Gezi Parkı direnişinin ardından parklarda başlayan forumlarda hep bir ağızdan söylenen bir cümle var, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni aldık mı AKP biter." Herkesin üzerinde ortaklaştığı bu sihirli cümle etrafında daha epeyce mesai yapacağız gibi görünüyor.
Bu iddianın gerçekliği yansıttığı çok açık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ve 37 ilçe belediyesinin 25’ini kazanan AKP açısından İstanbul büyük önem arz ediyor. İstanbul’da alınacak bir yenilginin ya da moral bozukluğunun sadece İstanbul’la sınırlı kalmayacağı çok açık. İstanbul’daki bir gerileme AKP açısından çöküşün en önemli işareti olacaktır.
İstanbul’a sadece belediye açısından değil parlamento açısından bakıldığında da durum aynı. AKP’nin 327 milletvekilinin 46’sı İstanbul’dan seçilmiş durumda. Bunlar arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, Ömer Dinçer ve Abdulkadir Aksu da var.
AKP 2009 yerel seçimlerinde 3 milyon 83 bin 593 seçmenden oy aldı. Bu sayı yüzde 44,2’ye tekabül ediyor. CHP 2 milyon 578 bin 623 seçmenden oy alarak yüzde 37 oranında kalmış. Kapatılan DTP (Ardılı BDP) ise 323 bin 778 seçmenin desteğini alarak yüzde 4,6 oranında oy almış. 2009 AKP’nin oyunu artırdığı ve yükselişte olduğu bir yıl olmuş. AKP’nin tarihsel arka planına bakmadan sadece bu somut veriler üzerinden değerlendirildiğinde bile AKP’ye bir İstanbul partisi diyebiliriz. Ya da esas gövdesinin İstanbul’da olduğunu söyleyebiliriz.
AKP’nin 2009 yerel seçimlerindeki yükselişi 2011’de devam etmiş. Ancak bunu hem AKP’nin istikrar söyleminin kabul görmesine hem de genel seçimlerde ve yerel seçimlerde oy verme kriterlerinin farklı olmasına bağlayabiliriz. CHP’nin oylarının 100 bin civarında düştüğünü de eklemek gerek. Bunu göreceli olarak belediye seçimlerinde CHP’ye oy veren MHP seçmenlerinin kendi partilerine dönüşüne bağlayabiliriz.
Yerel seçimlere hazırlanan partiler muhtemelen çok daha ayrıntılı ve derinlemesine hesaplamalar, analizler yapacaktır, hatta yapmaya başlamıştır bile. Ancak şu anda devam eden tartışmalara giriş açısından bu verilerin epeyce ön açıcı olduğunu düşünüyorum.
Yerel seçimlerde AKP’ye karşı oluşacak bir ittifakın ilk anlaşması gereken mesele ülke geneli açısından bazı meselelerde ortaklaşmak. Burada Kürt meselesi en önemli kriter olacaktır ve turnusol kağıdı işlevi görecektir. Sosyal adalet, özgürlükler ve demokratikleşme diğer önemli başlıklar arasında.
Genel siyaset açısından bu ortaklaşmaların veya sağlanacak mutabakatın ardından yerel seçimlere dönük belediyecilik anlayışında ortaklaşma sağlanması da mühim. AKP karşısında seçimlere ortak girebilecek siyasetlerin yerel yönetimler açısından birikimi olsa da anlayış farklılığı var. Anlayış farklılıklarını ortaklaştırmadan sadece seçimleri kazanmaya dönük bir ittifakın politik olarak boşa düşeceği, politik muhtevasının zayıf kalacağı da açık.
Bu mutabakatların sağlanması için önümüzde çok uzun bir zaman olmasa da örgütlenmiş olan forumlar çok önemli bir fırsat sunuyor ve büyük imkanlar içeriyor.
Forumlarda seçimlere ortak partiyle veya AKP’ye karşı oyları bölmeyecek bir formülasyonla girilmesi yönünde bu kadar büyük bir irade ortaya çıkmışken seçimlere hazırlanan siyasal öznelerin bu gerçekliği görmeden seçimlere hazırlanması büyük bir kayıp olacaktır.
Gezi direnişi bizlere doğrudan demokrasinin işlemesi, halk meclislerinin siyasete müdahil olması açısından deneyim kazandırmışken; Gezi Direnişi hiç yokmuş gibi, forumlarda bu meseleler hiç tartışılmamış gibi, eski ve bildik yöntemlerle kulislerde seçim hazırlığı bizlere hiçbir şey kazandırmayacaktır.
AKP’nin seçimlere dönük sadece araştırma şirketleri aracığıyla ve tartışma birikiminden uzak bilgilerle gireceği bir seçime Gezi Direnişi gibi büyük bir hareketin ardından ve forumlarda ortaya çıkan birikimle girmek, AKP karşısında seçime girenler açısından büyük bir avantaj sağlayacaktır. Örneğin CHP’nin belediye seçimlerini kazandığı yerellerde yerel yönetimlere dönük müthiş bir eleştiri mekanizması açığa çıkmış durumda. Bunları dikkate alan ve eksiklerini kapatmaya çalışan bir belediye yerel seçimlere daha güçlü girebilir.
Ortaklaşma açısından özellikle CHP seçmeninin ağırlıklı olduğu ilçelerde devam eden forumlarda ortak aday çıkmasının imkanlarını görmek mümkün. Bu seçmen tabanının sosyalist güçlerle ve Kürt hareketiyle bir işbirliğine açık oluşunun Lice’de yaşananlarla daha açık bir şekilde ortaya çıktığını gördük. Aslında hiçbir şey bildiğimiz gibi değilmiş. En beyaz denilen yerler Kürt meselesinde epeyce yol kat etmiş.
Zaman daralmaktayken ve yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmaktayken birlikte neler yapabileceğimize daha hızlı karar vermemiz gerekiyor.
Forumlarda yerel seçimlere dönük tartışma başlıkları açabilir, adaylar için sandıklar kurulabilir. Hatta sandıklar kurulmadan adayların adları konuşulmaya başlandı bile. AKP’ye karşı kazanılmış bu kadar büyük bir zaferin kıyısında hiçbirimizin hata yapma şansı yok.
Bitirirken ben içimden geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımı da ikrar edeyim: Sırrı Süreyya Önder. İki yıllık milletvekilliği çalışmasının, barış sürecindeki özel rolünün, Gezi Parkı Direnişi’ndeki emeğinin ardından büyükşehir belediye başkanlığı için en doğru isim olduğu kanaatindeyim. Nasıl olsa O artık, "Ağaçların da vekili..." (AS/HK)