Maçka Parkı'nda özel güvenlik görevlisi erkeğin, giysilerini bahane ederek taciz ettiği Çağla Köse, son derece cesaretli davranarak hem adama karşı durdu, hem de savcılığa giderek suç duyurusunda bulundu. Artık neredeyse her hafta kadınlara kamusal alanda yapılan bir saldırının daha haberi geliyor. Giysiler bahane, erkeklik şahane!
Her yaz İstanbul sahillerinde, yolun hemen kenarında güneşlenen, hatta denize giren insanları gördükçe aralarındaki kadınları arar gözlerim. Varsa bile oranı belki her otuz erkeğe bir kadın oranındadır; genelde de hiç kadın yoktur onlarca, yüzlerce erkek arasında. Bu erkekler uluorta, altlarında şort mayoları, bazen slipleri, üstleri tamamen çıplak şehrin ortasında denize girer, bağrış çığrış eğlenir, betonun üzerinde yayılıp güneşlenirler. Kimse de dönüp iki kez bakmaz, "Aa yarı çıplak adamlar ve oğlanlar!" demez. Erkeklerin memeleri şehrin ortasında bile özgürdür.
Çağla'ya yapılan tacizi okuduğumda aklıma 2008'de Galata Köprüsü'nde "dekolte" kıyafetiyle "hayâsızca" balık tuttuğu için hakkında dava açılan ve 6 ay hapse mahkum edilen bir başka kadın geldi. Benzer şekilde yine güvenlik görevlileri gelip kendisini taciz etmiş, akabinde de polis olaya müdahil olmuştu. Çağla'yla soyadı aynı olduğu gibi, erkekliğe verdiği mücadele de aynı olan Gülcan Köse, köprüye tekrar gidip balık tutmaya devam ederek hakkındaki kararı protesto etmişti. Gülcan Köse gibi, Çağla Köse'nin de, onunla beraber tacize uğrayan Burcu Şentürk'ün de adını biliyoruz. Oysa iki gündür haberlerde güvenlik görevlisi erkeğin adına rastlayamadık. İsimsiz, yüzsüz bir erkek oldu fail. Halbuki bu genç kadınlar dimdik, isimleriyle ve cisimleriyle kameraların karşısında durdular. Gülcan'dan Çağla'ya, bir yandan erkek şiddeti giderek daha görünür olurken, biz de daha çabuk örgütlenir, haklılığımızı daha kolay anlatır hale geliyoruz.
Dikkat ettiyseniz Çağla Köse de, başından beri yanında olan Burcu Şentürk de basına konuşurken çok dikkatliydiler. Israrla hiçbir kurumla bağları olmadığını ve güvenlikçinin "göğüslerini açtı" diyerek iftira ettiğini belirttiler.
Erkek şiddetiyle karşılaşan ve yine de susmayı reddeden her kadının yaşamaktan kaçamadığı tedirginlikler bunlar. Çok iyi biliyorlar, çok iyi biliyoruz ki, kimse saldırganın ne giydiğiyle ilgilenmeyecek, ama saldırıya uğrayan kadınlar yine de şöyle bir süzülecek fotoğraflarda, basına konuşurkenki giysileri kafalarda ölçülüp biçilecek, bazıları "Yani şimdi..." diye söze başlayıp mağdurdan ziyade tacizciye yakın olduğunu açık edecek.
Mesele kıyafetimiz değil. Mesele sizin gözünüze hoş görünüp görünmemek de değil. İkiyüzlü erkeklik, üzerinde kontrol sahibi olamadığı kadın bedenlerini silmek, yok etmek istiyor.
Errrkekliğiniz nesneleştiremediği, kendisinden bağımsız var olan ve bedeniyle mutlu her kadından nefret ediyor! Mesele memelerimizin ne kadar açıldığı, dekoltelerimizin sizin "hoşgörü"nüze sığıp sığmadığı da değil. O yüzden "Ama memeleri açık bile değilmiş" değil, "Memelerimiz açık da olsa!" diyoruz.
Velev ki sıcakladık ve üstsüz gezmeye karar verdik, velev ki erkekler gibi bizim de memelerimiz açık, velev ki güneşleniyoruz, velev ki bebek emziriyoruz. Alışın, utanmadığımız memelerimiz ve biz buradayız. (BT/ÇT)