İnsanları anlamanın yollarından biri de tuvaletlere bakmak; insanın kendi "iç kiriyle" başbaşa kaldığı, her şeyini ortaya döktüğü yerlere…
Cuma günü insanı anlamaya dair ilginç bir gözlemim oldu… O gün kütüphane tuvaletinin 2. kabinine girdiğimde aklımda pazartesi günkü sınav ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki (DTCF) saldırılar vardı. "Irkçılığa ve Faşizme Karşı ‘Birleşelim'" grubunun çıkarttığı "Nar" adlı fanzinin arka sayfasındaki "DTCF'den iki ‘satır' haber" başlığı da kulaklarımdaydı…
Tuvalete girer girmez, gözüme sağ taraftaki yazılar ilişti… Siyasetten cinselliğe, dertten keyfe birçok konunun işlendiği, tartışıldığı bir forum sayfasını andırıyordu… Ayın konusu bile belirlenmişti "Ayın konusu: Bekaret" başlığıyla… "Orta Doğu Tekknik Üniversitesi'mde (ODTÜ) ellenmemiş kız mı var!"dan "İlk ben patlatmalıyım!"a doğru bir hal alıyordu yazılanlar… Sonra AKP'yi istiyoruz, istemiyoruz tartışmaları (Şabanoğlu Şaban filminde, Şevket Altuğ'un isim meselesi: "Yunus mi, Hızır mi?")…
Tuvaletin sağ tarafında bunlar yazılıyken hemen önümdeki kapıda da şöyle bir muhabbet geçiyordu – muhabbette konuşma çizgileri ihmal edilmemişti!..
- Neden tüm yazılar sağa yazılıyor; ODTÜ solcu bir üniversite değil mi?
- Herkes yazıyı sağ elle yazar, ama sağ eli kontrol eden beynin sol lobudur!
- Memlekette solculuk mu kaldı? Hikaye o!..
Bunları ilk okuduğumda yüzüme masum bir tebessüm kondu… Fakat DTCF'deki olayları hatırlayınca aklımdan "Siyaset tuvalete düştü; kurtaran yok mu?" cümlesi geçti…
"Tuvalet Kültürü"nden yetişen siyasetçiler!
Satırlarla birilerine saldıran, karşısındakine silah sıkacak kadar düşünmekten aciz "politik gençler" bahsettiğim tuvalet kültürüyle "yetişen" gençlerle ortak bir paydaya sahipler… Onlar ideolojisiz aktivistler… Tuvalete iki "satır" kin dolu yazı yazmak, satırla doğramanın "anaokulu" çünkü…
Yaptıklarını, düşündüklerini temellendiremediklerinden, onları açıkça savunmaktan korkup "bir tuvalete" ya da "bir silahın tetiğine" sığınıyorlar… Görüşünü "Neden tüm yazılar sağa yazılıyor, ODTÜ solcu bir üniversite değil mi?" gibi çürütülmesi zor(!) bir tezi tuvalete yazarak savunabileceğini, bekareti tuvalet duvarlarını "kirleterek" tartışabileceğini düşünen gençlerden birinin ileride başımıza yönetici, siyasetçi olarak gelebileceği düşüncesi insanı korkutuyor…
Meclisin tuvaletlerini merak ettim şimdi…
Meclisteki vekilleri ve tuvaletleri de düşünmedim değil! Düşündüm… Acaba Erdoğan (gerçi muhafazakar ama; tuvalet bu, konuşturur adamı!) Baykal, Türk, Bahçeli gibi liderler de tuvaletten mi yetiştiler diye düşündüm… Zamanında doğrayan ya da doğrananlardan olup, bugün birbirlerine hakaret vari seslenen vekillerimiz hakkında bir arkadaşımın "Meclis TV'ye +18 yaş kuralı getirilse iyi olur" yorumu sanırım olayı özetler nitelikte…
Olup bitenler karşısında birbirlerini dinlemeye bile tahammülleri olmayan siyasetçilerin, gençlerin bize verdikleri mesajsa oldukça açık; "Ben seninle muhattap bile olmam… Tuvalet (iktidar) sıram geldiğinde 'yazar' çıkarım… Ne de olsa o pisliği temizleyecek halktan birileri çıkar"… (İÖ/GG)
* İskender Özatlı, ODTÜ Psikoloji 3. sınıf öğrencisi, [email protected]