Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Koronavirüs çok kolay bulaşabilme ve yayılabilme hususiyetine sahip bir virüs.
Bu virüsün ülkemizde çok ciddi boyutlara ulaşmaması için, hepimizin üzerine düşen sorumluluğu azami özenle yerine getirmesi gerekiyor. Kuşkusuz, bireyler olarak müracaat edebileceğimiz en makul ve dünyaca kabul gören şey, tecrit.
Yani, evde kalmalısın... Özgür olmak istediğini biliyorum, bu isteğine de saygı duyuyorum. Ama takdir edersin ki, hayatta olmadan özgür olamayız. Önce sağlıklı yaşam, sonra özgürlük...
Genç olabilirsin. Sende bu virüs hafif bir hastalığa sebebiyet verebilir. Ayakta, gribal enfeksiyon olarak atlatabilirsin. Ama sen sokakta kaptığın virüsü eve taşıdığında; evindeki dedenin, ninenin yahut ileri yaşlarda olan birilerinin yaşamını yitirmesine sebep olabilirsin.
Dedenin, ninenin yaşamını tehlikeye atmaya hakkın var mı? Hani sen onları çok seviyordun? Gün, sorumlu davranma günüdür. Sevdiklerin için, toplumun için sorumlu davranmalısın.
"Hem ölümcül hem muvakkat"
Şöyle düşün: "Dışarıda bir tehlike var. Bu tehlike, öldürücü olduğu kadar da muvakkat. Yani geçici. Bu tehlike geçene kadar evinde vakit geçirmen lazım."
Tecrit günlerini kitap okuyarak geçirebilirsin. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, gençlere Mustafa Kutlu ile Tolstoy'u okumalarını önerdi.
Ben de bir öneride bulunayım: Shakespeare...
Dikkat edilmesi elzem olan bir diğer nokta da, hijyen kurallarına riayet. Elbette, zaruret dolayısıyla dışarı çıkanlarımız olacaktır.
İş durumundan ötürü yahut yaşamsal ihtiyaçları tedarik etmek için... Bu insanların, başta el temizliği olmak üzere ezberletilmiş temizlik kurallarına riayet etmesi icap ediyor. Hekimlerin dilinde tüy bitti: Lütfen elinizi bir yerlere değdirdikten sonra güzelce yıkayın. Yıkamadan, ağzınıza, burnunuza ve gözünüze sürmeyin. Lütfen dikkat!
Küçük esnaf ve işçiler...
Koronavirüsün en büyük mağduru, küçük esnaf ve işçiler. Soru açık: Dükkanını siftahsız kapatan esnaf ne yapacak? Yevmiye usulü çalıştığı dükkanı kapalı olan, herhangi bir geliri olmayan emekçi ne yapacak?
"Bu insanlar çalışıp para kazanmazlarsa, evlerinde aileleriyle birlikte ne yer, ne içerler?"
Meşakkatli durumda olan bu insanlara destekte bulunması gereken, herhalde Çin Halk Cumhuriyeti değil.
Tencerede ne kaynayacak?
"Herkes kendi OHAL'ini ilan etsin" demekle yetinmek gibi bir lüksü yoktur karar alıcıların...Tencerede ne kaynayacak?
Ama belli ki, birileri için, bundan daha ehemmiyetli ve aciliyet arz eden bir konu var: Kanal İstanbul...
Milletin ağzında maskeyle gezip sağlığını korumanın derdine düştüğü şu günlerde, Kanal İstanbul'un ilk ihalesi yapıldı. "Hayırlı olsun" mu demeli? Yoksa şu darbımeseli mi: Kasap et derdinde, koyun can derdinde...
Malumunuz koronavirüs tehlikesi nedeniyle okullar kapalı. Milli Eğitim Bakanlığı 23 Mart tarihinde, uzaktan eğitim yoluyla öğrencilere ders vermeye başladı. Yalnız ne gariptir ki, ilk ders gününde, Başbakan Adnan Menderes'in idam edilişi gösterildi öğrencilere...
Bu görüntüler, çocukların ufkunu açacak, çok çağdaş bir aklın ürünü olan görüntülerdi değil mi? Başbakan'ın asılmasının bu ülkeye katkısı ne kadar olmuşsa, bu görüntüleri izlemelerinin de çocuklara katkısı o denli olmuştur.
Akşam 9'da sağlıkçıları alkışlayan ellerle, ortaokul öğrencilerine idam sahnesi izleten virüslü kafayı ıslıklayarak protesto etmek gerekiyor.
"Aynı bahçenin çiçekleriyiz"
Siz de sosyal medyada gördünüz mü, bilmiyorum: Çin, İtalya'ya gönderdiği, içerisinde maske bulunan kolilerin üzerine Romalı filozof Seneca'ya ait şu sözü yazmış: "Bizler aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yaprakları, aynı bahçenin çiçekleriyiz."
Japonya ise Çin'e gönderdiği kolilerin üzerine "Budist şiiri" olduğu belirtilen şu sözü yazmış: "Farklı dağlara, nehirlere sahip olsak da, aynı güneşi, ayı ve gökyüzünü paylaşıyoruz."
Evet, aynı gökyüzüne bakıp hayal kuruyor, aynı güneşin altında ısınıyoruz. Zira biz aynı gemideyiz.
Sorumsuz bir davranış sergilediğiniz takdirde, bundan kendiniz dışında gemide bulunanların da etkileneceğini unutmayın. Çok insan, sizin yaptığınız yanlış hasebiyle yaşamını yitirebilir. Bu şuurla hareket edin. Evde kalın.
"Sen evde kal ki, ben evde kalayım ki, çıkalım çabucak karanlıktan aydınlığa..."
(SA/PT)