Biz sakatlığı bulunanların yaşamı büyük oranda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile mücadele ederek geçiyor desem inanın abartmış olmam.
Gerek emeklilik işlemlerinde, gerek sosyal politikalar çerçevesinde bir hak olarak öngörülen nakdi yardımların verilme süreçlerinde, gerek sağlık güvencesi kapsamındaki medikal malzeme taleplerimizde ve gerekse sakatlığı ispat etmek için insanlardan yeniden-yeniden rapor talep etme oyununda, sağ olsun, SGK bizlere "İllallah" dedirttirmekten büyük bir keyif alıyor.
SGK'nın artık bir fantezi halini alan bu oyunlarını birkaç yazı halinde işlemek istiyorum.
Bu ilk yazı, SGK'nın 10 Haziran 2011 tarihinde yayınladığı 2011/49 sayılı genelgesini okurken karşıma çıkan bir ceberutlukla ilgili.
SGK'nin Diyaliz - Organ Nakli ikilemi
SGK, diyaliz hastalarını "maluliyet derecesinde işgücü kaybı bulunan kişi" olarak sayıyor ve/fakat bu kişiler organ nakli olduğunda, aynı SGK onlara, "artık durumunuz maluliyeti gerektirecek derecede değil, turp gibisiniz" diyor! Tabii hemen sonra da bu durumun tespiti için ilgili genelgeye aşağıdaki maddeyi koyup, görevlilere, "nakil olanları bulun ve emekliliklerini iptal edin" diyor:
"1.7. Böbrek hastalığı nedeniyle haklarında maluliyet kararı verilenler, böbrek nakli olmaları halinde, nakil tarihinden 1 (bir) yıl sonra kontrol muayenesine tabi tutulacaktır. Daha önce "böbrek nakli oluncaya kadar kontrol muayenesi gerekmediği" kararı verilenler hakkında da bu hüküm uygulanacaktır."
Bunun pratik karşılığı şu: Böbrek hastalığı sonucu diyalize girmek zorunda kalan kişiler 10 yıllık sigortalılık süreleri ve 1800 gün de primleri varsa malulen emekli olabiliyorlar.
Böylece bu kişiler hem emekli maaşı alabiliyorlar hem de -bakmakla yükümlü oldukları kişiler dâhil olmak üzere- yaşam boyu sağlık güvencesine kavuşmuş oluyorlar.
Bir başka deyişle sağlık sorunları nedeniyle çalışma yaşamına katılamayan bu kişilerin geçim sıkıntıları emeklilik sayesinde bir parça olsun azalıyor ve sigortasız kalmaktan dolayı sağlık güvencesiz kalma riskleri de bertaraf edilmiş oluyor.
Şimdi, burada bir parça rahatlık var ya, işte SGK bunu fark edince, hemen devreye giriyor ve gereğini yapıp, oraya bir çomak sokuşturuveriyor.
Diyor ki, "eğer organ nakli olursanız malulen emekliliğinizi iptal ederim. Ya diyalize bağlı olarak yaşamaya devam edeceksiniz ya da emekli maaşınızdan ve sağlık güvencenizden feragat edip organ nakli olacaksınız."
İnanın, diyaliz hastaları için bunun kararını vermek hiç de kolay değil! Binlerce kişi sırf bu ikilem nedeniyle nakil olmaktan vazgeçmek zorunda kalıyor ve emekli olan binlerce kişi iptal edilen emeklilikleri nedeniyle can çekişiyor.
"Tek Çatı" Eziyeti
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı 1 Ekim 2008'de tek çatı altında toplanmadan önce bu ceberut uygulama sadece Bağ-Kur'da vardı. Diğerleri "sorma-söyleme" formülü ile, "diyaliz hastalarına kontrol muayenesi şerhi düşmeyin, nakil olup olmadıklarını sorgulamayın" şeklinde uygulama yapıyor; böylece nakil olanlar defakto olarak emekliliklerini sürdürebiliyordu.
Bizler, SGK çatısında birleşme olunca Bağ-Kur da bu eziyetten vazgeçer diye düşünürken, tam tersi oldu ve diğer kurumlar Bağ-Kur'a uydu!
Konuyla ilgili olarak gerek kişisel gerekse örgütlü olarak 1 Ekim'den bu yana defalarca girişimde bulunuldu, medya kanalıyla konu defalarca gündeme getirildi, ilgililer sorunun çözümü için mır-mır tonuyla da olsa defalarca bir şeyler yapacaklarını söylediler, ama yok, yine tam tersini yaptılar. Var olsunlar!
SGK nakil olanlara "Hadi aslanım, turp gibisin, git çalış" dese de, işin aslı hiç de öyle değil.
Nakil olan kişilerin yaşamı hem bedensel performans açısından çok kısıtlıdır hem de sağlık açısından çok önemli risklerle karşı karşıyadırlar. Bu kişilere "git iş yaşamının çarkında debelen" demek, "şansın varsa sağ kal, yoksa öl" demek gibi bir şeydir.
Zira nakil sonrasında Böbreğin Reddi (Rejeksiyon) olasılığının bulunması bir yana, kullanmak zorunda oldukları ilaçlar nedeniyle birçok hastalığa yakalanma riskleri de mevcuttur:
* Böbreğin reddini önlemek için uygulanan tedaviler vücut savunma sistemini baskı altında tuttuğu için bulaşıcı hastalıklara yakalanma olasılıkları çok yüksektir. Bu nedenle kalabalık mekânlardan uzak kalmaları gerekmektedir.
* Böbrek nakli yapılmış bireylerde kalp hastalıklarına, kansere, şeker hastalığına yakalanma olasılığı daha yüksektir.
* Kullanılan ilaçlar nedeniyle göz iltihapları, katarakt veya göz tansiyonu daha sık ortaya çıkabilir.
* Kortizon kullanımına bağlı olarak kemiklerde zayıflık oluşabilir. Bu, özellikle kalça ekleminde görülür ve yürüme güçlüğü oluşturabilir.
* Nakil olanların beslenme alışkanlıklarından tutun, sosyal yaşamın her alanındaki sayısız konuya da aşırı dikkat etmesi gerekir vs.vs.vs.
Hasılı, organ nakli olanlar istim üstünde yaşarlar. Peki, tüm bunları SGK bilmiyor mu? Biliyor tabii! O zaman bu zor yaşamla mücadele eden kişilere "turp gibisin, seni emekli etmiyorum, etmişsem de iptal ediyorum" demek ceberutluk değil de nedir?
Bu kişilerin bir parça nefes alması SGK'da birilerinin zoruna mı gidiyor? Ne yapsınlar, ölsünler mi bu arkadaşlarımız?
Sonuç olarak, organ nakli olanlar malulen emekli olabilmelidir ve emekli olanların emeklilikleri de iptal edilmemelidir.
SGK bu konuda neden bu derece ketum davranıyor, bilemiyoruz.
Ama oradaki birileri vatandaşa eziyet etme fantezisi yapacak diye siyasiler eli kolu bağlı oturacak değil herhalde. Politika üretenler organ nakli olan birkaç kişiyi karşılarına alıp konuşsunlar, trajedinin ne kadar büyük olduğunu anlayacaklardır. Çözüm bekliyoruz...
Nakil sonrası verilen yüzde 70 rapora istinaden SGK'ya dava açıp malulen emeklilik hakkı kazanmak mümkün. (BK/BA)
* Bülent Küçükaslan'ın yazısı Engelliler Biz Platformu web sitesinde yayımlandı.