*Temsili görsel: Pexels.
Aralık 2019'dan bu yana yavaş yavaş tüm dünyayı etkisi altına alan yeni koronavirüs (COVID-19) salgını ülkelerin mevcut şartlarına da bağlı olarak farklı sosyoekonomik sorunları ve hak ihlallerini de beraberinde getirdi.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de Ukrayna'da taşıyıcı annelerin yabancı çiftler için dünyaya getirdiği, fakat COVID-19 seyahat yasakları sebebiyle ülkede -hatta bir otelde- mahsur kalan yeni doğan bebekler.
Kadınların yabancı çiftler için taşıyıcı annelik yapması, Ukrayna'da yaygın bir uygulama.
Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Çocuk Hakları Komiseri Mykola Kuleba'nın 1 Haziran'da yaptığı açıklamaya göre, Ukraynalı taşıyıcı annelerin dünyaya getirdiği bebeklerin yüzde 80'i doğumun ardından ülke dışına çıkarılıyor.
Peki ya COVID-19 salgını sebebiyle ülkeler arası seyahatin olabildiğince sınırlandırıldığı böyle bir dönemde, yani biyolojik aileler gelip çocuklarını Ukrayna'dan alamadığında ne oluyor?
İngiltere'nin The Guardian gazetesinde yayınlanan makalesinde Oksana Grytsenko tam da bu soruya yanıt arıyor.
Grytsenko bu yazı için hem "İnsan Üreme Merkezi" yöneticileriyle hem de taşıyıcı annelik yapan kadınlarla konuşmuş.
Aldığı yanıtlar, bu durumun sadece bebekler ve onlara ulaşmayı bekleyen aileler açısından değil, genel anlamda taşıyıcı anneler açısından da hak ihlaline varan sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunları beraberinde getirdiğini ortaya koyuyor.
Kiev'in "İnsan üreme merkezi"
Kiev merkezli BioTexCom dünyanın en büyük taşıyıcı annelik kliniği.
İnternette kısa bir araştırma yaptığınızda firmanın "Tüp Bebek Merkezi" olduğunu söyleyen Türkçe bir internet sitesi olduğunu görüyorsunuz. Merkezin İngilizce adı ise "Centre for Human Reproduction." Kabaca bir çeviriyle "İnsan üre(t)me merkezi."
COVID-19 sebebiyle Mart ayında sınırlar kapatılıp yabancı çiftler Ukrayna'ya gelemeyince merkeze bağlı çalışan kadınların doğurduğu yaklaşık 50 kadar bebek, şehir dışındaki Venice Hotel'de tutulmaya başlıyor.
Henüz bebeklerini yakından görememiş biyolojik anne babalarsa görüntülü görüşme yoluyla ya da sesli mesajlar göndererek bebekleriyle iletişim kurmaya çalışıyor.
Şirketin tartışmalı sicili
BioTexCom da Mayıs ortasında bir video yayınlayıp bebekler ve ailelerin durumuna dikkat çekmiş, yetkililerden seyahat kısıtlamalarının gevşetilmesini talep etmiş.
Öte yandan şirketin adli sicili de aslında bir o kadar tartışmalı. BioTexCom için çalışan kadınlardan Tetiana Shulzhynska, 2015 yılında taşıyıcı annelik sürecinin sağlığına zarar verdiğini belirterek merkez hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Bu şikâyetin ardından merkeze soruşturma açılıyor.
Halen devam eden bu soruşturmanın yanı sıra en az üç kadın daha doğum yaptıktan sonra rahimlerinin alınmak zorunda kaldığını belirterek şirket hakkında yasal işlem başlatmış.
2011 yılında ise İtalyalı bir çift şirket sayesinde sahip oldukları çocuklarıyla herhangi bir genetik bağları olmadığını fark etmişler.
Firma sahibi Albert Tochilovsky 2011 yılında yapılan taşıyıcı annelik işlemleri sırasında "embriyolarda bir karışıklık" olduğunu inkâr etmiyor.
Şirketine bu "karışıklık" sebebiyle insan kaçakçılığı iddiasıyla soruşturma başlatılan Tochilovsky, 2011 yılında BioTexCom'un sadece bir senedir iş yaptığını belirtip bu karışıklığı "tecrübesizliklerine" bağlıyor.
Etik, çocuk hakları ve taşıyıcı annelik
Ukrayna'da taşıyıcı annelik uygulaması sadece BioTexCom gibi merkezler üzerinden tartışılmıyor. Aksine, özellikle pandemi süreciyle birlikte söz konusu uygulamanın çocuk hakları bağlamında ne kadar etik olduğu sorgulanıyor.
Örneğin, Ukrayna'nın çocuklardan sorumlu kamu denetçisi Mykola Kuleba'ya göre yıllardır ülkede mevcut olan bu sistem aynı zamanda çocukların haklarını ihlal ediyor.
Bu yüzden de sistemin reforme edilmesinden çok, yabancı çiftlerin ülkedeki taşıyıcı annelik uygulamasından yararlanmasının toptan yasaklanmasını istiyor.
Fakat Rusya ile devam eden savaş durumu ve dar boğazdaki ülke ekonomisi düşünüldüğünde, taşıyıcı annelik özellikle küçük yerlerde ve kırsal bölgelerde yaşayan yoksul kadınlar için hala bir çıkış yolu.
Beraberinde getirdiği pek çok ağır ruhsal ve bedensel soruna rağmen.
Kadın yoksulluğu ve taşıyıcı annelik
Bu noktada 39 yaşındaki Liudmyla'nın The Guardian'la paylaştığı hayat hikayesi ülkedeki ekonomik zorlukların ve kadın yoksulluğunun kadınları nasıl taşıyıcı annelik yapmaya yönelttiğine de ışık tutuyor:
"Satış görevlisi ve bekar bir anne olan Luidmyla yıllar boyunca üç çocuğuyla birlikte o dönemde kaldıkları pansiyon odasından daha iyi bir evde yaşamak için çabalayıp durmuş.
"Bu yüzden de 2017 yılında bir taşıyıcı annelik kliniğine gitmiş ve oradan aldığı parayla ev kredisi çekmiş.
"Her ne kadar doğum sırasında yaşanan komplikasyonlar sebebiyle bir süre yoğun bakımda yatmak zorunda kalsa da aldığı krediyi geri ödeyebilmek için ikinci defa taşıyıcı annelik yapmış."
"Onu vermek istemedim"
Luidmyla'nın ikinci taşıyıcı anneliği ise biraz daha travmatik:
"Embriyo transferi Kiev'de yapılan Luidmyla hamileliğinin büyük bir kısmını Kiev'in güneybatısındaki Vinnytsia şehrinde geçiriyor. Fakat taşıyıcı annelik ajansı bebeğin nüfus kaydının orada yapılabilmesi için Luidmyla'dan doğum yapmak için Polonya'ya gitmesini istiyor.
"Avrupa'nın pek çok yerinde olduğu gibi ticari amaçlarla taşıyıcı annelik yapmanın yasak olduğu Polonya'daki hastane personeli ise Liudmyla'nın taşıyıcı anne olduğundan haberdar değil.
"O günleri ve bebeği hatırlayan Luidmyla, 'Onu vermek istemedim, ağlayıp duruyordum' diyor: 'İki gün boyunca yeni doğan bölümünde bebekle ilgilendikten sonra gitmesine izin vermek korkunçtu. Ama tüm bunların ne anlama geldiğini biliyordum'."
Luidmyla şimdi ise taşıyıcı annelik şirketinin kendisine olan 6 bin Euro'luk borcu ödemesini bekliyor. "Karantina yüzünden paranın tamamını gönderemeyeceklerini söyleyip duruyorlar."
Fiziksel ve psikolojik travma
Ukrayna'da para karşılığı taşıyıcı annelik yapan kadınların ifadeleri uygulamanın psikolojik etkilerinin yanı sıra kadınların genel sağlığı ve bedeni üzerinde kalıcı hasarlar bırakabileceğini de ortaya koyuyor:
"Eskiden troleybüslerde biletçi olarak çalışan iki çocuk annesi Shulzhynska, aldığı banka kredisini acilen geri ödemek zorunda olduğu için 2013 yılında bir taşıyıcı annelik kliniğine başvuruyor. O kadar parasız ki klinik Kiev'e bilet alabilmesi için ona para gönderiyor.
"İtalyalı bir çift için taşıyıcı annelik yapmayı kabul ediyor, fakat iki aylık hamileyken rahminde dört canlı embriyo olduğu ortaya çıkıyor. Biyolojik aile embriyolardan sadece birinin kalmasını isteyince diğer üç embriyo ameliyatla alınıyor.
"Mayıs 2014'te bir kız çocuk dünyaya getiren Shulzhynska, bebeği aileye veriyor ve 9.000 sterlin, yani yaklaşık 75 bin lira alıyor.
"Altı ay sonra şiddetli karın ağrısı şikayetiyle hastaneye gittiğinde ise doktorlar Shulzhynska'ya rahim ağzı kanseri teşhisi koyuyorlar. Shulzhynska'nın ameliyat için para toplayabilmesi yaklaşık bir senesini alıyor. Ortada herhangi bir kanıt olmasa da kanserin taşıyıcı annelikten kaynaklandığından şüpheleniyor."
Bu yüzden de 2015 yılında BioTexCom's suç duyurusunda bulunuyor.
Taşıyıcı anneliğe karşı örgütlenme
Dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi Ukrayna'da da kadınlar karşı karşıya kaldıkları olumsuz şartların pasif mağdurları olmayı kabul etmiyor, özellikle sosyal medya üzerinden organize olup hem seslerini duyurmaya hem de birbirlerini uyarıp bilgilendirmeye çalışıyorlar.
Kendisi de eskiden taşıyıcı annelik yapmış olan Svitlana Sokolova da bu kadınlardan biri.
Sokolova artık Ukrayna'daki taşıyıcı annelere yardım eden "Annelerin Gücü" örgütünde aktivist. Sokolova'ya göre taşıyıcı annelerden gelen kötü muamele şikayetleri COVID-19 karantinası sırasında daha da artmış.
La Strada sivil toplum ağının Ukrayna ofisinde avukatlık yapan Maryna Lehenka her yıl yaklaşık 100 kadar taşıyıcı annenin yardım hatlarını arayıp şikayetlerini dile getirdiklerini söylüyor.
Fakat, diğer yandan, Oksana Grytsenko'nun The Guardian'daki makalesini noktalarken söylediği gibi "taşıyıcı annelerin dünyaya getirdiği yeni bebekler neredeyse her gün BioTexCom kliniğine gelmeye ve merkez tarafından oteldeki geçici yeni doğan bölümüne yerleştirilmeye devam ediyor."
(SD/PT)