeli öğretmen sayısı 100 bini geçti”
Uzaktan eğitim sürecinde yüz yüze eğitimden çok daha fazla emek verildiği ancak ders ücretlerinde kesintiye gidildiğini ifade eden Aytekin Aydoğan, son olarak şunları söyledi: “Yoğun bir performans ile çalışan arkadaşlarımızın ders ücretleri arttırılmalıdır. Aynı zamanda sözleşmeli, ücretli güvencesiz çalışma uygulamaları da ısrarla devam ediyor. Sözleşmeli olarak çalıştırılan arkadaşlarımızın sayısı 101 bini aştı.
“Sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımız tayin hakkı ile ilgili de ciddi sorunlar yaşıyorlar, eşlerinden, çocuklarından kilometrelerce uzakta çalışıyorlar. Ayrıca 80 bini aşkın arkadaşımız ücretli olarak çalıştırılıyor. Aynı işi yapmamıza rağmen arkadaşlarımız sadece ders ücreti alıyor ve arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu asgari ücretin dahi altında çalıştırılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, kadrosuz, sözleşmeli, güvencesiz çalışmaya bir an önce son vermek zorundadır.
“500 bin öğretmen atama bekliyor"
"Ayrıca ihraç edilen arkadaşlarımız var, salgın döneminde OHAL komisyonu dosyaların görüşmesini daha da geciktirdi. Bu süreçte hayatını kaybedip görevine geri iade edilen arkadaşlarımız oldu. Hala dosyaları görüşülmeyen ve yaşamını yitiren arkadaşlarımız oldu. Hukuksuz şekilde ihraç edilen arkadaşlarımız bir an önce görevlerine iade edilmeliler.
“Aynı zamanda ataması yapılmayan arkadaşlarımızın sayısı yarım milyonu aştı. En son Sayıştay raporunda 138 bini aşkın öğretmen ihtiyacının olduğu belirtilmesine rağmen 180 bin öğretmen arkadaşımız ücretli olarak çalıştırılıyor ve atamaları hala yapılmıyor.
“Milli Eğitim Bakanlığı bütün eğitim emekçilerinin bütün öğretmenlerin haklarından sorumludur. Sermayenin ve siyasal iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılan kamu kaynakları, ısrarlarla eğitim emekçileri için kullanılmıyor.
"Kamu kaynakları halka aittir, öğrencilerimize eğitim emekçileri ve öğretmenlere aittir ve öğrencilerimiz ve eğitim emekçileri için kullanılmalıdır. Öğretmen mücadelesi; siyasi iktidarların ve sermayenin çıkarlarını savunanlarla öğrencilerin, eğitim emekçilerinin haklarını, eşit ve özgür bir gelecek mücadelesini savunanlar arasındaki mücadeledir.“ (RT)