3. paylaşım savaşı dünyanın genelinde insanlığı ve doğayı yavaş yavaş derin bir çürümenin eşliğinde yok ediyor. Savaşın ana aktörleri, olan biteni doğallaştırmak için medya dahil elindeki bütün olanakları kullanıyor. İnsanlar bu süreçte ırkçılığın kanatları altında kanlı birer katile, her an birinin boğazına çökmek isteyen vampire, zombiye dönüşüyor.
Örneğin bugün Artsakh'ta tehcir-soykırım uygulayanlar yakın zamanda ne yapmıştı? Hatırlayalım. Yetenekli bay despot Aliyev dünyayı nasıl yemleyeceğini biliyor. Erdoğan'dan mı öğrendi, sanmam daha çok birbirine baka baka kararmış gibiler.
Önce "dünya basını"nı marifetlerini sergilemek üzere yeni işgal alanlarına davet ediyor. Yediriyor, içiriyor, ceplerine harcırah da koyuyor. Dünya basınının bu saygın üyeleri o arada, geçtim başka zulümleri Azerbaycan'da gazetecilik faaliyeti yapılamadığını, ülkenin basın özgürlüğü endeksinde epey gerilerde olduğunu (2022'de 154. sıra), bazı gazetecilerin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını, gazetecilikte ısrar edenlerin hapsedildiği ve orada da baskıya uğradığından haberleri bile olmamasını tercih ediyorlar. Aliyev diktasına, savaşa karşı en ufak bir muhalefetin şiddetle cezalandırıldığını görmemeyi seçiyorlar.(1)
Sonra yalanlar şelale: Azerbaycan'ın askeri harekat yapacağını kimse tahmin edememiş, Azerbaycan kendi topraklarında operasyon yapıyormuş, olanlar uluslararası hukuka uygunmuş, tıpkı TC gibi işgal ettiği yerlere barış ve demokrasi götürecekmiş, topraklarını terk etmek zorunda kalan Ermenilere su ve bisküvi veriyorlarmış; daha da acımasızlaşanları ise çürümüş, kanlı cesetlere sarılıp geçmişte onlar da şöyle yaptı böyle yaptı diye bugünün katillerini aklama derdindeler.
Halbuki son işgal saldırısına "gerekçe" yapılan 4 Azerbaycanlı polisin öldüğü iddia edilen mayın patlamasını araştırsalar belki işlerin göründüğünden farklı olabileceğini de düşünebilirlerdi. Ancak ne gerek var değil mi klişelere sarılmak varken?
Stepanakert yakınlarında onlarca kişinin ölümü yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olan yakıt deposu neden patladı? Bu işgal saldırısı olmasaydı böyle bir "kaza" yaşanır mıydı, yüzlerce kişi "kaçmak" için yakıt kuyruğuna girer miydi? Gözünü kan bürümüş kalabalıklar için onlar zaten insan değil, ama kamu vicdanını temsil ettiğini iddia eden gazeteciler için de mi aynı?
Uluslararası sahnede yer alan politikacıların köseleye dönüşmüş suratları ve sözleri "işimize bakalım, olan olmuş" kıvamında. Nasıl olsa Azerbaycan'dan petrol, gaz akıyor. Diktatör de olsa yatıştırmak lazım. Hem Aliyev de barış istiyormuş. Aliyev'in daha yakın zamanda Ermenistan için Batı Azerbaycan dediğini duymak; Ermenistan sınırları içindeki Suynik bölgesinde köylere saldırıların devam ettiğini görmekse işlerine elbette gelmiyor.
En akıllımız
Suyun üstünde dans ettiğini zannedip, zeytinyağı damlası olma özlemiyle yanıp tutuşan en akıllımız ise soruyor: Bu konuda kimse açıklama yaptı mı?
Bölge halkları kan dökmenin, fethetmenin histerisiyle yoğrulurken, açıklama yapmayı muhalefetten saymak zavallılığımızın belgesi olsa gerek. Tabii arada yasak da savmak lazım. O da gerekli! Biraz ferah tutar...
Ancak dünyanın içinde yuvarlandığı felaket düzeyi bizim gönül rahatlamamızla çözülebilecek bir durum da değil. Bütün bunlardan kurtulmak istiyorsak, her şeyden önce post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nın şu ya da bu aktörünün yanında tavır almak yerine, dünya çapında barış, dayanışma ve yeni bir dünya yaratma mücadelesi veren bir hareketi organize etmeyi önümüze koymamız şart. Savaşın aktörleri gayet ciddiler. Nükleer silahların kullanıldığı bir yerde entelektüellere kimsenin kulak vereceğini sanmam. Bu yüzden bizim de kalıcı örgütlenme ve mücadeleleri önümüze koyarak çok daha ciddi olmamız şart!
Nazilere hürmet
Geçenlerde Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski Kanada'yı ziyaret etti. Zelenski'nin Kanada parlamentosuna hitabından sonra Ukraynalı bir Nazi savaş artığı parlamentoya şöyle tanıtıldı:
“Bugün burada salonumuzda, 2. Dünya Savaşı'nda Ukrayna'nın bağımsızlığı için Ruslara karşı savaşan ve bugün 98 yaşında olmasına rağmen askerlere destek vermeye devam eden Ukraynalı-Kanadalı bir savaş gazisi var, adı Yaroslav Hunka. O bir Ukraynalı kahraman, Kanadalı bir kahraman ve kendisine tüm hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Teşekkür ederim.”
Sonra milyonlarca kişinin oyununu temsil eden, koskoca "demokrasinin neferleri"nin aklına hiç soru işareti takılmadan ayağa kalkıp alkışladılar. Çünkü savaşın manipülasyon/hipnotize etme gücü çok yüksek. Ertesinde pişmanlık gösterdiler. Baskılar sonucu istifa etmek zorunda kalan Avam Kamarası Başkanı Anthony Rota, Hunka'nın Nazi olduğunu bilmiyormuş! Aman ne büyük bir masumiyet. Bir kısmının özürleri kabahatlerinden de büyüktü. Naziler her ne kadar asıl komünistlere karşı savaşmış olsalar da Ukrayna'da Yahudi sivilleri de katletmişlerdi. Böyle düşünenlerin katledilen Ermenilerle ilgili ağzından kanlı salyalar akıtanlardan çok da farklı olduğunu düşünülebilir mi?
Neo-faşistle kol kola olmak
Sonra aklım bir fotoğrafa doğru yuvarlandı. Görüntü uzaklardan. Arjantin'in müstakbel devlet başkanı neo-faşist Javier Milei (2) ve ABD'nin Arjantin elçisi Marc Stanley poz vermişler.
"Canım şimdi otokrasiye karşı mücadele ediyoruz dedik faşizme karşı değil. Hem adam sonunda bizim dediğimizi yapacak, hem de Çin'in buralarda belini kıracak. Ayrıca adama epey yatırım yaptık, bilimsel çalışıyoruz. Seçmenin aklını çelmek o kadar kolay mı sanıyorsunuz? Yapay zeka hizmetimizde. Adam Trump'dan bile 'deli'yse, rahmetli köpeği Conan'ın ruhuyla falan konuşup kararlarını ona göre veriyorsa ne olmuş? Sonunda yine gelip bize soracak.
"Ha unutuyordum. Biz diğer adayları da çağırdık. Her seçim öncesi hep çağırırız. Yani geleneksel. Niye mi, demokrasinin gereği elbette! İşçilerin falan adayı olduğunu söyleyen biri (Myriam Bregman) ise gelmedi. Onu not aldık..."
Ne münasebet! Bu çağırma işini Çin elçiliği elbette yapamaz, bu Arjantin'in iç işlerine karışmak olur, demokrasiye aykırı...
(AS/AÖ)