IAAF’in hiperandrojenizimli kadın sporcuları hedef alan politikası iki yılı aşkın bir süredir oluşum aşamasındaydı. 27 Temmuz 2015’te, Spor Tahkim Mahkemesi (CAS), IAAF’ın 2011 Hiperandrojenizm Yönetmeliğini[1] bilimsel temellere dayanmadığı gerekçesiyle askıya alınması gerektiği hükmünü vermişti. Mahkeme, yönetmelikte öne sürülen hiperandrojenizli kadın sporcuların diğer kadın sporcular üzerinde haksız avantaja sahip oldukları tezini ‘bilimsel’ olarak ispatlaması için IAAF’a Eylül 2017’ye kadar müddet sunmuştu.1 Tarihler CAS’in IAAF’a tanıdığı ek surecin (6 ay ve daha sonra ek 3 ay) bitimini gösterdiğinde, IAAF Cinsel Gelişim Farklılıkları (DSD) olan [kadın] sporcular için hazırladığı ‘Kadınlar Sınıflandırması için yeni Uygunluk Yönetmeliği’ adlı düzenleme 26 Nisan 2018 tarihinde resmi sitesinde yayımladı.
Bu yeni yönetmelik, sadece uluslararası alanda, IAAF’ın parantez içi ifadesiyle, “Kısıtlandırılmış Müsabakalar”da yarışmak isteyen Cinsel Gelişim Farklılığı (DSD) olan [kadın] sporcuları kapsıyor. İki noktayı netleştirmek gerekirse, “Kısıtlandırılmış Müsabakalar”, 400 metreden bir mile kadar olan koşu müsabakalarını içeriyor; 400 metre, engelli koşu, 800 metre, 1500 metre, bir mil yarışları ve aynı mesafeleri kapsayan kombine müsabakaları; örneğin 4x400 bayrak yarışı. Cinsel Gelişim Farklılığı terimi ise, vücudunda dolaşan serbest testosteron seviyesi 5 nmol/L ya da üzerinde olan ve androjene-duyarlı olan [kadın] sporcuya tekabül ediyor.
Yönetmelik, DSD’li kadın sporcuların uluslararası alanda kısıtlandırılmış müsabakalarda yarışabilmeleri için 3 ayrı uygunluk kriterleri getiriyor: Kadın sporcu, (1) yasalar nezdinde ya dişi ya da intersex (ya da muadili) olarak tanınmalı; (2) kan testosteron seviyesini en az altı aylık devam eden bir süreçte 5 nmol/L altına düşürmeli; ve (3) yarışmak istediği sürece, -yarışma içinde ya da dışında- testosteron seviyesini mütemadiyen 5 nmol/L altında tutmalı.2
Adil oyun zemini
Yönetmelik, IAAF Başkanı Sebastian Coe’nun sözleriyle, “Başarının diğer katkı sağlayan faktörlerden ziyade, yetenek, adanmışlık ve sıkı çalışma tarafından belirlendiği atletizm sporunda adil ve anlamlı yarışma sağlamak için fırsat eşitliğini sağlamak hakkında”.4 Bunu sağlamanın yolu ise yine “testosteron”dan geçiyor.
Yönetmeliğe göre “vücutta doğal yollarla üretilsin ya da yapay yolla vücuda enjekte edilsin, testosteron kadın sporcularda anlamlı/dikkate değer performans avantajı sağlıyor”. IAAF Sağlık ve Bilim Departmanı’ndan Dr. Stephane Bermon, “DSD’li sporcuların ilgili yönetmeliğin kapsadığı koşu mesafelerinde performans avantajına sahip olduklarını” ve “çoğu [yönetmelikte belirtilen] koşu mesafelerinde olmak üzere, yüksek testosteron seviyesine sahip elit kadın sporcu sıklığının, genel nüfustan 140 kez daha fazla olduğunu” söylüyor.4 Bermon bunları söylerken, kendisi ve Garnier (2017) tarafından yürütülen bir çalışmaya atıfta bulunuyor.[2] Belirtmek istiyoruz ki, IAAF ve IOC’den finansal destekli bu çalışma, sadece IAAF’ın 2018 yönetmeliğin temelini değil, IAAF’ın CAS’a sunduğu bilimsel kanıtın da kendisi oluyor.
Lakin, IAAF’ in ilgili politikalarını yakından izleyen diğer bilim insanları, Bermon ve Garnier’in çalışmasının “bilimselliğine” kuşku ile yaklaşıyor. Bu isimlerden önde gelen, Franklin, Betancurt ve Camporesi (2018), Bermon ve Garnier’in (2017) çalışmalarının ciddi şekilde kusurlu olduğunu ifade ediyor [3]. Franklin ve arkadaşları bu yayında ifade edildiğinin aksine, yüksek serbest testosteron seviyesine sahip kadın sporcuların belirtilen koşu müsabakalarında avantaja sahibi olmadıklarını, yayında sunulan serbest testosteron ve performans arasındaki korelasyonun şans eseri bulunmasının yüksek bir olasılık olduğunu ve diğer araştırmacıların aynı istatistiki veri setinden aynı istatistiki sonuçlara ulaşamayacağının altını çiziyor. Bermon ve Garnier’in araştırma verilerinin kamuoyuna açık olmadığını vurgulayan araştırmacılar, yönetmelikleri etkileyecek böylesi bir araştırmanın veri setinin diğer araştırmaların da aynı verileri analiz edebilmeleri için kamuoyuna açık olması gerektiğini söylüyorlar. Ve son olarak, Bermon ve Garnier’in çalışmasının CAS’in gerekli gördüğü [bilimsel, tutarlı, kanıta dayalı] standartları karşılamaktan yoksun olduğunu ekliyorlar.
Bermon ve Garnier’in çalışmasına yönelik bir diğer eleştiri de, sağlık, endokrinoloji, biyokimya, biyomedikal etik ve istatistik alanından bilim insanlarının ortak kaleme aldığı Ocak 2018 tarihli bir başka makaleden geliyor. Sonksen ve arkadaşları[4], kandaki testosteron yoğunluğu ile atletik performans arasındaki ilişkiye bakan IAAF ve WADA destekli iki araştırmayı masaya yatırıyor.[5] Araştırmacılar, yöntemsel kısıtlılıklar ek olarak, bu iki araştırmanın nedensellikten de yoksun olduğunu ve androjen ile performans arasında istatistiksel anlamlı bir korelasyonu göstermediğini söylüyorlar. Özetle, mevzu bahis iki çalışma ne IAAF’ın yönetmeliğine temel oluşturacak ne de CAS’a cevap olacak bilimsel nitelikleri taşımıyor.
Bunu yanı sıra, diğer bilim insanları da uzun bir süredir testosteron ve atletik performans arasında doğrudan bir ilişki olmadığını ve [vücutta doğal yollarla üretilen] testosteronun kadın sporculara doğrudan atletik avantaj sağladığını gösteren “doğrudan ve tutarlı fizyolojik performans-ilişkili bir verinin olmadığını” ifade ediyor.[6] Canadian Centre for Ethics in Sport’un 2016’da yayımladığı, spor alanında ileri gelen bilim insanlarının imzasını taşıyan kılavuz da, androjenik hormon düzeyinin mütemadiyen bir atletik avantaj sunduğunu gösteren bir delilin olmadığını yazıyor. IAAF’ın politikalarını yakından takip eden Katrina Karzakis ve arkadaşları[7] (2012) da testosteronunun atletik avantaj sağlayan birincil ya da yardımcı bir gösterge olmadığını, beraberinde her bedenin testosteron hormonuna nasıl cevap vereceğinin değişkenlik gösterdiğini söylüyorlar (yapay yollarla alınan doping bu ifadenin dışında).
Öte yandan, 2012 IAAF yönetmeliğinde, hiperandrojenizimli kadın sporculardaki serbest testosteron seviyesinin 10 nmol/L ya da altında olması gerektiği şartını işe koşarken, yeni politika, herhangi bir bilimsel gerekçelendirme sunmaksızın, bu seviyeyi 5 nmol/L olarak belirliyor. Atletik avantaj sağlayacak diğer fizyolojik, çevresel ya da ekonomik onca çoklu faktörün arasında, testosteronun neden mevzu edildiğine burada yeniden değinmek yerine1,3 yönetmeliği Caster Semenya bağlamında yeniden okumak iyi olacaktır.
Bazı niyetler!
“Kural ne ırkçı ne de cinsiyetçi. Sporda, DSD’li birçok atlet var. [Mesele] Medyada duyduğunuz sadece bir ya da iki kadın değil…” (IAAF, iaaforg, 26 Nisan tarihli Twitter mesajı)
IAAF’ın twitter mesajındaki “bir ya da iki kadın değil” dediği sporcular, kuşkusuz, IAAF’ın cinsiyetçi politikalarının uzun süredir bedenlerini sadece kurumların değil kamuoyunun da sorgulamasına soktuğu ve hipernadrojenizmli olduğunu sağır sultana duyurduğu Caster Semenya (Güney Afrika, 800 metre Dünya ve Olimpiyat şampiyonu) ve Chand Dutee (Hindistan). IAAF her ne kadar tersini iddia etse de, Franklin, Betancurt ve Camporesi’nin blog yazılarında da ifade ettikleri gibi, IAAF’ın yeni yönetmeliği “Özellikle Caster Semenya’yi hedef alıyor.”
Tesadüf o ki, yönetmelik kapsamına giren mesafeler, bilhassa Semenya’nın yarıştığı koşu mesafelerini içeriyor; 800, 1500 metre ve 4x400. Her ne kadar Bermon ve Garnier’in tartışmalı çalışmalarında, yüksek testosteron seviyesinin avantaj sağladığı sporlar arasında çekiç atma ve sırıkla atlama müsabakaları da mevcut olsa da yönetmelik bu iki branşı dışarıda bırakıyor. Bu iki spor branşının, Batılı olmayan, özelikle de Güney Afrikalı siyah atletlerin baskınlık, hatta varlık, göstermekten uzak olduğu branşlar olduğunu göz önüne alındığında, yönetmeliğin Semenya ya da Batılı olmayan, özelikle de Güney Afrikalı, siyah, diğer atletlerin baskınlık gösterdiği branşları hedef alması, yönetmeliğinin bağlamın ırk dinamiklerinden uzak olduğunu düşünmek hayli zor.
IAAF, attığı tweette her ne kadar yönetmeliğin “ırkçı’ olmadığını yazsa da, IAAF’ın yönetmeliğin “ırkçı’ olmadığı yönünde açıklama yapma gereksinimini duyma hali bile, bilinçli ya da bilinçsiz, yönetmeliğin ırkçı zihinsel semalardan ve izandan uzakta şekillenmediğine ayna tutuyor. Yönetmeliğin cinsiyetçi olmadığı noktası mı? Cevap, yarım yüzyıldan fazla süregelen ve 26 Nisan 2018’de başka bir formata bürünen sporda cinsiyet testinin tarihsel anlamında saklı.1,3,12Tabii ki, yönetmelik ya da tutum sadece ırk ya da cinsiyet konularıyla sınırlı değil artık! The Guardian gazetesinden Andy Bull’un deyimiyle, Semenya vakası sadece spor, cinsiyet ya da toplumsal cinsiyete dair değil; etik [değerlere], politikaya, kültüre, ırka ve ‘bilime’ dair.
Yönetmelik, testosteron seviyesini düşürmek istemeyen kadın sporcular için seçenekler sunuyor. Bunlardan biri erkekler kategorisinde yarışmak, diğeri ise ‘uyarlanabilir olduğu taktirde intersex ya da benzer sınıflandırmalarda’ yarışmak. IAAF’ın transfobiye uzanan bu önerisi kendi başına bir değerlendirme yazısı gerektiren önemli bir nokta, bu nedenle burada değinmiyoruz. İlgili yönetmelik 1 Ekim 2018’den itibaren geçerli olacak. Daha da önemlisi, IAAF yönetmeliğinin, yakın zamanda IOC tarafından yayımlanması beklenen trans bireylere yönelik yeni yönetmeliğinin şekillenmesinde rol oynayabilme olasılığı spor dünyasında, özellikle spor feministleri ve eleştirmenleri arasında, konuşulmaya başladı. IAAF’ın yönetmeliği yetmezmiş gibi bu olasılık elit sporunun kara tarihinin akışını aydınlatacakmış gibi görünmüyor ne yazık ki! (MŞK/PÖ/ÇT)
[1] Tam adı: Hiperandrojenizmli Kadınların Uygunluğunu Düzenleyen Yönetmelik
[2] Bu çalışma 2011 ve 2013 Uluslararası Atletizm Birliği Dünya Şampiyonasında elit kadın sporculardan elde edilen 1331 kan örneği verilere dayanıyor. Makalenin kendisi için tıklayın.
[3] Franklin S, Betancurt JO, Camporesi, S. (2018). What statistical data of observational performance can tell us and what they cannot: the case of Dutee Chand v. AFI & IAAF. British Journal of Sports Medicine, 52, 420-421.
[4] Sőnksen PH, Bavington LD, Boehning T, et al. (2018). Hyperandrogenism controversy in elite women’s sport: an examination and critique of recent evidence. British Journal of Sports Medicine, Online 19 January 2018. doi:10.1136/bjsports-2017-098446
[5] Bunlardan biri Bermon ve Garnier’in 2017 çalışması diğeri ise Eklund E, Berglund B, Labrie F, et al. (2018). Serum androgen profile and physical performance in women Olympic athletes. British Journal of Sports Medicine, 51, 1301–1308.
[6] Jones, B. A., Arcelus, J., Bouman, W. P., & Haycraft, E. (2017). Sport and transgender people: A systematic review of the literature relating to sport participation and competitive sport policies. Sports Medicine, 47(4), 701-716.
[7] Karkazis, K., Jordan-Young, R., Davis, G., & Camporesi, S. (2012). Out of bounds? A critique of the new policies on hyperandrogenism in elite female athletes. The American Journal of Bioethics, 12(7), 3-16.