Sanırım 2004 yılıydı. Bir grup arkadaşla fakülte bahçesinde saz çalıp türkü söylemiştik. Ne bir eylem vardı, ne de başka bir şey. Tamamen sosyal bir etkinlikti. 3-4 gün sonra fakülte yönetiminin hakkımızda disiplin soruşturması açtığını öğrendik
Yapılan bütün eylem etkinliklerden dolayı hakkımızda soruşturma açılmasına alışık olduğunuz için bu eylemlerden biri için açıldığını düşündük. Soruşturmaya aynı zamanda "Soyut Matematik" dersimize giren Kazım hocamız bakıyordu. İşin daha trajik yanı ise, disiplin soruşturmasının neden kaynaklı açıldığını hocamız da, bizim gibi savunma vermeye gittiğimizde, evrakı açtığında öğrenmiş olmasıydı. Haliyle biz de, hocamızda şaşırdık.
Hakkımızda, yaptığımız her şeyden soruşturma açıldığı için biz olaya hızlıca adapte olmuştuk. Hocamız ise şaşkınlığını, yan tarafında bulunan hocalarımızdan birine "Hocam hocam memlekete bak, üniversiteye bak. Çocuklar saz çalıp türkü söyledikleri için haklarında soruşturma açmışlar" diyerek göstermişti. Soruşturmanın sonunda ise Üniversite 'Disiplin Kurulu' tarafından saz çalıp türkü söylediğimiz için 'kınanmıştık'!
Yıllar sonra Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) tarafından bir kâğıt parçasına dayanarak (öyle İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' deyip yedi bilirkişi tarafından 'gerçek' denilen bir belge değil, şimdiye kadar hiçbir bilirkişinin 'gerçek' demediği bir kâğıt parçası) tutuklanıp F tipine getirildikten bir süre sonra, hakkımızda 'gereksiz yere marş ve türkü söylemek'ten disiplin soruşturması açılınca aklıma Kazım Hoca'nın söylediği o sözler geldi.
Islah politikası
Öğrencilik, mahkeme ve tutukluluk hayatım bana bir kez daha gösterdi ki; Öğrenci Disiplin Yönetmelikleri (ÖDY), Toplumla (Terörle) Mücadele Yasası (TMY), onun uygulayıcısı olan Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) ve Ceza İnfaz Kanunu (CİK) birbirini tamamlayan çarklar.
"Bilimin, özgürlüğün yuvaları" üniversitelerde, ÖDY ile "ıslah" edilmeye çalışılıyorsunuz. "Islah" edemediklerini anladıklarında devreye TMY, ÖYM giriyor. Onunla başaramadıklarını hapishanelerde CİK'le devam ettiriyorlar. Hepsi de aynı mantık üzerinde kurulu: "Bizim çizdiğimiz çerçevede hareket edeceksiniz. Etmezseniz kampüste başlayıp hapishanede son bulacak bir ıslah politikasına tabii tutulursunuz!"
ÖDY, TMY, ÖYM ve CİK'in nasıl birbiriyle uyumlu çalıştıklarını ve nasıl benzer bir mantık üzerine inşa edildiklerini görmek için şöyle birkaç örneğe bakmak yeterli.
Üniversitede Halepçe, Beyazıt, Kızıldere, Gazi, Sivas vb. katliamlarını protesto mu ettiniz, ÖDY devreye girer ve hakkınızda disiplin soruşturması açılır, çeşitli cezalara çarptırılırsınız. Fakat iş burada bitmez. Ondan sonra özel yetkili savcılar devreye girer, "Terör örgütü üyesi olmak", "Örgüt propagandası yapmak" vb. gerekçelerle TMY'ye dayanılarak soruşturma açar. ÖYM'ler ise aynı gerekçelerle sizi tutuklayıp hapishaneye gönderir.
"Artık hapishanedeyim" diyip rahat rahat anmanızı, kutlamanızı yapmak istersiniz. Bu seferde karşınıza CİK çıkar, "marş, türkü söylemek, slogan atmaktan yıllara varan iletişim, görüş, ortak etkinliklerden men vb. cezalar alırsınız. "İyi hal"li olamayacağınız için yıllarca açık görüş yapamaz hale gelirsiniz.
İdeolojik ıslık çalmak
Örnekler çok; üniversite koridorunda ıslık çalmaktan, çantanızda yumurtayla gezmekten, hiçbir şey yoksa yaptığınız eylemde açtığınız "demokrat-yurtsever öğrenciler" imzasına istinaden, "eyleme katılmayan öğrencileri demokrat-yurtsever görmemek" suçlamasıyla ÖDY'ce soruşturmaya uğrar, üniversiteyle ilişkiniz kesilir. Bir eylemde zılgıt çeker, puşi takarsınız, tef çalarsınız, Che'nin fotoğrafını taşırsınız, yasal mitinglere katılırsınız vb. bir de bakarsınız ki kendinizi TMY, ÖYM, CİK çarklarının içinde bulmuşsunuz. Artık yitip giden yıllarınızı, memleketin adaletini sorgular olursunuz.
Üniversitede yaptığınız her şey "ideolojik"tir; ideolojik halay, ideolojik eylem, ideolojik marş, ideolojik ıslık vb. ÖYM'lerde her şey "terör" suçudur ya da "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte", yine de "terör örgütü üyesisinizdir" ya da "terör örgütü propagandası yapmışsınızdır"!
Hapishanede ise yaptığınız her şey "gereksiz"dir; anma-kutlama yapmanız gereksizdir, ıslık çalmanız gereksizdir, marş-türkü söylemeniz gereksizdir, slogan atmak gereksizdir vb, vs.
İslah etmek "iyileştirmek, topluma yeniden kazandırmak" anlamına gelir. Öyle hastalıklı bir sistem ki; özerk-demokratik üniversite isteyen öğrenciyi, özgürlüğü için sokaklara çıkan Kürtleri, grevli toplu sözleşme isteyen memuru, iş cinayetlerine karşı çıkan işçiyi, erkek şiddetine karşı çıkan kadınları, kapitalizme kaşı mücadele veren sosyalistleri, HES'lere karşı çıkan çevrecileri-köylüleri, özcesi, biat etmeyen herkesi hastalıklı görüyor.
Net olan şu ki, bu memlekette, üniversitelerde ÖDY'ye, sokaklarda TMY, ÖYM ve CİK'e karşı mücadele, temel bir politik özgürlükler sorunudur. Bu yasaların, yönetmeliklerin tarihin çöplüğüne atılmasına, ezilen tüm toplumsal kesimlerin ihtiyacı var. Öyle ki bunlar ortana kalkmadan toplumun, politik özgürlükleri kazanmasının önü açılamaz. Durum böyleyken, ilerici demokratik güçlere büyük sorumluluklar düşüyor.
Sahi, bu memlekette faşizm yoksa TMY, ÖYM, CİK ve ÖDY nedir acaba? (UO/HK)
* Uğur Ok, Balıkesir Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi, Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi.
** Diğer "Meçhul Öğrenci Postası" mektuplarını okumak için tıklayın.