Kalbim küt küt. Biraz kalabalık olur umuduyla Beyoğlu'na doğru yürüyorum. Saat öğlen bir buçuk suları. Henüz toplanma saatine iki çeyrek var. Beklentim yok, olursa hayal kırıklığı yaşayacağımı biliyorum. Galatasaray'a doğru yaklaşırken sesler kulağıma gelmeye başlıyor. Ergun yanımda, o da duyuyor sesleri ve yılların deneyimi ile "Yıkılıyor orası" diyor. Daha önce de hayvan hakları yürüyüşlerine katıldım, hiç 'Yıkılacak' nitelikte bir kalabalık olmamıştı. Seslerin şiddeti yaklaştıkça artıyor ama yine de çok insan olduğuna inanmıyorum. Dar bir ara sokaktan adımımı Beyoğlu'na attığım anda yüzüme kalabalığın şiddeti çarpıyor. Ucu, bucağı yok... Nerede başlıyor, nerede bitiyor? Görmek mümkün değil. Tüylerimiz diken diken, gözlerim doluyor. Beyoğlu gerçekten yıkılıyor! İnanılmaz bir kalabalık. Başlarına ne geleceğinden habersiz, haberi olsa bile bir şey söyleyemeyecek dostlarımızın yaşam hakkı için onbinlerce insan Beyoğlu'nu doldurmuş. Eh tabii bu kadar kalabalık olunca onlarca gazeteci de oradaydı...
Oysa sabah büyük gazetelerde yürüyüş haberlerini göremediğim için büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Ama toplanan kalabalık, umutsuzluğu umuda çevirivermişti. İyi insanların sayısı, bu dünya hepimizin diyenlerin sayısı onbinlerle ölçülüyordu Beyoğlu'nda. Medya da zorunlu olarak ilgi göstermek zorunda kalıyordu.
Eve gelir gelmez heyecanla televizyonu açtım. Her yerde AKP kongresi var. "Elbette yayınlamazlar şimdi" diyerek sabırla ana haber bültenlerini bekledim.
Ancak sonuç hüsrandı; onbinleri, bunun haberini bir çoğu "görmedi".
Gazeteciliğin bir altın kuralı işlemişti: "Habercilikte yalnız gördükleriniz / yazdıklarınız değil, görmedikleriniz / yazmadıklarınız / yayınlamadıklarınız da önemlidir."
Neden 39 Eylül?
5199 sayılı yasa değişikliği için teklifin sunulduğu gün, tüm sosyal medya çalkalandı. Bir anda elektronik afişler arka arkaya yayınlandı; "30 Eylül"de meydanlarda toplanacağız, onların sesi olacağız, öldürülmelerine izin vermeyeceğiz" sloganları ile spontane şekilde oluşan bir yürüyüş düzenlenmeye başlandı. Bu haklı haykırışın yankıları büyük oldu, günler içinde de çığ gibi büyüyerek devam etti. Medya ilgi göstermese de sosyal medya vardı ve gücü de büyük medyadan az değildi.
Nedeni AKP Kongresi mi?
Her zaman söylerim, "Sadece insan demeyen, yaşama önem veren, duygusal insanlar yeteri kadar hesaplı değildir. İşte böylesi önemli bir yürüyüşü bile seçerken programa bakmazlar ve gidip AKP kongresi ile çakıştırırlar. Bu ciddi bir organizasyon hatasıydı. Bu da bizlerin kulağına küpe olmalı ve daha akıllı olmalıyız. Ama bu medya görmese de sosyal medya ile neler yapabileceğimiz ortada.
Organizasyon hatası da olsa, bugün baktığım birinci sayfalara onbinlerin taşınmaması anlamına da gelmemeliydi. Haberi üç gazete dışında kimse birinci sayfaya taşımadı. Yürüyüşün olduğu gün, haber taptazeyken iki televizyon kanalı dışında başka hiç bir kanal habere hakkıyla yer vermedi.
Kim bilir belki bir kasıt yoktur, medyamız bir anda iki işi yapamaz duruma gelmiştir. (AÜ/HK)