Tek dileğim, bu yazıdan sonra adının mevzu bahis konu vesilesiyle başka bir yerde tekrar tekrar anılmaması ama bunun boş bir dilek olduğunu ne yazık ki herkes kadar ben de biliyorum. Özge Özpirinçci, 28 yaşında, kendi ayakları üzerinde durabilen genç bir kadın. Son bir haftadır, sosyal medya ve çeşitli basın yayın organları üzerinden anlamsız bir lince maruz kaldığını görünce sonunda dayanamadım. Pardon, mesaj atanların ve onlara arka çıkanların tabiriyle "destek" yani.
Olayı bilmeyenler için bir cümlede şöyle özetleyebiliriz:
Özpirinçci'nin eski erkek arkadaşı başka bir kadınla evlendi.
Olayımız bu. "Ne var bunda" diyenleriniz olabilir. Mesele de orada zaten: Aslında hiçbir şey yok.
Ama olur mu? Hiç olmaz olur mu! Düğün töreni sırasında bir gazetenin deyişiyle, "Türkiye'nin gündemi bir anda değişti" ve Özge Özpirinçci Twitter'da TT (trend topic) listesinde uzun süre ilk sırada yer aldı. Destek (!) mesajları gırla gitti:
Engin Altan Düzyatan nasıl bir erkek ki kaç sene birlikte olduğu kadını terk eder ve başka bir kadınla evlenir?
Nasıl bir adamdır ki "yüz üstü" bırakır "gül gibi kızı"?
Böyle bir şey olabilir mi? Allah evine ateşler düşürmesin mi?
Bu zihniyetin ürünü bazı Twitter mesajlarını paylaşalım:
"Üzülme canım, klasik erkek mantığı. Sevgi yok, seçenek çok."
"Özge Özpirinçci'nin askerleriyiz."
"Sen üzülme arkandayız."
"Kendi kendime 'Gül gibi kızın 5 senesini yedin' diye dolaşıyorum."
"Özpirinçci 'Kalkın nikahı basmaya gidiyoruz' dese, 1 dakika düşünmem giderim."
"Engin Altan Düzyatan sayende hepimiz ders aldık."
"Bir saniye, ağlayacağım... Bırakıp nasıl başkasıyla evlenirsin ya?"
Öncelikle kendi hayatıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir vakayı "Herkes uyuduysa Özge Özpirinçci için ağlayacağım" diyecek kadar içselleştirenlerin mantığını bir kenara bırakalım, o çünkü apayrı sosyolojik/psikolojik bir mevzu. "Düşünsenize, o gelinliğin içinde Özge Özpirinçci ve Engin Altan Düzyatan merdivenlerden iniyorlar" cümlesindeki, evliliği her şeyin üstüne koyup kutsayan duyguların psikanalizi de şimdilik kalsın.
Özpirinçci'ye yönelik bu bitmek bilmeyen taciz mesajlarının/lincin (ne derseniz deyin) sürüp gittiği günlerde, Çekmeköy'de Hasret Kara isminde bir kadın boşanmak istediği ve yıllardır şiddet gördüğü kocasının tutuklanması için mücadele veriyordu. Yakup Kara adlı zat, bilmem kaçıncı kez serbest bırakıldığı gün hiç utanıp sıkılmadan Songül Karlı'nın Kanaltürk'teki programına katıldı. O program, olması gerektiği gibi epey tepki aldı. Ancak, programa katılan izleyiciler Karlı'nın "Ay şuna bakın, ne de efendi adam" sözleriyle cilaladığı Yakup Kara'yı alkışlamalara doyamadı. Şimdi bunun Özpirinçci vakasıyla ne alakası var?
Şu yukarıdaki mesajları atan genç kadınlara/erkeklere sorsanız, kuvvetle muhtemel onlar da Yakup Kara'nın cezaevine gönderilmek yerine programa çıkarılmasını, Hasret Kara'ya şiddet uygulamasını kınar. Ancak bilmezler ki, Yakup Kara'nın "namus" algısının kat be katı kendilerinde var. İki genç insan birlikte olur; isterlerse beraber aynı yolda yürürler, isterlerse ayrılırlar. Doğmak, büyümek, ölmek kadar doğal bir şeyden bahsediyoruz. Peki bu süreci böyle yorumlamayanlar nasıl görür? Sözde Özpirinçci'ye destek olduğunu savunanlar gibi!
İki yetişkin insanın ilişkisinden bahsederken kadını pasifize eden anlayış, başka alacağı ders olmadığı için anca Engin Altan Düzyatan'ın "ne biçim bir erkek" olduğu konusunda dersini alır. Özpirinçci'nin yalnız ve hatta "sahipsiz" bırakılmış haline üzülür. Kadını sahip çıkılması gereken bir varlık gibi görür, tıpkı Yakup Kara'nın yaptığı gibi. Demem o ki, Hasret Kara yarın öbür gün evlenmeye kalksa, nikahı basacak güruh hazır!
Hürriyet gazetesi, "Türkiye Özge Özpirinççi'yi yalnız bırakmadı" başlığını kullanmayı tercih etti. Medyaradar adlı internet sitesinde ise Özpirinçci'nin eski sevgilisi için yaptırdığı iddia edilen bir dövmeyle ilgili olarak, "Özge, Engin Altan Düzyatan'ın üstüne tüy dikti" ifadeleri yer aldı. Özge'den teyze kızıymış gibi soyadı olmaksızın bahseden site yöneticileri, ne hikmetse beyefendinin soyadını yazmayı ihmal etmemişti. Bütün bu hengamenin ardından, "Özpirinçci'nin o gece yazılanlar yüzünden hüngür hüngür ağladığı" iddia edildi. Söz konusu haber denemeyecek metinlerde, Özpirinçci'nin, "Benim zaten yeni bir ilişkim var. Beni ezik kadın gibi gösteriyorlar" ifadelerinde bulunduğu "öğrenildiği" söylendi. Peki bu "haberler" hangi başlıkla verildi dersiniz?
"Ben ezik değilim!"
Özpirinçci'nin değil ama haberin başlığına imza atanların eziklikten öte bir durum içinde oldukları açık. Günlerdir maruz kaldığı taciz mesajları nedeniyle kendisine geçmiş olsun diyorum. Emin olun "desteğe" değil, kişisel hayatı hakkında olur olmaz laf edenlerin susmasına ihtiyacı var. Fakat neticede olan oldu. Türkiye, Özge Özpirinçci'yi yalnız bırakmadı. Ne diyelim: Teşekkürler Türkiye! (BK/HK)