Uyarı: Yazı, filmin sürpriz gelişmelerini açık etmektedir.
Chris Gardner, "kemik yoğunluğu tarayıcısı" makinesi satan bir babaydı.
Bir oğlu vardı. Adı, Christopher idi. Eşinin adı ise, Linda. Kira masrafı ve çocuğunun yuva masrafı için ayda iki tane makine satması gerekiyordu Chris'in.
Ne var ki, makine satamıyordu Chris. Bu nedenle maddi açıdan bir sıkıntı baş gösterdi. Chris'in arabasını evinin önünden çekici ile alıp götürdüler. Yediği park cezalarını ödemediği için el konulmuştu arabasına.
Daha da kötüsü oldu: Linda Chris'i, bu zor zamanlarda terk edip gitti. Chris'i, çocuğu ile beraber zorlu bir yaşam bekliyordu.
Çocuğunu çok seven, onun için her şeyi yapan fedakar bir babaydı o. Aynı zamanda çok da zekiydi.
Chris Gardner, bir borsa şirketinde çalışmak için başvuru yaptı. O şirkette stajyer olarak başladı işe. Maaş almıyordu, prim usulü çalışıyordu. Hedefi, o şirkette maaşlı bir çalışan olmaktı. Bunun için geçmesi gereken bir sınav vardı.
Metro istasyonunun tuvaleti...
Chris ev kirasını ödeyemediği için, oğluyla beraber evden çıkmak zorunda kaldı.
Ucuz bir otele yerleştiler. Bir müddet sonra, otelin de ücretini ödeyemedi. Gece oğluyla otele döndüklerinde, eşyalarının kapının önüne koyulduğu gerçeğiyle karşılaştılar.
Gidecek yeri yoktu Chris ve oğlunun...
Bir metro istasyonunun tuvaletinde geçirdiler geceyi. Tuvaletin kapısını kilitleyerek...
Oğlu, kollarının arasında uyurken, Chris'in gözlerinden yaş akıyordu tuvalette.
Ertesi gün, kilisede kaldılar. O kilisenin önünde, başını sokacak bir evi olmayanlar kuyruğa girerdi her gün...
Kanını satan baba
Chris Gardner'ın başına gelmeyen kalmamıştı.
Yediği park cezalarını ödemediği için tutuklandığı ve polis karakolunda bir gece kaldığı da oldu.
Vergi borcundan ötürü banka hesabındaki parasına hükümet tarafından el konulduğu da...
Hükümet parasına el koyunca, parasız kaldı Chris.
Peki Chris şimdi ne yapacaktı?
Mecburen vücudundaki kanı sattı.
"Bir hayalin varsa, onu koru"
Chris Gardner'ın hayatı hep bir yerlere yetişmekle, koşmakla geçiyordu.
Chris Gardner, "Belki de mutluluk sadece kovalayabildiğimiz bir şeydir. Belki de onu asla yakalayamayacağız" diyordu.
Oğlu Christopher'a sorduğu "Mutlu musun?" sorusuna, "Evet" yanıtını alınca şöyle dedi Chris Gardner: "Ben de mutluyum. İkimizde mutluysak, bu iyi bir şeydir."
Bir keresinde Christopher'a şöyle demişti:
"Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme. Hatta benim bile... Bir hayalin varsa, onu koruman gerek. İnsanlar bir şey yapamaz ve senin de yapamayacağını söylerler. Bir şey yapmak istiyorsan, gidip onu zorla al."
Umut kazandı
...Ve mutlu son: Chris Gardner sınavı kazanarak, hedefine ulaştı. Stajyer olarak girdiği şirketin maaşlı bir çalışanı oldu.
Sınavı kazandığını öğrendiğinde, sevinçten gözleri doldu. Mutluluktan yerinde duramıyordu. Çocuk yuvasına koştu ve oğluna sımsıkı sarıldı...
"Umudunu Kaybetme" filmindeki Chris Gardner karakteri, hepimize örnek olmalı. Bu filmi hepinizin izlemesini salık veriyorum.
Hazır koronavirüs tehlikesinden dolayısı evinize kapanmışken, izleyin.
Chris Gardner'in mücadele dolu yaşamını izleyin.
Küçük oğlunun da dediği gibi, "Sen iyi bir babasın Chris Gardner." (SA/AÖ)