Beşiktaş’ın kanı deli deli akan erkek taraftarının çok önceleri bestelediği bir tezahürat var: “Deplasmanda dersin soran olursa.”
Bilmeyenler için sözlerini yazalım: Dün gece sevgilim aradı birden/ Ayrılalım dedi hayır yok senden/ Beşiktaş’ı daha çok sevdin benden/ Bitti gitti dersin soran olursa/ Üzgünüm sevgilim anlaşamadık/ Siyah beyaz aşkı paylaşamadık/ İşte böyle bir şey Beşiktaşlılık/ Deplasmanda dersin soran olursaaa…
Sözlerdeki gibi abartılı yaşayan erkekler var tabii. Ama sözüm onlara değil.
Bir de bizim gibi “dengeli” yaşayan çiftler var diyordum ki şimdi gecenin bir yarısı Beşiktaş Liverpool maçı sonrası bende yeni uyarlamalar mevcut: N’ldu can kuşum neden ayrıldın/ Dillere destandı hani sevginiiiz… diye başlasam… Kafiye tutmasa da Liverpool’a penaltı işi bitirdi dersin soran olursaaa… ile tamamlayabilirim.
Perşembe gecesi malumunuz UEFA Kupası 2. tur maçında Beşiktaş ile Liverpool karşı karşıya geldi: İngiltere’nin meşhur Anfield Road stadında…
Yani zemin güzel, İngiliz seyircisinin futbol kültürü diye bir şey var, UEFA’nın bir kalitesi var. Demba Ba sakat değil…
Türkiye’deki gibi yok TFF’ymiş yok hakemler taraflıymış, Beşiktaş üzerinde siyasi bir konsept uygulanıyormuş, yok kuş uçmaz kervan geçmez Atatürk Olimpiyat stadındaymış maç, sakatlık da çokmuş gibi durumlar yok. Tam seyirlik, keyiflik bir maç yani.
Hele ki hafta boyunca gerilmiş, üzülmüşseniz; kadın katliamları ile gözünüzü açıp, nefret cinayetleri haberleri ile dolmuş taşmışsanız, gazeteci katletmelere, mecliste tokmaklı yumruklu İç Güvenlik Yasa Tasarısı meydan muharebelerine tanık olmuşsanız… Nefes alınabilecek uzatmasız bir 90 dakika var demek oluyor.
O da ne; içeride oynanan maçlarda hakem hatalarına hop oturup hop kalkan, anlık krizlere girerek Beşiktaş taraftarının tipik özelliklerini sergileyen ve maç hevesinizi zaman zaman kursağınızda bırakan sevgiliniz de ilk yarıya yetişemiyor.
İlk yarı sizin yani. Ooh gel keyfim gel: Birayı da kendim alırım, tuzlu fıstığı da müdahalesiz löpür löpür götürürüm. İlk yarı gol yesek de canımız sağ olsun der, geçerim.
Ve maç başlıyor. Tam beklediğim gibi: Bir avuç Beşiktaş taraftarı Anfield Road’ı inletiyor. Ben de TV başında onlara eşlik ediyorum. Ellerimi başım üzerinde alkışlıyorum. Karşı atak olunca “kış kış”lıyorum. Beşiktaş iyi bastırıyor. Fıstık nemli ama olsun. Bira güzel. Gol de olursa… Şu lanet günlerde birazcık nefes be, 90 dakikalık bir huzur.
İlk yarı golsüz sona eriyor. Sevgilim 64. dakika da yetişiyor maça. Gol oldu mu, oldu mu,
telaşı ile TV’ye koşuyor. Gol yok, Beşiktaş’ın hala şansı var. Sevgilim trafiğin, işin, Türkiye’de olan bitenin stresini hala üzerinde taşıyor belli. Tezahüratlarımı daha da içli söylüyorum. Kayıtsız kalamıyor tabii eşlik ediyor. Eller havada oooo oleeyler, “Gücüne güç katmaya geldik/ Formanda ter olmaya geldik/ Beşiktaş seninle ölmeye geldik” tezahüratlarıyla devam ediyoruz.
O da ne? 84. dakikada hakem düdüğü çaldı. Ben “Penaltıyı göstermeee” diye sayıklayıp o birkaç saniye umutla yaşarken, sevgilim “Bunların alayı o.ç” diyerek kükredi.
Aynı sözler
Bir aslan miyav dedi minik fare kükredi hesabı ile ben miyavlayarak “o nasıl laf, şşş, ooo” diyorum. Aman Allahım ne mümkün, damarına basılmış gibi aynı sözler havaya savruluyor.
Bir de argüman buluyor ki hemencecik; bunlar da Hristiyan gericileriymiş, Hristiyan üstünlüğünü savunuyorlarmış. IŞİD’den bir farkları yokmuş. Bir İngiliz takımına versene o penaltıyı, verebilir misin, hayır! Bunların alayı…
Tahammülü zor. Bir sonraki hamlem TV’yi kapatmak oluyor. Durmuyor, ne mümkün, “Aşkım açar mısın” bağırmalarına, “Bağırma” miyavlamaları sayıklıyorum. Açıyorum!
İkinci gol
Bir sonraki tutumum odadan çıkmak oluyor. Bu kez de “Aşkım gelir misin” Bağırmaları…
Biz şu dengeli çift, iki dakika önce keyifle maç izleyen, birlikte tezahürat yapan hani... 21. yüzyılın modern çiftlerinden hani… 84. dakikadan 90. dakikaya… Altı dakikada dengeli olan ilişkimizin şirazesi kayıyor.
Ses tonu hiç düşmüyor, düşürecek tek şey o maçı birlikte bitirmek! Hakem üç dakika uzatma veriyor. Toplamda dokuz dakika sessiz izliyorum. Dokuz dakikada gönül almalar, sözlü sataşmalar var ama o hakeme edilen fütursuz cinsiyetçi küfür kafama çekiçle vuruyor sanki.
Maç bitiyor. Sessizlikten faydalanıp kalkıyorum. Dönüyorum internet alemine kafa dağıtmaya. Mecliste yine kavga varmış. Kadının biri CHP ile HDP’nin sosyal hesaplarına “Lan olum yine mi dayak yediniz yeter ama” diye serzenişte. Gülüyorum içten. Espri güzel sevgilimle de paylaşmak istiyorum ama sessizlik sürüyor. Çekiç hala kafamın üstünde. Küfrü duymak bile maruz kalmak kadar ağır geliyor.
Kadınlar karşı atakta
O da ne; twitter’da birkaç kadın maç ile birlikte değişen erkeklere sarmış durumda. Demek yalnız değilim: “Özgecan'la 'utanmayı' hatırlayan erkekler bi maçla her şeyi unuttular, amk'lar havada uçuşuyor. Döndük di mi 'normal' hayatımıza abiler? Sahi siz 2 gün önce neyden utanmıştınız? Neyse ya boşverin” diye yazanlar var.
Sessizliği bu ve benzer birkaç tivit ile bozuyorum. Bak olum yalnız değilim demeye getiriyorum lafı ama oooo! O da ne “İşte biz solcu kadınların da bu hastalığı”, “Aynılaştırmaya bayılıyormuşuz” hatta o tecavüzcü IŞİD’le bile bir tutabilirmişiz bu “sevgili erkekleri” de…
Ne maç ama değil mi! Kıran kırana sayın seyirciler… Rakip takımın oyuncusu hakemi aldatmaya dönük hareket ile kendini “yere attı”. Hakem ya bu nasıl bir savunma diyerek rakip oyuncuya kart gösterecek ya da TFF güdümünde toplumsal rolünü oynayacak.
Maç sonucu
Yerden kalkan oyuncu, aldatmaya dönük hareketinden değil, Liverpool maçında sesini yükselttiği için özür diledi sayın seyirciler. “Biz solcu kadın hastalığı” şimdilik olduğu yerde duruyor. Solcu kadınların vicdanında artık!
Notlar: UEFA Kupası 2. tur maç sonucu Beşiktaş 0: Liverpool: 1 (Penaltı, Balotelli)
Maçın rövanşı İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanacak.
“Biz solcu kadın hastalığı” maçı rövanşının yeri ise henüz belli değil! Modern ilişkilerimizin cenderesinde kadın taraftarların sahiplenmesini bekliyor. (NŞ/YY)