İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği’nin (MAZLUMDER) Silopi ile ilgili raporunu okuyunca, insanlığın geldiği nokta konusunda “tüylerin ürperdiği” anı yaşıyoruz.
37 gün kesintisiz sokağa çıkma yasağı uygulanan ve bilinmeyenler hariç, 29 sivil insanın öldürüldüğü Silopi’de yaşananlar hakkında konuşulanları etkilenmeden okumak mümkün değil.
Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasının ardından 4 Şubat’ta ilçeye giden MAZLUMDER heyetinin yaptığı görüşmelerden bazı satırbaşlarını aktarmak konuyu anlamak ve yaşananları öğrenmek için yararlı olacaktır.
“Güvenlik güçleri kapıyı çaldılar, açtım. ‘Sakin olun, bir şey yok’ diyene kadar biri gırtlağıma yapıştı, can havliyle kıvranırken başka biri koluma dipçiği indirdi. Herkesi duvara dizdiler, her yeri aradılar. Gözaltına alınanlar emniyet yerine boş evlere götürülüyordu. Bu evlerde işkence yapıldığı evden çıkanların vatandaşların yüzünden gözünden belli oluyordu.”
“Güvenlik güçlerinin evdeki sert fiilleri üzerine biraz yumuşak olmalarını söyledim. Bana (evdeki kadınları kast ederek) ‘Şu an tecavüz edebilirim, öldürebilirim, alıp götürebilirim, bunlara yetkim var’ dedi.”
“Güvenlik güçleri çatışmalar sona erdikten sonra evlere baskın düzenliyordu. Kendilerini korumak için gözaltına aldıkları gençlerin bazılarına asker kıyafeti giydirildiğini biliyoruz. Gençler bu kıyafet ile balkona çıkarılıyordu.”
Raporun yayın organlarında yayınlanması ve yayınlayan kurumun yalanlamamış olması bize raporun gerçek olduğunu gösteriyor.
Raporda yazılanlar kan dondurucu.
Özellikle operasyona katılan polisin, “Şu an tecavüz edebilirim, öldürebilirim, alıp götürebilirim, bunlara yetkim var” söylemi, dehşetin boyutunu da gözler önüne sermekte. Polisin bunu söyleyebilmesi için gerçekten de böylesi bir yetkiye, desteğe ve korumaya sahip olması gerekir.
Böylesi bir koruma, destek ve yetki verilmiş ise bu durum hem bu yetkiyi verenler açısından hem de bu yetkiyi kullananlar açısında vahameti ortaya koyar.
Böylesi yetki yasalarda yoktur/olamaz.
Bu yasal dayanağı olmayan, yasadışı yetkiyi verenler açısından baktığımızda, yetkiyi verenlerin çok büyük kayıplar/çıkarlar çerçevesinde hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Kendi vatandaşlarının öldürülmesi veya tecavüz edilmesine göz yumabilen güçlerin/yetkililerin yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
Böylesi bir yetki insanlık dışıdır. Böylesi bir yetkiyi kullanan da insanlık dışıdır. Bu yetki vahşeti doğurur. Bu yetki yasa dışılığı doğurur.
Bu yetki kime karşı kullanırsan kullan, isyanı doğurur ve isyanı hak haline getirir.
Bu yetki, “yasa tanımayın” demektir, “ne yaparsanız yapın yargılanmayacaksınız” demektir, “her koşulda sizlerin arkanızda olacağız” demektir.
En üst makamın toplantıda kaymakamlara “Yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara ve ‘ben bunu bu şekilde yaparım’ deyin ve yapın” dediğini hatırladığımızda, polislere böylesi yetki ve destek verilebileceğini kabullenmek zor olmuyor.
Silopi’ye giden heyetin gözlem ve kanaatleri ise raporda şöyle belirtilmiş.
“Yasağın hendek ve barikatların bulunmadığı üç mahallede de 37 gün devam ettirilmiş olması, gerekçenin inandırıcılığını tartışmaya açmakla birlikte, kolektif cezalandırmaya dönük yaygın kanaati güçlendirmektedir. Halk temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlükler yaşamış özellikle su ihtiyacı yağmur ve karla giderilmiştir. Bu durum devletin Silopi halkının bütününe yönelik cezalandırma uygulandığını göstermektedir.”
“Sıklıkla tekrarlanan çatışmaların baharda şiddetleneceği ve yasaktan sonra 500’e yakın kişinin PKK’ye katıldığı iddiaları, çözümden ziyade çözümsüzlüğe doğru yol alındığını göstermektedir.”
“Gözaltına alınan kişilere asker, polis kıyafeti giydirilerek, bu kişilerin canlı kalkan olarak kullanıldığı iddia edilmiştir.”
Bu rapor sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı birçok yerleşim biriminden sadece birisinin yaşadığı koşullara aittir. Silopi’de sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı süreçte yaşananları gözler önüne seren bu rapor aynı zamanda diğer yerleşim birimlerinde yaşananları tahmin etmemizi de kolaylaştırıyor.
Sokağa çıkma yasaklarının temel nedenlerinden olan “hendek ve barikatlar” olmamasına rağmen yapılanlar ortadadır. Demek ki gerekçeler doğru değildir ya da gerekçeler söylendiği gibi “hendek ve barikatlar” değildir.
Yapılan uygulamalarla “terör” bitirilememiş, aksine dağa gidişler adeta körüklenmiş, nefret ve kin yaratılmış, halk düşman kamplara bölünmüştür.
Sokağa çıkma yasaklarında yapılan hiçbir uygulamanın insani olmadığı, hak ihlallerinin yaşandığı, insanlara kötü muamele yapıldığı açıktır.
“Hendek ve barikatların” olmadığı alanlarda yapılan operasyonun amacı neydi?
Polis “tecavüz etme” yetkisinden nasıl bahseder?
Sivil kayıplar nasıl telafi edilecek?
İnsanlık dışı uygulama yapanlar ve özellikle de “tecavüz etme ve öldürme” yetkisinden bahsedenler yargılanacaklar mı?
Artık duymayanı kalmayan bu uygulama ve vahşetler hakkında ne düşünülüyor? (NT/EKN)
* Kaynak; http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/479191/Mazlum_Der_in_dehset_veren_Silopi_raporu.html