Ormanlar Kralı Aslan ormanda yaşayan tüm hayvanlar üzerinde hâkimiyetini sürdürürken, biraz da kurnazlıkta sınır tanımayan danışmanı tilkinin etkisiyle tavşana gıcık oluyordu.
Onun hızlı hareketleri, çalışkanlığı ve zekâsı sebepsiz yere sinirine dokunuyor ve her nedense kendisi için bir tehdit algısı yarattığını düşünüyordu.
Bir gün tilkiyi çağırıp tavşanı ormandan kovmanın çaresini aramaya koyuldu. Tilki buna akıl verdi. “Efendim, bir kanun çıkartarak ormanda yaşayan herkesin şapka giymesini mecburi kılın. Bu tavşan hızlı hareket ettiği için şapkayı başında taşıyamaz. Kurala uymadığı için de ormandan sınır dışı edebiliriz.”
Bu fikir aslanın kafasına yattı. Çıkartılan şapka kanunuyla ormanda yaşayan tüm hayvanlar şapka giymeye zorlandı. Bir süre sonra hayvanlar şapka işini savsaklamaya başladı, kimisi evden çıkınca takmayı unutuyor, kimi daldan dala atlarken düşürüveriyor, kimi avının peşinde koşarken nerede düşürdüğünü bulamıyordu.
Hikâyemizin kahramanı tavşan ise tilkinin kirli planının aksine şapkasız çıkmıyordu.
Böylece bu kanun, hükmünü yitirip uygulamadan çıkartıldı. Aslan tilkiyi çağırarak ve biraz da kızarak, planın tutmadığını başka bir şey düşünmesini, yoksa onu sınır dışı edeceğini söyledi.
Tilki başladı yeni bir kumpas kurmaya. “Buldummm!” dedi. “Tavşanı çağırıp size sigara almasını söyleyin. Uzun da getirse kovun, kısa da. Nasıl fikir?”
Aslan “Hımm Harika!” diye yanıt verdi.
Çağırdılar tavşanı “Oğlum git bana bakkaldan bir Samsun alıp geliver”
Parayı alan tavşan işin içinde bir bit yeniği olduğunu sezerek, kıvrak zekâsını kullanıp, atladı hemen “Uzun mu olsun, kısa mı? Bu zekâ pırıltısı üzerine aslan çıldırdı, tavşana döndü ve bağırarak : “Şapkan nerede lannn?”
***
Yer: Türkiye Büyük Millet Meclisi Salonu. Şırnak Milletvekili Ferhat Encü Meclis Kürsüsündeki konuşmasına, “Öncelikle kolluk kuvvetleri tarafından katledilen tüm sivilleri, tüm çocukları burada anıyorum.” diyerek başlıyor.
Milletvekillerinden yanıt gecikmiyor.
- Ne diyorsun be, kolluk kuvvetleri nasıl katleder?
- Geri sar, geri sar!
- Ne diyor bu Sayın Başkan?
Başkan: “Sayın Encü sizi temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum. Lütfen kaba ve yaralayıcı cümleler kullanmayın. Kolluk kuvvetleri katletmez, kolluk kuvvetleri terörle mücadele ediyor.”
Encü: “Burada dillendirdiğimiz gerçekler sizin hoşunuza gitmeyebilir.”
Burnundan soluyan milletvekilleri yavaş yavaş kürsüye doğru yaklaşarak Encü’nün etrafını sarmaya başlıyor.
- Teröristsin sen!
- Dağa git!
Encü devam ediyor: “İki yaşındaki Esra Şalk’ı hatırlatıyorum. Son süreçte Silopi’de top mermileriyle katledilen sivilleri hatırlatıyorum.”
Masaya vurmalar ve bağrışmalar devam ediyor.
Encü: “Dört yıl önce Türk savaş uçakları tarafından hunharca bombalanan 34 insanı, çocuğu hatırlatıyorum.”
Başkan: “Sayın Encü sizi iç tüzüğe uygun bir dil kullanmaya davet ediyorum.”
Encü: “Sizin bu tepkiniz gerçekleri örtemeyecektir.”
- Burası Türkiye Cumhuriyeti sen teröristsin!
- Sayın Başkan susturun şunu. Dünyanın hiçbir parlamentosunda böyle bir konuşma olamaz. Teröristsin sen, dağdan gelmişsin, dağa git!
- Bu adamın yeri hapishanedir. Dağdan gelmiş, dağa gitsin!
Encü: “Bağırabilirsiniz, hazmedemeyebilirsiniz. Bunlar gerçektir. Beni terörist ilan edenler teröristin en alasısınız.”
- Ahlaksız herif! Dağa git!
Encü: “Siz bu halkın iradesiyle seçilen bir insanı terörist olarak itham edemezsiniz. Haddinizi bilin. Sizden korkmuyoruz. Suçlarınızı her platformda dile getireceğiz. Siz bu gerçekleri örtemezsiniz.”
Başkan: Sayın Encü süreniz dolmuştur. Sayın milletvekilleri yerlerinize geçin. Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Ve sonu gelmeyen beş dakika saldırı arası. Bir süre sonra küfürler havada uçuşmaya, yumruklar konuşmaya başlıyor. Meclis kamerasının kayıtta olmadığı bu anlar gelişen teknoloji sayesinde cep telefonlarıyla kamuoyuna duyuruluyor. Havada dönüp dolaşan cümle: Dağa git lan!
Ve ikinci gün dokunulmazlık tartışmalarının yaşandığı kalabalık ve küçük salonda gerginlik devam ediyor. Tosun Paşa filmindeki kavga sahnesini aratmayan masa üstüne çıkmış adamlar, araya giren kadın milletvekilleri, kimin kime ne için vurduğu anlaşılmayan, yumruklarını konuşturan sportif vekil görüntüleri geliyor ekrana. Yine aynı nakarat:
“Dağa gidin!”
Toplantı 2 Mayıs’a erteleniyor. Dokunulmazlık fezlekelerinin görüşüldüğü Meclis Anayasa Komisyonu’nda AK Partili ve HDP’li milletvekilleri arasında maçın ikinci raundu başlıyor. Dokunulmazlık kaldırılmadan önce milletvekilleri birbirlerine dokunmaya devam ediyor. Bu kez Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ HDP’li milletvekillerini eşkıya olarak itham ediyor. Fırlatılan pet şişeler, bardaklar dosyalar, uçan tekmeler, yumruklar..
“Dağa gidin!”
Ve HDP dışındaki partilerin oylarıyla dokunulmazlık fezlekesi kabul ediliyor. Mardin Milletvekili Mithat Sancar yaptığı tarihi konuşmada “Bu ortam bu akşamdan itibaren bir müsamereye dönüşmüştür. Biz bu tiyatronun figüranı olmayacağız” diyor. Geriye bir anda yabancılaştıkları mekan olan Meclis’te önceden çalışılmadığı belli olan, duygusal bir tepkiyle söylenen marşlar, dünya manşetlerine yansıyan görüntüler, kullanılamaz hale gelen salon ve yaralanan milletvekilleri kalıyor. Ertesi gün grup toplantılarında Başbakan Davutoğlu, AKP’li milletvekillerini “Destan yazdınız” diyerek kutluyor. AKP ve MHP toplantılarında yapılan konuşmalarda HDP’liler; “PKK seviciliği, bölgesel taşeron, yabancı unsurların maşası, ucuz kahraman, eşkıya, terörist ve şiddet yanlısı” olarak suçlanıp vicdanlar rahatlatılıyor. CHP ise Başbakan Davutoğlu’nun ve bakanların dokunulmazlıklarının kaldırılmayacağını öğrenince “evet” oyu verdiği için hafiften bir pişmanlık yaşıyor gibi.
Netice itibariyle; HDP’nin Meclis’te olmasını bir türlü hazmedemeyen ve parlamento dışına çıkarılması için elinde geleni yapan mevcut iktidar işine gelmeyen, kirli işleri hatırlatıldığında seçilmiş milletvekillerini ‘terörist’ olmakla itham ediyor ve onlara söyledikleri tek cümle “Dağa git!”
Dağdan gelmeyen bu milletvekillerine her seferinde düz ovada siyaset yapmalarının yolunu tıkayan iktidara en güzel cevabı tıpkı tavşanın aslana “Uzun mu olsun kısa mı” dediği gibi Demirtaş veriyor: “Parlamentoyu halk kurar, halk eğer isterse birden fazla parlamento da kurar”
Aslanın tavşana, “Şapkan nerede lan?” dediği gibi köşeye sıkıştığında HDP’lilere “Dağa git lan!” diyen zihniyetle bakalım nereye varacağız. (BD/HK)