Yazar Seray Şahiner geçtiğimiz günlerde bir panele katılmak için Bursa'da bulunurken, kaldığı otelin yatak odası iki erkek polis tarafından anahtarla açılarak basıldı. Seray Şahiner kişisel sosyal medya hesaplarında erkek polislerin otel yönetiminin verdiği anahtarla odaya girdiklerini, kendisini uyuduğu yatağından kaldırarak sebep göstermeksizin gözaltına aldıklarını açıkladı.
Seray Şahiner'in otel odasından apar topar götürülme sebebi sonradan ortaya çıktı ki Bilal Erdoğan'ın kendisine açtığı hakaret davasından dolayı henüz ödemediği 2000 küsur liraymış. Bir yazarın, hem de kadın olması nedeniyle toplumun cinsiyetlendirmesinden kaçamayan bir "kadın yazar"ın odasına, yatağına anahtarla ulaşabilmenin gerekçesi bu para cezası.
Oysa Ebru Tireli'ye, yine toplum nezdinde "hamile kadın" olmaktan kaçamayacak, 4 aylık hamileliği sırasında parkta spor yaparken bir erkek saldırıya uğrayıp darp edilen kadına bakalım bir de. Bir saldırının ağır yükünü taşıyan, televizyon kanallarına olanları anlatırken üzerindeki giysinin kapalılığından bahsetmek zorunda hisseden, saldırgana elinden kurtulabilmek için "Tamam bir daha yapmayacağım" demenin en çok ağırına giden kısım olduğunu gözyaşlarıyla anlatan kadın, aynı hukuk sisteminin tutukladığı erkeği birkaç gün içinde salıverdiğini gördü bugün.
Sadece bu iki örneği karşılaştıralım, sadece bu iki kadının yaşadıklarıyla devletimizin bize verdiği mesaja odaklanalım. Ödemediğiniz bir para cezası için ansızın yatağınızın yanında duran polislerce uyandırılabilirsiniz. Kişisel alanınız, beden ve ruh bütünlüğünüz hiçe sayılabilir. Para cezasını kimlere borçlu olduğunuza göre, erkekten erkeğe anahtar teslim yöntemiyle tacize maruz bırakılabilirsiniz. Oysa uluorta nefret suçu işlerseniz, bir kadına sırf varolduğu için nefret duyarak fiziksel saldırıda bulunursanız yakalanmaz, yakalansanız da aynı muameleyi görmez, üstelik birkaç güne serbest bırakılırsınız. Tepkiler çok olursa belki yeniden gözaltına alınırsınız, tabii sonrasında yine bırakılmak üzere. Tıpkı daha önce uluorta kadınlara saldıran başka erkek failler gibi. Bir kadına şort giydiği için saldıran Abdullah Ç.’nin tahliye edilmesinden sonra bir kadının metroda tartıştığı erkekten “Şortlu kadına olanı biliyorsun” kelimelerini duyması gibi.
Seray Şahiner'den Ebru Tireli'ye, mesaj açık. Yazdığınız bir kelime için sizi özel alanınızda taciz ve travmatize etmeyi hedefleyenler, bir başka erkeğin sokak ortasında size saldırması halinde de elbette sizden değil saldırgandan yana olacak. Sokak ortasında kadınlara saldıranların nezdinde tüm kadın düşmanı failler, asıl amaç olan, kadının yazamaz, konuşamaz, çalışamaz, koşamaz hale getirilmesinde erkek dayanışmasının onaylayıcı teşviklerini arkalarında hissediyorlar. Bize istediğimiz gibi giyiniyoruz, istediğimiz yerde koşuyoruz diye saldıran adamın, bir sabah otel odamıza girenlerle, bedenimiz hakkında atıp tutan erkek siyasetçilerle derin bir işbirliği var.
Unutulmaması gereken, bu işbirliğinin belki bugünlerde kendini daha açık etse de yüzyıllardır adı konulmayan bir eril dayanışma olduğu. Oysa biz, bu dayanışmanın adını çoktandır biliyor, kadına karşı savaşınızı tanıyoruz. Kadınlara savaşınızın adını koymak, büyük resmi görmek için önemli. Yeni değil, ilk kez bu toprakların keşfettiği bir saldırı da değil. Çok uzun zamandır süregelen bir savaş bu. Tam da bu sebeple, tüm bu baskıya rağmen hiçbir zaman kırılamamış, yok edilememiş kadın dayanışmasının da aynen bu savaş gibi eski ve güçlü olduğunu biliyor, sayenizde her gün bu gücü deneyimlemeye, her gün mücadelemizi genişletmeye devam ediyoruz.(BT/HK)