İki haber üst üste geldi. Önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme yolculuğu”na çıkacağıyla ilgili bir video gündeme girdi, sonra da Şeyh Sait ile ilgili bir haber.
Diyarbakır Barosu, Şeyh Said Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği ile Şeyh Said mirasçısı torun Mehmet Kasım Fırat, Şeyh Said ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin açıklanması ve kendilerine verilmesi için İçişleri Bakanlığı'na başvurduklarını açıkladılar.
Kılıçdaroğlu videoda oldukça kuvvetli mesajlar verdi ama sözleri, daha öncekiler gibi, gene son derece bulanık ve belirsizdi. Tam olarak ne istediği ve yapacağı anlaşılmıyordu.
Örneğin, “geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle artık helalleşme zamanıdır. Ne pahasına olursa olsun yaralarımızı iyileştirmek için geçmişte yapılan hataların sorumluluğunu almayı ve bunlar için birbirimizden helallik istemeyi bilmeliyiz” gibi çok kuvvetli bir cümle kurdu ama ne bu kırılan ve korkutulan toplulukların kimler olduklarını söyledi, ne de “sorumluluk almanın” ne demek olduğu, nasıl yapılacağı konusunda tek bir kelime sarf etti.
Kılıçdaroğlu’nun, ‘Helalleşme’ konusunda yaptığı üçüncü video bu. Sözler değişse de içerik hep aynı ve somut hiçbir öneri içermemeleri en kuvvetli özelliği. Görülen o ki, Türkiye’nin en temel konularından birisinin kısa reklam filmleriyle hatırda tutulmasına yönelik bir strateji izleniyor.
Konunun çok şaşırtıcı olan tarafı şu; ‘helalleşme’ gibi son derece ciddi bir konuda, bugüne kadar CHP tek bir tartışma, tek bir toplantı düzenlemiş değil. Konu hakkında, tartışmaya açılmış tek bir yazılı metin yok.
Son derece bilinçli bir biçimde hem her şey son derece bulanık, bilinmez olarak bırakılıyor hem de sorun ciddi bir biçimde kamuoyuyla tartışılmıyor. Tercih edilen arada bir çekilen reklam filmleri…
‘Helalleşme’nin kamuoyu nezdinde ciddi bir siyasi sorun olarak tartışılması yerine, reklam filmleriyle geçiştirilmesi çok ama çok tuhaf. Tanım ağır kaçsa da bana bir “ciddiyetsizlik” örneği gibi geliyor.
İzlenen strateji, bu haliyle “Don’t look up” (yukarıya bakma) filmini hatırlatıyor. Filmde siyasetçiler, dünyaya çarpacak dev bir göktaşının yaratacağı büyük tehlikeyi ciddi olarak konuşmak yerine, konu hakkında hazırladıkları reklam filmlerinin kaç tık alacağı ile uğraşıyorlar.
Şeyh Sait’in mezarının yerinin bilinmiyor
olması bir insanlık ayıbıdır
Şeyh Sait’in torunlarının dedelerinin mezar yerini bilmek istemeleri ile CHP liderinin helalleşme yolculuğu arasındaki ilişki çok açık.
Kılıçdaroğlu eğer, “geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle artık helalleşme zamanıdır. Ne pahasına olursa olsun … geçmişte yapılan hataların sorumluluğunu almayı… bilmeliyiz” sözlerinde ciddi ise, Şeyh Sait’in torunlarının isteği, ona altın tepside sunulmuş bir fırsattır.
Şeyh Sait üzerine çok şeyler yazıldı, çizildi. Ama konuya ailesinin isteklerinde ifadesini bulan bir nokta üzerinden hiç bakılmadı. Şeyh Sait Kürtlerin çok önemli bir sembolüdür ve ayaklanma bahane edilerek Kürtler kırılmış, korkutulmuştur.
1925-1927 döneminde çok büyük haksızlıklar yapılmış, cinayetler işlenmiştir. Bu dönemde faaliyet gösteren Şark İstiklal Mahkemelerinde, iki yıla yakın sürede 420 kişiye idam cezası verilmiş bunlardan 207'si infaz edilmiştir.
Yani, 22 ay boyunca ayda en az 10 kişinin idam edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tabloya Askeri Mahkemelerce idam edilenler; yargılamaya götürüyoruz diyerek yolda kurşuna dizilerek infaz edilenler dahil değildir.
Ayrıca Lice-Kulp-Genç üçgeninde, 1925-1927 döneminde imha edilen insan sayısının 15 bin civarında olduğu söylenmektedir. İnsanların canlı olarak evlere veya samanlıklara kapatılarak yakılmaları sıradan uygulamalardandı.
Şeyh Sait ve asılan diğer 47 kişinin mezarlarının yeri bilinmiyor. Ve aile şimdi, cenazelerin kendilerine verilmesini istiyor. Şeyh Sait’in dini inançlara göre yeniden defnedilmesini istemekten daha insani ne olabilir?
Genel bir kuraldır. Eğer sevdiğiniz insanın akıbetini bilemezseniz, cenazenizi inançlarınıza uygun bir biçimde gömemezseniz yas tutamazsınız.
Yas tutabilmek geçmiş acıyı unutabilmenin en önemli yoludur. Yas tutamazsanız içinizdeki yara kapanmaz ve kanamaya devam eder. Yaranız kanadıkça huzur bulamaz ve istenen barışı sağlayamazsınız. Barış olmadan da geleceğe yönelemezsiniz.
Şeyh Sait’in mezarının yerini bilmek ailesinin en doğal hakkıdır. Ama bu aynı zamanda Kürt insanının ve tüm insanlığın en doğal, temel insani hakkıdır. Eğer Kürtlerle, huzur ve barış içinde geleceğe bakmak istiyorsanız, onlara yas tutma imkanını tanımak zorundasınız. Helallik istemek, Şeyh Sait’in mezarının yerini açıklamaktan geçer.
Kılıçdaroğlu, helalleşme konusunda ciddi ise, bir an önce Şeyh Sait’in ailesi ile buluşmalı ve onlara mezarların yerini bulacağı ve aileye teslim edeceği sözünü vermelidir.
Helalleşmenin başlangıcı budur. Seyit Rıza’nın mezarının Dersim için anlamı neyse, Şeyh Sait’in mezarının Sünni Kürtler için anlamı odur. Ve bunu en iyi anlayacak kişilerin başında bir Dersimli olarak Kılıçdaroğlu gelir.
Dersimli bir Alevinin, Sünni-Nakşibendi bir Kürt Şeyhinin ailesine destek vermesinin yaratacağı büyük pozitif enerji üzerine ve bunun bu ülke topraklarında barış için ne anlam ifade edeceğine dair söylenecek her kelime bile fazladır.
Bizlere, Türkiye’nin geleceği ile ilgilenen ve kaygı taşıyan insanlara düşen ise, Şeyh Sait olayı konusunda artık başka türlü konuşmayı öğrenmektir.
Başka türlü konuşmak ise Şeyh Sait olayı konusunda bugüne kadar sorulmamış soruları sormakla mümkündür. Yani, Şeyh Sait “dinci bir hareket miydi, Hilafeti getirip Şeriat devleti kuracak mıydı? Yoksa din sadece bir örtü idi ve asıl amaç bağımsız Kürt milli devletini kurmak mıydı? İngilizler desteklemiş miydi? ‘Yabancı parmağı’ var mıydı?” gibi artık baygınlık veren sorular yerine başka sorular…
Bir toplumu geçmişi ile barıştıracak ve geleceğe yöneltebilecek sorular, neler mi bunlar, söz bu da bir başka yazı konusu olsun.
Ama önce hep birlikte ailenin insani talebine destek verelim. Şeyh Sait’in mezar yerini bulunsun ve cenaze aileye teslim edilsin. Yas tutabilmek barışmanın en temel koşuludur. Kılıçdaroğlu’nun bu önemli adımı atarak Şeyh Sait ailesiyle buluşması ve beni şaşırtması en büyük dileğimdir. (TA/APK)