"Batıl adalet inancı" insanı gaflete düşürür. Havadisler elinizde hala "adalet nerede" diye sorduğunuzda "ayol şaşkın neredesin" suali, salak demeye dili varmayanın nezaket çimdiği sıcaklığı içindir. Yani şimdi şahıs ya da kurumlar hakkında tümdengelim bir yargıya sahipsiniz, hem de en hakiki öncül aşamalarından. Hadi şimdi de bakalım "adalet er ya da geç yerini bulur" diye. Engin Çeber, Festus Okey davaları hangi süreçte acaba? Yaz şimdi, adaletin batsın dünya diye.
Bir kesim köşe-facebook-tweeter yazarları platonik-pişkin-memleket-sevdalılığı edebiyatından gelecek azize, aziz rolünde. Kafalarda boncuk boncuk gündemin can yakan olaylarından dizilmiş "insaf edin" taçları. Çok seviliyorlar, çok satıyorlar ay bide çok paylaşılıyorlar. Sevgi ampullerinin ışıltısından bakamıyorlar da geçmişe. Bir anlam veremiyorum yazısı gelsin şimdi. "Latif Badur, Mehmet Aras, Hediye Aksoy, Fatma Tokmak gibi yüzlerce hasta tutuklunun tahliye edilmemelerine bir anlam veremiyorum." T.C.'nin bürokrasi yamacına anlam vermeye çalışmak! Zulmün lirik edebiyatını yesinler. Yaz şimdi. "Utanın, utanın" diye. Yahu ne utanması, oralı bile değiller.
"Patır patır insanlar içeri tıkılıyorlar. Nerde hukuk, hangi gerekçeyle?" Ne hukuku, ne gerekçesi. Bunca yıl çok mu lüzum görüldü, hukukun ne yönde işlediğine. En basitinden hiç mi duymadınız polisin -eliyle koymuş gibi- "şıp" diye suç unsuruna dalalet eden "şeyi" bulduğunu. Haaa, ama şimdi toplu toplu alınıyorlar. Yahu alacaklar tabi.
Kürtler kaç yıllık mücadelelerinin tohumlarını almaya başladılar. Tohum-meyve- veren ağaç zaten taşlanır, ee bide korkuyorlar tabi. Ee peki, tutuklanan gazetecilere ne demeli? Kürdistan tahliyesi, basına gözdağı veremedikten sonra nasıl gerçekleşebilir ki? Yaz şimdi. "Titriyor ellerim bunları yazmaktan, endişeliyim"
Endişeli ol tabi ama şaşırma. Ne yapsın devletin 3Y organları, daha özgürlükçü organ nakli için bekleyedursunlar mı? Erken doğum moğum ama özerklik ilan edildi. Kolay mı?
Safdilim, gözü yaşlı kalemlerim benim. "He tabi oldu" desinler hemi? Yaz şimdi. "Faşizmin yükselişi canımı yakıyor" diye. Canın yansın tabi ama bir çözümleme yazısının ucundan tut. Gözyaşı bezinden kalemine çektiğin kablonu kes.
"Bak şimdi hisleniyorum" muştulu yazılar karar alma sürecini baltalar. Örneğin bir sayfa sekreteri bir editör 13 yaşındaki çocuğa toplu tecavüz eden adamların, çocuğun "tecavüzlere rızası olduğu ve her şeyin farkında olduğu" gerekçesiyle cezai indirim aldığını öğrendiğinde haberde kullanacağı fotoğrafta kararsız kalır.
Mantık şunu der: Bu kararı veren hâkiminden tutun da, tecavüz eden adamlara kadar deşifre etmek. Çarşaf çarşaf fotoğraflarını yayınlamak. Doğru olduğundan değil ama mantık bunu der. Duygu ne der: Masum bir çocuk fotoğrafı koyar oraya. Yüzü gözükmeyeninden, şöyle kendi halinde oynarken. Yani hepimiz salağız. Mütemadiyen hatırlatalım birbirimize. Çocuğun tecavüze rızası olur mu diye. Yaz şimdi. Senin çocuğun, yeğenin, torunun olsa ne yapardın diye. Övünçle, empatiye muhtaç duyarlılık bilinci yarat. Bilinçaltından gelen sese kulak ver. "Anca öyle anlar millet" de.
Hangi aklı başında editör öldürülen trans bireyin, öldürülme gerekçesini yaşamların imlasına yerleştirebilir ki. Dogmaların dayattığı o yaşam imla kurallarının içine tükürmek istemez ki. Ama ne diyoruz "aklı başında."
Hangi aklı başında gazeteci caniliğin fotoğrafını "özene benzene" tiraj-i-manşetine taşıyabilir? Bu insanlar istifaya çağırılmaz. Paraya doyacak mütevazı hayatları mı var? İnsafsızlıklarından utanacak mizaca mı sahipler? Medya okuryazarlığı seminerleri vereceksin bu insanlara. Alternatif medya etkinliklerine davet edeceksin. Nefret söylemi nedir, Kadın-Çocuk-Hayvan odaklı habercilik, İnsan Hakları Haberciliği nedir her birini öğreteceksin. Gazeteci demeyeceksin bu insanlara. Haaa yazdın mı en dokunaklı giriş-gelişme-sonuç bölümlü yazını. O zaman o "gazeteci" sana, bunu niye yaptığının tumturaklı bir açıklamasını verir. Kalırsın öyle iletişim fakültesinde öğretilemeyen bildiklerinle. Şu memlekette -Unisex model olarak- "Öyle Bir Geçer Zaman Ki"den bir Osman bir de sen.
Okur nasıl etkilenir peki bu duygu seli dünyasından. Yağmurlu bir havada en okunası tecavüz haberi olur. Sabah saatlerinde içilen kahvenin yanında İnan Süver'in açlık grevi iyi gider. Akşam yemekten sonra Berna ve Ferhat'ın 19 ay sonra tahliye edilişlerinin haberi. Günü bir pinçik umutla kapadık, kafi. Yakışır şimdi bir muhabirin Sırrı Süreyya'ya sorduğu şu soru: "Mecliste olmak sizin için eğlenceli mi, sıkıcı mı?" (FG/HK)