Haberin İngilizcesi için tıklayın
Yeşiller /Avrupa Serbest İttifakı Grubu'ndan Avrupa Parlamentosu üyesi Sergey Lagodinsky bianet’e yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin artık söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutması ve güveni yeniden kazanması için somut sonuçlar ortaya koyması gerekiyor” dedi.
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde, Avrupa perspektifini sık sık dile getiren iktidarın “pozitif ajanda” söylemlerini ve bunun insan haklarının durumuyla ilişkisini Avrupalı siyasetçilere sorduk.
“Siyasi tutukluların bırakılması iyi bir başlangıç”
Yeşiller /Avrupa Serbest İttifakı Grubu'ndan Avrupa Parlamentosu üyesi Sergey Lagodinsky bianet’e yaptığı açıklamada, resmi açıklamaların yeterli olmadığını, somut adım atılması gerektiğini ifade etti:
“Biz Yeşiller olarak Türkiye’nin uzun dönemde Avrupa perspektifine sahip olmasını destekliyoruz. Demokratik ve Avrupa yanlısı Türkiye vatandaşlarına ve sivil toplumuna kapının kapatılmasını reddediyoruz.
"Ancak bu kapıyı açık tutmak giderek daha zor ve karmaşık bir hal alıyor. AB’nin büyük çoğunluğu ve tüm taraflarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter yönetimdeki siyasi çizgisinin, hukukun üstünlüğünü kurmak ve Türkiye vatandaşlarının temel haklarının şiddetli şekilde ihlal edilmesini durdurmak amacıyla başlaması gereken demokratik reform sürecine adapte olabileceğine dair güçlü şüpheleri var.
“Ben de bu şüpheleri paylaşıyorum. Türkiyeli yetkililerin AB ile pozitif bir ajandayı sürdürme amacıyla sadece resmi açıklama yapmaları artık inandırıcı gelmiyor.
“Türkiye’nin artık söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutması ve bu güveni yeniden kazanması için somut sonuçlar ortaya koyması gerekiyor. Örneğin aralarında Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan veya Cihan Erdal gibi siyasi tutukluların serbest bırakılması iyi bir başlangıç olabilir…”
“İnsan haklarındaki kötüye gidiş devam etti”
Avrupa Birliği liderleri yarın Türkiye gündemiyle toplanacak. Son olarak 1-2 Ekim tarihlerinde Türkiye gündemiyle yapılan toplantının sonuç bildirgesinde, Doğu Akdeniz’de gerilimi artıran adımlardan vazgeçmesi karşılığında Türkiye’ye “pozitif gündemli diyalog” süreci önerilmişti. Bunun için de yarınki toplantıya kadar politikaların gözden geçirilmesi aksi takdirde yaptırımların gündeme gelebileceği açıklanmıştı.
Avrupa Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet de bianet’e verdiği yanıtta, zirvede alınan şu karara dikkat çekti:
“Yunanistan ve Kıbrıs’a yönelik hukuk dışı eylemlerin durdurulmasına yönelik yapıcı çabaların muhafaza edilmesi koşuluyla, Avrupa Komisyonu Gümrük Birliği'nin modernizasyonuna, ticaretin kolaylaştırılmasına, toplumlararası temasa, yüksek düzeyli diyaloğa, 2016 tarihli AB-Türkiye mutabakatı ile uyumlu göç konularında süren işbirliğine odaklanacak pozitif siyaset, AB-Türkiye gündeminin başlatılması konusunda mutabık kaldı.”
Brunet, Türkiye’deki insan haklarının durumuna dair de Avrupa Komisyonu’nun 2020 Türkiye raporundaki şu tespitleri hatırlattı:
“İnsan hakları ve temel haklardaki kötüye gidiş devam etti. OHAL önlemleri adı altındaki uygulamalar kalıcı hale gelirken genişlemeye de devam etti. Yasal mevzuat insan haklarının korunmasını içerirken çıkarılan yasalar ve pratikteki uygulamaların halen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyarlanması gerekiyor. Yargı bağımsızlığının ve savunma hakkının yokluğu, OHAL Komisyonu’nun ihraçlara karşı etkili bir başvuru yolu olduğuna dair şüphe yaratıyor.”
Bildirgede ayrıca işkence ve kötü muameleye karşın cezasızlık endişesinden de bahsediliyor:
“Gazetecilere, yazarlara, avukatlara, akademisyenlere, hak savunucularına ve eleştirel seslere karşın baskı ve yasaklamalar özgürlüklerin kullanılmasını zarar uğratıyor ve otosansüre yol açıyor.”
“İşkence ve kötü muamele konusundaki ciddi iddialara bildirilmeye devam ediyor. İnsan hakları savunucularına, avukatlara ve gazetecilere yönelik ‘terör bağlantılı’ suçlamalarla tutukluluklar da halen gündemde.”
"Geleceğimizi Avrupa ile tasavvur ediyoruz" |
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Kasım’daki konuşmasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’ne seslenmişti. Erdoğan, “Avrupa Birliği'nden bize verdiği sözleri tutmasını, ayrımcılık yapmamasını, en azından ülkemize yönelik aleni düşmanlıklara alet olmamasını bekliyoruz. Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz” dedi. “Hiçbir ülke ve kurumla aramızda siyasetle diplomasiyle diyalogla çözülemeyecek sorunumuz olmadığını düşünüyoruz. Amerika ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde aktif olarak kullanmak arzusundayız.” Ayrıca, bir yıldır çalışmaları süren yargı reformuna da değinmişti: “Hukuki altyapımızı geliştirerek, ekonomimizin oturduğu temelleri güçlendirerek, üretimi ve istihdamı artırarak, salgın sonrası yeniden şekillenecek dünyada kendimize iyi bir yer edinmekte kararlıyız.” Yargı reformu çalışmalarının halen devam ettiği Adalet Bakanlığınca da açıklandı ancak geçen yılki yargı paketleri hak ve özgürlükler konusunda bir adıma işaret edemediği gibi yeni değişikliklerin neler olacağı da henüz somutlaşmadı. AKP Sözcüsü Ömer çelik de geçen ay Doğa Akdeniz gerginliğine dair açıklamasında, “Türkiye bir müzakere devletidir, Türkiye bir diploması devletidir. Uzun tarihimiz aynı zamanda diplomasi konusundaki deneyimimizin açık bir göstergesidir” demişti. |
Sergey Lagodinsky hakkında
Yeşiller /Avrupa Serbest İttifakı Grubu’ndan Avrupa Parlamentosu üyesi.
Sergey Lagodinsky, Humboldt Üniversitesi’nden mezun oldu. Göttingen Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun ve Harvard Üniversitesi’nde kamu yönetimi bölümünden master derecesi var.
Orrick, Herrington & Sutcliffe LLP’de avukat olarak çalıştı. 2003’ten 2008’e kadar Amerikan Yahudi Komitesi’nin Berlin Masa’sında önce program yöneticisi sonra da danışman olarak görev aldı. 2008 ve 2009’da New Responsibility Foundation’da akademi üyesi ve 2010’da Yale World Akademi Üyesi olarak New Haven’da bulundu.
2019’a kadar Heinrich-Böll Vakfı’nın Avrupa Birliği ve Kuzey Amerika Bölümü başkanlığını yaptı. Uzmanlık deneyimi, transatlantik ilişkiler, uluslararası ve anayasal hukukun yanı sıra farklılık ve entegrasyon hukuku ve politikası üzerine.
2014’te yayımlanan “Contexts of Antisemtism” (Antisemitizmin Bağlamları) adlı kitabında, Almanya’da ve uluslararası hukukta anti-semitizm ile ifade özgürlüğü arasındaki ilişkiyi inceledi. (Kaynak: Heinrich Böll Stiftung Türkiye)
Bernard Brunet hakkında
Avrupa Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Şefi.
Fransa’da Sciences Po’daki eğitim yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra The Johns Hopkins Üniversitesi Paul H. Nitze School of Advanced International Studies’de (SAIS) Uluslararası İlişkiler konusunda yüksek lisansını tamamladı.
Avrupa Komisyonu’nda Tunus’un AB ile finansal ve teknik işbirliğinden sorumlu olarak görev aldıktan sonra Fas, ardından Libya’da AB ilişkileri konusunda masa şefi olarak yer aldı; Cezayir ve Tunus’la ilişkiler konusunda çalışmaya devam etti.
Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerde Kabine Üyesiydi. Sonrasında uluslararası şirketlerle ekonomik yönetim ve ilişkiler konusunda yöneticilik yaptı. 2018’den beri Türkiye Masası Şefi. (AS)