Boğaziçi Üniversitesi'nde açılmak üzere olan Starbucks, bir hafta kadar önce Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi bir grup tarafından işgal edildi.
Starbucks artık zapt edilmiş olduğuna göre kendisine "Sıtarbaks" diyebiliriz! İşgal kelimesi genelde gücü olanın gücü olmayana baskı yoluyla tahakkümünü hatırlatmasına rağmen; Devrimciler açısından bir mücadele aracı olarak kullanılıyor ve "meydan okuma/kamulaştırma/halk yararına müsadere etme" gibi anlamlar yükleniyor.
Bu sebeple, Boğaziçili öğrencilerin Sıtarbaks'ı işgal edişini heyecanla karşılayanlardanım.
İşgalin üçüncü gününde ziyaretlerine gittim. Ora vardığımız sırada Hopa davasından yargılanan öğrencilere destek için video kaydediyorlardı. Zaten çok interaktif bir yer mütemadiyen video çekip internete yüklüyorlar. Hâsılı Sıtarbaks'ın güvenlik kameraları dışında tüm kameralar kayıtta.
Öğrenciler sürekli bir tartışma/değerlendirme halindeler. Yiyecek ve içecek sorununu imece usulü çözmüşler. Yeme, içme işlerine mahalle esnafının da desteği tam. Öğrenciler aynı zamanda geceleri de Sıtarbaks'ta kalıyor.
Buradaki işgal daha önceleri tanık olduğumuz işgaller gibi değil, ortada bir güvenlik görevlisi, emniyet görevlisi, kuşatma ya da şiddet içeren bir durum yok.
Ancak bu durumu rahatsız edici bir durum olarak algılamamak gerek. İşgal bizim anladığımız anlamda her zaman çok radikal bir eylem olmayabilir. Her dönem ve her çevre, kendi gerçekliği ve dinamiği üzerinden bir kavramı yeniden anlamlandırabilir.
Esas olarak, işgal edilen yeri işlevsizleştirmek, işgal edilen yeri teşhir etmek, işgal üzerinden başka bir konuyu görünür kılmak, işgalin meseline dikkat çekmek gibi amaçları olabilir. Esas olan eylemin kendisi ve etkisidir.
İşgale katılan öğrenciler Türkiye sol hareketinde, bazı hareketlerin tartışmaktan bile çekindiği veya imtina ettiği; Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesi, Ermeni soykırımı, cumhuriyetin kuruluş dinamikleri, mübadele, LGBTT bireylerin hakları, vicdani ret gibi konularla ilgili atölye çalışmaları yapıyorlar ve daha başka birçok meseleyi sürekli tartışıyorlar.
İşgalde iradeyi belirleyen bir örgüt ya da örgütlerden oluşan bir komite yok. Lidersiz, doğrudan demokrasinin işlediği, kararların kolektif alındığı, iradesini "toplumsal iletişim alanından" (Negri-Hardt / Çokluk) alan bir hareket var.
Boğaziçi'nde işgale katılmayan, uzaktan bakan, eleştiren ve başarısızlığa uğramasını bekleyenler ya da "Ben böyle olacağını biliyordum, ben demiştim" diyenler vardır.
Sıtarbaks eyleminin olumlu bir yere evirilmesi veya eleştirileri boşa çıkarması için işgalci öğrencilerin bazı meseleleri sorgulaması gerek. Bu sebeple işgalin olumlu bir sonuçla nihayetlenmesini isteyenlerden biri olarak ben de birkaç eleştiride bulunmayı gerekli buluyorum.
Öğrencilerin politikleşmesi
İşgali gerçekleştiren grup, üniversitedeki çeşitli öğrenci kulüplerinde çalışma yürüten öğrencilerden ve bağımsız öğrencilerden oluşuyor. Öğrenci kulübü örgütlenmesi önceleri çeşitli sol örgütlerin örgütlenme araçlarından birisiydi. Ancak, öğrenci kulüpleri, zaman içerisinde örgütlerden bağımsız bir mecra olmaya başladılar.
Bu kulüpler üniversitelerde alternatif kültür sanat çalışmaları yapmakla beraber, politik meselelerde de inisiyatif alıyorlar. Kulüplerde çalışma yürüten öğrenciler, örgütlere katılmayı pek tercih etmiyor.
Siyasetle pratik ilişkileri genellikle öğrencilik yıllarıyla sınırlı kalıyor. Kulüp üyeliğine esas olan öğrencilik statüsü sona erince mücadelenin dışında kalıyorlar ve giderek apolitikleşiyorlar.
Buradan öğrencilerin kendilerini yeniden örgütleyeceği bir form çıkması elzem görünüyor. Bu en azından bir öğrenci meclisi olarak tezahür edebilir.
Politik eylemden, hobici aktivizme; Sıtarbaks işgali, eylemin saiklerinin meşruluğu, taleplerin haklılığı ile kapsama alanını arttırıyor ve geniş bir kesim tarafından eylemin sahiplenilmesini beraberinde getiriyor.
İlginin ve genişlemenin eylemin süresi kadar olacağı, eylemin başarıyla/başarısızlıkla nihayete ermesinden sonra, oluşan yoğunluğun ortadan kalkması halinde, eylem sadece herkesin hasretle yâd edeceği bir anı olabilir.
Örgütsel bir formdan uzak, şiddet içermeyen bu şenlikli muhalefet; "Mücadele etmek üzere kolay ve hafif yordamlar ararken politik içerikleri hiç önemsenmeyen 'sosyal faaliyete' indirgeyen bir hobici aktivizm tarzının ortaya çıkmasını doğal kılar" (Tanıl Bora/Sol, Sinizim ve Pragmatizm) önermesini haklı çıkarabilir.
Normal hayatını çok fazla bozmak istemeyen, militanlıktan uzak orta sınıf muhalefetin, performans ile eylemi bir arada götürmeye çalıştığı bu politika üretme biçimi hüsranla sonuçlanabilir.
Karşı hamlelere tavırsızlık
İşgal eylemine karşı Sıtarbaks, çok taktik hamleler yapıyor. İlk gün pek olumsuz bir tavır takınan Sıtarbaks, sonrasında durumun öğrencilerle rektörlük arasında bir durum olduğunu ve alınacak karara uyacağını belirtti.
Ardından ürünleri ücretsiz dağıtmaya başladı. Şimdi ise yine ücretli satışa geçti ve 07.00-22.00 olan çalışma saatlerini değiştirerek 24 saat hizmet vermeye başladı.
Sıtarbaks, işgali kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışırken ve rektörlük "Üniversiteye polis sokmayan" demokrat rolünü oynuyor ve öğrencilerin tutumunda bir değişiklik olmuyor.
Öğrenciler muhataplarınca ciddiye alınmama tehlikesiyle karşı karşıya.
Sıtarbaks, yeni açmakta olduğu bir şubesinin üç ay kapalı kalmasını umursamayacak kadar büyük sermayesine, rektörlük ise yoğun eğitim programı ve sınavlar karşısında öğrencilerin işgalden yılgınlıkla çıkmasını bekliyor.
İşgalin sekizinci gününde tekrar ziyaret ettiğim işgalci öğrenciler, tartışmayı daha radikal bir zemine çekmeyi başarmıştı. Bir an önce Sıtarbaks'ın ve rektörlüğün karşı hamlelerini boşa çıkaracak bir yol arayışına, işgal eylemini olumlu sonuçlanacak bir noktaya ilerletmeye, üniversitede yeni bir örgütlenme formunu yaratmaya dair tartışmaları ilerletmişlerdi.
Boğaziçi Üniversitesi'nin bu momentumu kaçırma lüksü olmadığının farkındalardı. Başarmaları halinde mücadelenin yaygınlaşma potansiyeli ve direnişin diğer üniversitelere aktarılabileceği bir deneyim olduğu konuşuluyordu.
Ulusalcılıktan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) hegemonya alanı altında siyaset üreten liberallerden uzak bir zemindeki işgalci öğrencilerin gerçekleştirdiği bu eylemin başarısı, öğrenci hareketine yeni bir ivme kazandıracak, öğrenci hareketindeki dinamik/devrimci kolektif öznenin kendini yeniden kurmasının köşe taşlarından birisi olacak potansiyele sahip.
Memleketteki tüm olumsuz havaya rağmen özel mülkiyete ait bir alanı işlevsizleştirecek bir eylemi bize armağan eden işgalcileri bir yandan eleştirirken, diğer yandan; aceleci davranmadan, çok büyük sorumluluklar altında bırakmadan selamlamak, yolları açık olsun demeyi unutmamak gerek.
Belki de alıştığımız örgütsel formlar ve pratikler, bu deneyimler sonucunda değişecek.
Olanları yakından izlemek ve zorlu da olsa yeni tartışmalara açık olmak gerek; "Bilime giden düz bir yol bulunmuyor ve yalnızca onun dik patikalarını çıkmaktan çekinmeyenler, aydınlık doruklarına ulaşma şansına sahiptir" (Karl Marx /Kapital) (AS/HK)