Dikkatini toparlayamıyorsan, rutin işlerini bile savsaklıyorsan, gün boyu huzursuzsan, çevrende olan bitene sinirlenip içinden dışından küfrediyorsan, yavaşlayan karar mekanizmanı hızlandıramıyorsan, adaletsizliklere artık hiç katlanamıyorsan, kendine artı enerji yükleyemiyorsan, mükemmeliyetçilikten zarar görmeye başladıysan, giderek daha az konuşmaya başladıysan, yüz kaslarını gevşetemiyorsan, mola veremiyorsan, gereğinden fazla çalışıyorsan, sürekli kendinle savaşıyorsan, hep başkalarını dinleyip kendini dinlemiyorsan eğer; bi’ dur hele!
Ruhun hep aç mı? Karnın hiç doymuyor mu? Yuttuğun lokma midende taşa dönüşüyor mu? Barsakların tembelleşti mi? Elin yavaşladı mı? Seçili alanlarında tahammülün azaldı mı? Tedirgin misin? Şevkin kırılıp heyecanın azaldı mı? Güven duygun zedelendi mi? Dünyada ülkede olup bitenler yüreğini daraltıyor mu? İç - dış dengen bozuldu mu? Kafan karışıksa. Eskiden keyif aldığın şeyler artık vermiyor mu? Sen bi’ dur hele!
Sıkça iletişim arızası yaşıyorsan, herkese sevgili ve saygılı olup kendine hoyrat davranıyorsan, "benden bu kaa" diyemiyorsan, ne önce ne sonra “can” demeyip hep “canan” diyorsan, kendini hep “eksik” hissettiğin halde “tamam”lamayı beceremiyorsan, teslimiyeti zayıflık addediyorsan, “böyle gelmiş ama böyle gitmemeli” ya da “böyle gelmiş, böyle gider” meselinde “araf”ta kalıyorsan, birlikte yapılması gerekirken tek başına yaptığın işler için isyan etme hakkını kullanmıyorsan, hayatın müziğini işitmiyorsan, havale mekanizmanı işletemiyorsan eğer sen bi’ dur hele!
Başkalarını koruyup kolladığından sırayı kendine sıra gelmiyorsa, taşıdığın yükün tonajı her geçen gün daha da artıyorsa, yaptıkların “takdir” değil, “tekdir” görüyorsa, gözlerin ferini yitirdiyse, dişlerin sıkmaktan dümdüz olduysa, uyku kaliten düştüyse, eylem ve söylemlerin birbiriyle eşleşmiyorsa eğer sen hele bi’ dur!
Deli ya da “edepsiz” olamıyorsan, arzına maruz zaman ayırmıyorsan, en azından yakın uzaklara bile kaçmıyorsan, şikayet hakkını kullanmıyorsan, yürümek yerine hep koşuyorsan, “hayır” sözcüğünü hiç kullanmayıp, “evet” ve “bittabi”yi çok sık kullanıyorsan, tarafgir olamıyorsan, hiç talep etmeyip hep arz ediyorsan, kaçmayı bilmediğinden seni çevreleyen sorunlu insanlara yakalanıyorsan, dalgınsan, yalancı ve yarım gülüşlüysen, sabahları kaskatı ve dinlenmemiş bir vücutla kalkıyorsan, söküklerini dikemiyorsan, “umut, umut ille de umut” diyemiyorsan eğer sen hele bi’ dur!
Baktığın yönü değiştiremiyorsan, bilumum ağrıların yüzünden sıkça ağrı kesici kullanıyorsan, kaçacak deliğin yoksa ya da bulamıyorsan, payandasız kaldıysan, hayatı esnetemiyorsan, sana göz kırpan güzellikleri göremiyorsan, “süper”, “mega”, “ultra” olmaktan vazgeçip sıradanlaşmıyorsan, sevdiklerine azami ama kendine asgari itina gösteriyorsan, giderek daha da “hız”lanan hayata yetişmeye çalışırken “haz”ları ıskalıyorsan eğer sen bi’ dur hele!
Seçmediğin ama sana dayatılan alanlardaki talimatları yerine getirmekten seçtiğin alanlara sıra gelmiyorsa, hayatının satırları “eğer, eğer, eğer” diye devam ediyorsa eğer hele bi’ dur!
Evet, evet hele bir dur! Derince soluklan! Önce kendini dinle; alçak sesle. Duy kendinin sesini! Ardından hayatın müziğini daha iyi duymak çaba harca! (ŞD/AS)