Altı yaşındaki Efe'nin, gittiği anaokulunda üzerine lavabo düşmesi sonucunda yaşamını kaybetmesinin beşinci yılı.
Efe'yi basında çıkan haber üzerine tanıdık ilk olarak. Ardından 2011 yılında, babasının adalet talebini, sesini duyurabilmek için İstanbul'dan Ankara'ya yürüyerek aldığı yolun sonunda, ailesiyle ve onu seven insanlarla tanıştık.
Gülen yüzünü, iyi kalpliğini dinledik onu sevenlerinden. Yaptığı resimleri gördük. Odasını, eşyalarını... Çok istedik Efe ile birlikte yaşama dair bir şeyler üretmeyi ama çok geçti...
Efe Boz yaşamını kaybettiğinde önce aileye "Olayı büyütüyorsunuz" dediler. Ardından Efe'nin ölümünün "Allah'ın takdiri" olduğunu söylediler. 14 ay sonra açılabilen davada istenen bilirkişi raporunda ise Efe'nin ölümüne yaramazlığının yol açtığını iddia etmekten hiç çekinmediler.
Annesi, babası ve kardeşi tek bir çocuk daha ölmesin diye yapılması gerekenleri Milli Eğitim Bakanı'na anlattıktan sonra bakanlıktakiler "Merak etmeyin Efe sizi cennette karşılayacak" diye teselli verdiler. Hiç anlamadılar bunun bir teselli olamayacağını, ailesinin çocuklarını, Efe'yi burada, yanlarında istediklerini...
Efe'nin ölümünde sorumluluğu olan kişilerin yargılanması ise dört yıl sürdü. Verilen karar o güne kadar açılan davalara oranlandığında görece olarak daha iyiydi.
Sorumluluğu genişletiyor ve suç duyurusunda bulunuyordu. Bu ailenin ve sivil toplum örgütlerinin çabası sonucunda elde edilen bir kazanımdı. Ama Efe öldükten sonra en az 60 çocuk benzer şekillerde yaşamını kaybetti ve açılabilen davalarda ise -Yunus Eser'de olduğu gibi- sorumluk daha önce olduğu gibi dar çerçevede ele alındı, cezalar taksitle para cezasına dönüştürüldü.
Okullar neden çocukları öldürüyor?
Türkiye'de her yıl en az 10 çocuk okullarda yaşamını kaybetmeye devam ediyor ne yazık ki. Çünkü;
* Denetimsizlik etik ve standart dışı uygulamalardan dolayı okulların fiziksel koşulları hala çok kötü. Bakımsız demir kapılar, okul bahçesinde açık unutulan çukurlar, önlem alınmayan asansör boşlukları, projesiz ve yanlış monte edilmiş lavabolar çocukları öldürüyor. Mevcut okul yapı stoğu fiziksel güvenlik açısından hiç denetlenmiyor.
* Okul projeleri ve inşaatları çocukların güvenliği ve eğitimin gerekleri düşünülmeden yapılıyor.
* Okullardaki yenileme, tadilat ve tamiratlar okul müdürlerinin inisiyatifinde ve tamamen denetimsiz, projesiz, onaysız şekilde gerçekleşiyor.
* Okullarda yapılan yenileme, tamirat ve tadilatlarda fiziksel güvenlik değil, lüks, gösteriş ve şatafat önplana çıkıyor.
Denetimsizlik
* Çünkü milli eğitim sistemimizde, okulların çocuklar için fiziksel olarak güvenli olup olmadığını denetleyen hiçbir sistem yok. Oysa pek çok gelişmiş ülkede okullar periyodik olarak fiziksel güvenlik testine tabi tutuluyor. Türkiye’de ise Milli Eğitim mevzuatı bu anlamda kör ve sağır.
* Okullardaki her ölümün ardından yetkililer soruşturma yapma gereği duymadan ağız birliği yapmışçasına olayın bir kaza ve münferit bir vaka olduğunu belirten açıklamalar yapıyor. Oysa her yıl en az 10 çocuk okullarda yaşamını yitiriyor.
Sorumluluk
* Okullarda meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarında, Milli Eğitim Bakanlığı çocuğun ve ailesinin tarafında ve yanında durup çocuğun hakkını araması ve savunması gerekirken kendini ve sorumlu personeli savunmaya geçiyor. Olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor.
* Bu tür olayların ardından yetkililerin aklına ölen çocukları suçlamak bile geliyor ama bozuk demir kapıyı kimin görmezden geldiğini, açıktaki elektrik kablosunu kimin çektiğini, düşen lavaboyu kimin kontrol etmediğini sormuyorlar, sormaktan kaçıyorlar.
* Sorumlu okul idarecileri ve bürokratlar idari soruşturmaya tabi tutulmuyor. Tabi tutulduklarında da ya hiç ceza almıyor ya da komik denebilecek (bir günlük maaş kesme cezası gibi) idari cezalar alıyorlar. Bu cezalar bile erteleniyor.
Cezasızlık
* Çocuğunun “hesabını sormak” isteyen ailelere psikolojik ve idari baskı uygulanarak dava açmaktan caydırılmaya çalışılıyor.
* Okulda çocuğunu kaybeden aileler maddi zorluklar sebebiyle dava açamıyor. Açtıkları davaları sürdüremiyor.
* “Okuldaki çocuktan ‘Milli Eğitim’ sorumludur” lafı sadece söylemde kalıyor. Herhangi kötü bir olay olduğunda kimse sorumlu tutulamıyor.
* Bu tür pek çok olay sonrasında “kaza” olduğu gerekçesi ile dava açılmıyor. Yeterli soruşturma yürütülmüyor.
* Çünkü savcılar ve hakimler bu tür olaylarda ya dava açmıyor ya da açtıkları davaya sorumlu olan öğretmen ve idarecileri dahil etmiyorlar. Sorumlular cezasız kalıyor.
* Yargılamalar sonucunda çok nadir de olsa verilen hapis cezaları paraya çevriliyor ya da erteleniyor (Örn: Anıl ve Yunus'un davasında verilen hapis cezaları taksitle para cezasına dönüştürüldü).
Asıl soru
İşte bunlar “neden" sorusunun yanıtları.
Ama asıl yanıt verilmesi gereken soru şu: Hem Efe'nin ailesinin hem de Gündem Çocuk Derneği'nin çabasıyla, bu sebepler ve bunlara ilişkin acil olarak yapılması gerekenler, bakanından müsteşarına kadar bu işi yapmakla yükümlü herkes tarafından bilinirken neden hala çocuklar okullarda ölmeye devam ediyor! Var mı bir yanıtınız? (EK/YY)
Gündem Çocuk Derneği'nin yürüttüğü "Yaşasın Okullarda Çocuklar Kampanyası"na buradan destek olabilirsiniz.