"Nasıl da güzel öğrenmişler bütün tezahüratları" diye hayran kaldı Beşiktaş'ın kadın taraftarına, BJK-Antep Belediye maçını yorumlayan futbol yorumcusu Turgay Demir. Kameralara Beleştepe yansıdığında ise ekledi, "eşlerini bırakmışlar tribüne, e bir yerde beklemeleri lazım tabii."
Fatma Onat'ın ta Eylül ayında, Fenerbahçe tribünleri kadın ve çocuklarla dolduğu zaman söylediklerini hatırlamak lazım bu noktada: "...keyifle dahil olduğum bir durumun tarafıma sunulmuş bir lütuf haline getirilmesi, hem benim futbol tutkuma hem de cinsiyetime yapılmış belki zarif düşünülmüş haksız bir hamledir."
Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu sezon seyircisiz maç oynatma cezasını stada kadın ve çocuk taraftar davet etmekle değiştirdiği herkesin malumu. Önce Şükrü Saracoğlu'nda deneyimlenen bu uygulama, 11 Ocak gecesinde de Beşiktaş tribünleri üzerinden karşımıza çıktı.
Yeni düzenlemeyi çeşitli yollardan okumak, değerlendirmek mümkün. Mesela bazısı bunu normal zamanda maça gitmeyen, toplumsal baskı ya da gelenek yüzünden gidemeyen bir kesimin stadyumlara alınması olarak yorumladı. Böylece Federasyon'un kararı kadınlara (ve çocuklara) 'iyilik' etmek olmuş oldu.
Aynı minvalde ilerleyen yorumlar, kadınların hemcinsleri arasında daha rahat maç seyredebileceklerini varsaydı ve dolayısıyla kadınların da özgürce stadyumda var olabileceği bir ortam doğmuş olması yine olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Bazısı "aman ne hoş, kızlarımız da maça gidebildi," dedi; bazısı "helal olsun delikanlı gibi tezahürat yaptılar," dedi.
"Kadın-çocuk" ikilisi (ya da tekilliği) farklı bağlamlarda hep toplumun en narin, en hassas ve korunmaya en muhtaç kesimi olarak gösterilir. Bu bakış açısı hem kadını özünde çocuklaştırdığı için, hem de insani meseleleri kadın-çocuk meseleleri olarak yeniden kurduğu için sakıncalıdır.
Mesela, bir savaşın kendi içindeki ahlaki boyutu sorgulanmaz da, savaş eleştirisi kadın-çocuk zayiatı üzerinden tartışılır. Pek tabii ki, "bütün kadınlar çiçektir" söylemi de bu gibi yollardan güçlendirilmiş olur ve toplumdaki ayrımcılık böylece derinden beslenir; çiçek gibi kadınlar sayesinde kadın gittikçe ezilir.
Seyircisiz maç yerine stadyuma kadınları ve çocukları bedava olarak almanın, yukarıda bahsettiğim genel ayrımcılıktan öte, futbola özel birtakım sorunları daha var. Taraftarın cezası seyircisiz maçken artık yerinin "kadın-çocuk"la değiştirilmesi olmuştur.
Küfreden taraftara ceza olarak stadyuma kadın-çocuk almak bu grubun hem küfretmediğini hem de taraftar olmadığını varsayar. Taraftar olsaydı kadın, taraftara ceza olarak stada bedava giremezdi.
Küfredebilseydi kadın, küfüre ceza olarak "Küfürsüz Aşk" pankartlarının altına oturtulmazdı. Korunmaya muhtaç kadın-çocuk bu şekilde korunmaya muhtaç özelliği sayesinde erkeği terbiye etme özüne sahip kadın-çocuk imajı ile değiştirilir.
Erkek olduğu varsayılan taraftar hem yerinden edilir, hem de kadına taraftarlık yasaklanır.
Kuşkusuz erdem değildir küfretmek, idealize edilmemelidir taraftarlık ve küfretmek değildir taraftarlığın özü. Fakat yine kuşkusuz ki testosteron değildir küfrettiren; ideal ya da değil hem kadın hem erkektir (gerçek) taraftar ve saflaştırılmış, arındırılmış "kadın-çocuk" değildir memleketteki futbolu daha erdemli yapacak olan. (NY/ÇT)