Çok değil bir kaç saat önce dersteydim ve arka sıralardan önlere öğrencilerin fısıldaşmaları geliyordu, havaalanı ve metroya yapılan saldırı haberi bütün sınıfa yayıldı, herkesin elinde telefonlar, kimisi ailesini arıyor, kimisi de haber sitelerine bakıyordu, sonunda bir öğrenci ağlayarak dersten çıktı.
Bunun üzerine dersin hocası ara verdi. Herkesin yüzünde kaygı ve sakinlik okunuyordu. Telefonuma bakınca ailemden gelen mesaj ve telefonları gördüm, her şeyin yolunda olduğunu yazdım, sesli mesaj bıraktım. Ağlayan kız öğrenci yerine oturdu, derse bir süre devam ettik. Dersin hocası, öğrencilere üniversitede kalın diye öneride bulundu.
Duramadım, kaldığım öğrenci stüdyosuna gittim, tüm öğrenciler mutfakta oturmuş, haberleri izliyordu, masalarda laptoplar… Küçük bir haber merkezinden farksız gibiydi. Kaç kişi ölmüştü, patlama ilk ne zaman olmuştu? Dersler iptal edilecek mi edilmeyecek miydi? Facebook’tan güvendeyiz mesajları…
TIKLAYIN - BRÜKSEL'DE METRODA PATLAMA
Bu sırada sınıf arkadaşlarımdan birinin olay yerinde yaralandığını öğrendim, yaralıydı ama ‘güvendeydi’. Yine yerimde duramayıp okulun kütüphanesine doğru yola çıktım. Etterbek öğrencilerin okuduğu, yaşadığı bir ilçe, saldırıların olduğu metro durağına 15 dakika uzaklıkta. Kısa bir yürüyüş mesafesi ile üniversitedeydim. Tramvay ve otobüs hatları sefer yapmıyordu. Valizini toplayan öğrenciler ellerinde kartonlara gidecekleri yeri yazmış, otostop çekiyorlardı. Kıyamet gününü tasvir eden bilimkurgu filmlerini anımsadım. Üniversite’ye askeri destek gelmiş, silahları ile girişte bekliyorlardı. Üniversitede öğrenciler, danışmada bekliyor, ellerinde telefonlar, derslere ara verilip verilmeyeceği konuşuyorlardı. Kütüphanede tek tük okuyan, araştırmasına devam eden öğrenciler…
TIKLAYIN - BRÜKSEL HAVAALANINDA PATLAMA
Dünya ne kadar küçük ve aslında ne kadar da büyüktü. Bir kaç gün önce ilk gençlik yıllarımın geçtiği İstiklal Caddesi, şimdi Avrupa’nın kalbi Brüksel… Her patlama ruhumuzu daha da köreltip köleleştiriyor. Sakın dışarı çıkmayın; güvenli yerler, güvenli insanlar arasında kalın.
Üçüncü dünya savaşı, hoşgörüsüzlüğün ağır bedelleri, ölenler ve onların yakınları... Bütün bunlar çok tatsız bir baharın başlangıcıydı ve şunu daha iyi fark edebiliyorum ki, insanlar korkuyor ve korku tahammülsüzlük yaratıyor, korku muhafazakar düşünceyi güçlendiriyor, korku ondan olmayanı dışlıyor. Ve Avrupa çok korkuyor; ya siz? (EK/HK)
* Fotoğraf: Dursun Aydemir - Brüksel/AA