Referandum sonrası birer gün arayla iki önemli kongre gerçekleşecek. Biri Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), diğeri Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Kongreleri. İkisinde de görünürde partinin yönetim erkine dair değişiklikler söz konusu.
HDP'de Eşbaşkanlığı düşen Figen Yüksekdağ'ın yerine "günler öncesinden ismi belirlenen" kadın Eşbaşkan usulen oya sunulacak ve prosedür tamamlanmış olacak...
Ak Parti'de ise Anayasadaki değişiklik önerilerinin "evet"lenmesi ile varlık bulan "yeni dönem" gereğince artık hem başkan, hem cumhurbaşkanı, hem başbakan hem de parti başkanı olan bir yeni muktedirlik sürecine girilmiş olunacak...
7 Haziran 2015 seçim sonuçlarından bu yana geçen ve iki yılı bulan zaman dilimi içinde ülke sahiden dozu hayli yüksek bir "şiddet iklimi" vandalizmini yaşadı. Taammüden örgütlü cinayete kurban giden, yerle yeksan olan, eski mekânların yerinin adeta tarlaya döndürüldüğü Kürt şehirleri büyük felaketi yaşadı(k)!
Yıkımlar, ölümler, sürgünler; büyük acılar, ruhsal tedavisi belki de uzun yılları alacak devasa travmalar...
Bütün bunlara rağmen, dünyada kimi coğrafyalarda örnekleri görüldüğü ve yaşandığı üzere; sürecin bir başka boyutta ve yeni bir zaman dilimi içinde yeniden "yeni bir formatta" başlayabilme ihtimali üzerine konuşmak!
Bugünün "elzem gündemi" bu...
Kimin ağzını açsanız bugüne kadar "çatışan taraflar" açısından böyle bir çözümsüz sürecin ilanihaye devam edemeyeceğini, sürdürülebilir olmadığını makul gerekçeleriyle dillendiriyor.
Elbette bu durumun yeni koşullara uygun hâle getirilmesi meselesi sadece iç politikaya tek başına endeksli değil! Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Ortadoğu, özelde Suriye politikası, Rusya ve daha birçok işe müdahil olmaya meyyal çevreler...
Peki, bütün bu artık sürdürülemez mevcut hâle alternatif olma konusunda olayın "asli" aktörleri ne durumda diye sorulabilir? Pek iyi değiller ve dahi pek hazırlıklı da değiller gibi...
Ak Parti ve partinin artık" her şeyi" Başkan Recep Tayyip Erdoğan üç ay süren referandum öncesi süreçte, muhalefete hemen hiç hak tanımayarak, devletin bütün gücünü politik propaganda malzemesi olarak kullanmasına rağmen kamuoyunda sonuçları hayli tartışmalı neredeyse birbirine çok yakın bir sonuçla "ipi göğüslemiş" oldu...
Kamuoyu, Ak Parti cenahından, en tepedeki karar verici ve uygulayıcı "Başkan"dan başlayarak malum "süreci bitirdiği" gibi "başlatacağı" mesajını bekliyor. Belki de yeniden "Öcalan"ı sürece dahil ederek...
Öte yakada Halkların Demokratik Partisi'nde ise başta Eşbaşkan Selahattin Demirtaş olmak üzere legal Kürt siyasetinin artık siyaset yaptırılamaz bir konuma düşürülmesini de gözardı etmemek gerek. Parti yöneticileri, vekiller, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri içeri-dışarı ve mahkeme kapıları, polis gözaltıları, tutuklamaları ile siyaset yerine hukuk(suzluğ)un aktörleri haline dönüştü / dönüştürüldüler...
Legal Kürt siyasetinde böylesine bir "kolu kanadı kırılmışlık" hali elbette var. İster istemez bu durum HDP’de süreci "iyi okuyamama"yı beraberinde getiriyor.
Bu sebeple zaten başından beri bir Öcalan "projesi" olarak doğan HDP, sanırım siyasal miadını bu durumda doldurmuş oluyor.
Batı yakada belki HDP-HDK bileşenleri üzerinden kısmen karşılığı olan HDP, Kürt coğrafyasında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) gerçekliği üzerinden zaten siyaseten var-yok gibi bir durumda(ydı). Her hal ve şart altında Kürt coğrafyasında "asıl" parti hep DBP oldu süreç boyunca.
Batıdaki HDP-HDK bileşenlerinin Türk(iye) solundan paydaşları bir başka açıdan rollerini iyi oynayamadılar. Kendi gelenekleri üzerinden sol bir örgütlülüğü HDP-HDK çatısı altında becermeleri / başarmaları "asli varlık" sebepleri iken! Zaman içinde Kürde "Kürdi" politika yapan aktörlere dönüştüler. Oysa onlardan "hesap edilen, beklenen, talep edilen" bu değildi!
Bu saatten sonra artık legal Kürt siyaseti de yeni ve daha dinamik bir sürece doğru yürümek zorunda. HDP ile DBP'nin "iki başlılığı", hatta "kafa karışıklığı" artık hayli anlamsızlaştı. Umuyor ve diliyorum ki bu iki başlılık tez zamanda teke düşer. Legal Kürt siyasetinin yüzü, artık daha çok "Kürde" dönük bir politikaya ikna olunur diye bekliyorum...
Süreç mi? HDP'nin yöneticilerinden birinin önceki gün dillendirdiği "Biz halen Dolmabahçe mutabakatı noktasındayız" sözünün tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını en azından ben hatırlatmış olayım. Yeni süreç iyi okunmuyor derken tam da bu ve benzer bakış açılarını kast etmiştim.
Bedüzzaman Saidi Kurdî (Nursî)'den bir alıntıyla son noktayı koyarsak; "Eski hâl muhal, ya yeni hâl, ya izmihlal" diyor üstad. Ez cümle; Tarihte geriye dönüş olmaz! Geçmiş hayaliyle yaşamak politikacı için zaaftır. Bu sebeple özet: Süreç yeniden başlayacaksa, yepyeni bir süreç olacak ve Dolmabahçe bir tarafta kalacak, ondan dersler çıkarılacak! Ne gibi! Kim nerede ne yanlışı yaptı... (ŞD/EKN)