Olur böyle şeyler canım!
Olur mu böyle şey canım?
Her iki tepki de aynı sonuca bağlanır, geçer gider, ödünç insanlığımızla birlikte.
Ölümlü dünyayı ölümsüzleştiremeyeceğimizi biliriz.
Yukarıdaki “canım” eki cansızlığa çağrıdır.
* * *
-Televizyon izlerken, gazete okurken-
Dağlıca baskını denen şey -her neyse henüz vatandaş ve halk anlayamadı, aileleri de anlayamadı 8 tutuklu askerin, çünkü onları "güvenlik" nedeniyle mahkemeye almadılar 1 Şubat 2008’de. Çok gizli olan bu ciddiyetle dolu olay o kadar gizli ki, acaba insanlarla mı ilgili, yoksa başka bir şeyle mi, hiç anlaşılmıyor—ken, 2 Şubat'ta tahliye oldular, tutuksuz yargılanacaklar. Bu baskın bir “terör” olayıyla bağlantılıydı, ABD’nin terör tarifine uyuyordu.
İstanbul’da Davutpaşa patladı birden: Acaba askeri sırlarla piyasa sırları mı dengeleniyor, diye düşünüverdim –Davutpaşa patladı da ondan!
Davutpaşa’da ne oldu? Terör ne? Nerede? Dağlıca’da mı, Davutpaşa’da mı? İstanbul’da Eresin Otelinde "yoksulluk" konferansı, Davutpaşa’da ruhsatsız yoksullar, yoksulluğun ruhsatını çıkarmayı başarabilir mı ödünç insanlık? Yoksulun onuru nerde? Onur ne? Zanlı/suçlu olan, onuru kırılası ve kör olası yoksulluk ve işsiz gençlik. "'Teröre' kurban gittiniz” diyemem, çünkü dememem beklenir, Amerikan tarifine de uymaz; Türk tarifine de uymaz. Türkçesi “facia”.
Facia, kaza, afet
Facia, trafik canavarı gibidir, yapıcısı belli olmaz, irade ve sorumluluk gizlidir. Olay ne kadar feci olursa olsun, terör gibi bir ciddiyet kazanamaz. Aileler mahkemeye gider ve onlara ufak bir maaş bağlanabilir. Deprem de afet kategorisine girer, onlara da derme çatma yüzde 10 oranda ev verilebilir, yani mutfaklı yatak.
Kazalarsa daima canavarlar tarafından yapılır. Demek ki terör başka bir şey! Mi? Bence değil. Hepsi terör! İnsanlık tarifiyle hepsi terör, eğer en kötü şey oysa, o neyse!
Dağlıca olayının askeri yanları mı daha gizli, Davutpaşa’daki "havai fişek" sanayisi mi daha gizli? Bence ikisi de çok gizli. Sormalıyız, havai kelimesi “havada” anlamında mı yoksa “havadan” anlamında mı? Fişek, ateş mi, yoksa parıltı mı? Eğlendirir mi yaralar mı öldürür mü? Yoksa… Ruhsatlı ve ruhsatsız ateş, ruhsatlı ve ruhsatsız ateşle oyun, ruhsatlı ve ruhsatsız insanlık glock mu? Makinalısı da takılı mı? F 16’larda ulusal yazılım olmayacak (2 Şubat, T. Erdoğan’ın beyanı). “Yazılım ulusal değilse ulusal düşmanı algılamıyor” diye açıklama yaptılar.
Yani bu durumda sadece ABD tarifiyle terörü algılayacak, oysa bizim kaza, canavar, afet ve facia gibi düşmanlarımız var; hepsi gizli.
“Tırmanan tartışma türban” diyor bir spiker, gene 1 Şubat 2008. Arkasından “Davutpaşa’da 21 ölü”, yakınlarda Eresin Otel’de yoksulluk konferansı, hem de büyük kocaman zengin bir konferans bu… Otel de bol yıldızlı. Türban ne? Özgürlük mü? Kadın ne? Açılan ve kapanan mı yoksa kapan mı? Trafik canavarı kim? Terörist mi? Dağlıca ve Davutpaşa’da trafik canavarı var mı? Varsa eğer, nece konuşuyorlar canavarlar? “Askeri sırlar” ile “piyasa sırları” aynı sır perdesinin arkasında mı? Perdede fay hattı var mı? Yoksa biri “teröre karşı mücadelede mükemmellik”, diğeri “faciaya karşı sükunet” mi arıyor? Sükunete davet nerede olur? Parkta mı? Sükunet mitingi yapalım mı?
Ergenekon destanken havai fişek oldu, ruhsatsız!
Hayat devam ediyorsa eğer, ediyordur… Ama hayat ne, kimler için nasıl yaşanır?
"Terör", "facia", "kaza", "afet" anlamlandırmalarının sesli ve sessiz harflerinden türettiğim başlık “tözce fakir”. “Töz” eski Türkçe'de kök, asıl demek, “ce” eki de benden, facianın “c”si…
1-2 Şubat'ta yaşadıklarımız, bütün faili meçhullerle birlikte yaşadıklarımızla beraber, kaç yaşın altında seyredilmemeli? Cevap: 99.
Orda bir köy var uzakta! Tahtalı mı tahtasız mı? (BE/TK)