Yüksek yargı organlarının başkanları, Sayın Cumhurbaşkanı ve kimi bakanlarla birlikte bir Karadeniz gezisine katıldılar. Sayın Erdoğan, gezi boyunca HDP milletvekillerini terör eylemlerine katılmak, bölücülük yapmak ve ülke bütünlüğünü bozmakla suçlamış ve süratle yargılanmalarını isteyen mesajlar vermiştir. Mahkûm edilmeleri için açıkça talimat vermiştir. Bu bir anayasa ihlalidir. Yüksek yargıçlarımız da bu geziye katılmakla kuvvetler ayrılığı ilkesini yok saymış, meslek etiğine aykırı hareket etmiş ve yargıçlık mesleğinin saygınlığına gölge düşürmüşlerdir.
Cumhurbaşkanı HDP’li vekilleri Meclis'ten atmak istiyor
Sayın Erdoğan HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırmayı bir tutku haline getirmişti. Bu arzusu CHP ve MHP’nin desteğiyle gerçekleşti. Şimdi de tutuklanmalarını sağlamak ve HDP’yi meclisten atmak istiyor. Haklarında yalan ve iftiralarla bezenmiş sözde suç dosyaları ve fezlekeler hazırlanmış. Bu dosyalar AKP’nin atadığı yetkili Sulh Hâkimlerine ulaştığı anda HDP’li vekillerin teker teker tutuklanmaları an meselesidir. Arkasından mahkûmiyet kararlarının çıkması da gecikmez. Önemli olan bu kararların süratle yüksek yargıdan geçerek kesinleşmesi ve sanıkların parlamentodan atılmalarıdır. Sayın Erdoğan bunun da yolunu buluyor. Yüksek yargı başkanları ile Karadeniz gezisi düzenliyor. Onlarla birlikte çay Hasadı yapıyor. Yeri ve icabı yokken, misafirlerinin de hazır bulunduğu topluluklara hitaben şu tarzda konuşmalar yapıyor:
“Terörle inşallah bizleri bir an önce zafere ulaştırsın diyorum. Şuna hep birlikte inandık; Şehitler Tepesi boş değil. Bunlarla mücadelede Allah’ın izniyle şuna emin olun, er veya geç zaferle bu iş noktalanacaktır. Ve şu andaki günler, bunların iyi günleridir. İşte Parlamentoda milletimizin dediği oldu. Milletimiz ne istiyordu. Diyordu ki ‘Biz bu millete ihanet edenleri Türk milletinin parlamentosunda görmek istemiyoruz’. Netice de bu oldu. 376 milletvekilinin oyuyla bu iş gerçekleşti. Parlamentoya kesilmek istenen bileti, Parlamento ‘hayır’ dedi, bunun kararını yargı vermelidir ve yargıya gönderiyor.
(…) Onun (PKK) desteklediği siyasi parti de Parlamentoda terör estirmeye başladı. Arabalarında silah taşıyanlar, tabutlarda silah taşıyanlar şimdi Türkiye’den kaçmaya başladılar. Niye kaçıyorsunuz? Biz herkese insan olarak bakıyoruz. Bu Kürt’tür sev, Türk’tür sevme, yok öyle şey. Biz insana insan olduğu için değer veren bir medeniyetin mensuplarıyız.
(…) 780 bin kilometrekareyle vatandır. Çıkmışlar, burada kendilerine göre ameliyat yapmaya kalkıyorlar. (…) Bütün Türkiye, Yusufeli’nden duysun. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bunu gerçekleştirmek için bir şey daha yapmamız lazım. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız”. (Hürriyet Gazetesi, 22. 05. 2016)
Sayın Erdoğan yüksek yargı başkanlarının önünde HDP’li vekilleri arabalarında ve tabutlarda silah taşıyarak terör olaylarına karışmış olmak ve bölücülük yapmakla suçlamakta. Ve Parlamentoda terör estirdiklerini iddia etmektedir. Kendi isteğini milletin arzusuymuş gibi göstermekte ve milletin HDP’lileri mecliste istemediklerini öne sürmektedir. Parlamentoya ait bir görevin AKP, CHP ve MHP’nin ortak kararıyla yok sayıldığını ifade etmekte ve ‘Parlamento ‘hayır’ dedi, bunun kararını yargı vermelidir.’ diyerek yüksek yargıdan HDP’li vekillerin cezalandırılması istemektedir.
Cumhurbaşkanı devletin başı sıfatıyla görev ve yetkileri açısından yürütmenin içindedir. Yasama, yürütme ve yargı erkinin ahenkli çalışmasını gözetlemekle yükümlüdür. Ancak yargı bağımsızlığına halel getirecek her hangi bir davranışta bulunamaz. Nitekim Anayasa'nın 138/2 maddesi“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” hükmü ile yargıya yapılacak her türlü müdahaleyi suç saymakta. Oysa Sayın Erdoğan Yüksek Yargıçların önünde HDP’lileri suçlu göstermekte ve cezalandırılmalarını istemektedir.
Cumhurbaşkanının yüksek yargı başkanları ile birlikte bir geziye çıkması etik olmadığı gibi, bu gezide 6 milyon oy alan bir siyasi partinin milletvekillerini suçlayarak cezalandırılmalarını istemesi ise anayasal bir suçtur.
Yargıçlar meslek etiğine saygılı davranmalı
Olayının yüksek yargı başkanlarını ilgilendiren yanına gelince anılan geziye katılmış olmaları yargıçlık mesleğinin tarafsızlığı ile bağdaşlaştırılması mümkün görülmemiştir. Yargıçlık mesleğini ifa eden şahsiyetlerin sosyal ilişkilerinde seçici ve titiz davranmaları, meslek etiği ile bağdaşmayan ortamlardan uzak durmaya özen göstermeleri gerektiği kuralını her yargıcın bilmesi gerekir. Bu nedenle Sayın yüksek yargıçlarımızın anılan organize geziye katılmaları meslek etiğiyle bağdaşlaştırılamamış ve toplumda tasvip görmemiştir. Unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin bir hukuk devleti olabilmesi için icranın kuvvetler ayrılığı ilkesine saygılı olması ve yargı bağımsızlığına riayet etmesi tek başına yeterli değil. Her kademede görev yapan yargıçlarımızın da mesleklerinin saygınlığına gölge düşürecek davranışlardan kaçınmaları ve meslek etiğine uygun biçimde davranmaya özen göstermeleri unutulmaması gereken bir kuraldır.
Hiç kimsenin Türkiye’ye hukuksuz, kuralsız ve keyfi biçimde yönetilen bir ülke görüntüsü vermeye hakkı yoktur, yetkisi yoktur. (TZE/HK)