Suriye meselesine müdahil olan ülkeler, alternatif bir sistem veya ideal bir proje ortaya koyamadıkları için savaşın ömrü uzadı. Savaşın ömrü uzadıkça ölüm, yıkım ve acının bilançosu da katlandı. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri (ABD) uzun süre Suriye krizinde bir süre izleyici olmayı tercih ederken Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve cihadist örgütlerin siyaseti Esad üzerineydi. Böylece Suriye toprakları üzerinde etnik ve mezhepsel çelişkileri kapsayan demokratik bir alternatif sistem geliştiremediler.
Bu kısırdöngü üzerinden bazı tespitler yapılabilir: Bir; IŞID özellikle Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusunu (ÖSO) yenilgiye uğratarak toprak elde etti. İki; Esad ve ÖSO, Suriye’nin geleceği konusunda demokratik bir proje ortaya koyamadıkları için aralarında uluslararası kamuoyunu heyecanlandırmayan kör bir dövüş var. Üç; Rojava’da Kürtler idari, siyasi ve askeri alanda ellerindeki projelerle istikrarlı bir yol izlemeleri sayesinde uluslararası kamuoyuna kendilerini kabul ettirebildiler. Dört; Önceleri Suriye’nin geleceği için herhangi bir proje ortaya koyamayan ABD’nin kafasında 2014 Kobanê savaşından sonra bir proje var.
Kürtlerin alternatif geliştirmesi
Uluslararası diplomatik faaliyetlerin yoğunluk kazanması ve Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde yapılan Cenevre toplantıları da esasında bir alternatif ortaya koyma çabalarıdır. Bu noktada Kürtlerin Rojava’da temelini attıkları alternatif sistem her gün biraz daha ilgi çekmektedir. Bu sonucu doğuran iki etken var: Bir, IŞİD’e karşı sürekli kazanan YPG gücü. İki, demokratik ve seküler sistemi olgunlaştıran PYD diplomasisi. Rojava Kürtleri bunu öyle içselleştirdiler ki hedeflenen kentlere yürümeden önce ilk iş olarak tüm etnik ve mezhepsel farklılıkları içeren hem idari hem de askeri bir sistem kurdular.
Minbic operasyonu da hem oluşturulan Demokratik Suriye Güçleri (DSG) hem de Minbic Askeri Meclisi ile kamuoyunda kabul gördü. Çünkü Minbic operasyonunda, orada yaşayan Arap, Kürt, Türkmen ve Çerkezler yer aldı. Bunun sonucunda 73 günün ardından Minbic, IŞİD’ten kurtarıldı. Kuzey Suriye Demokratik Federalizm Kurucu Meclis Eşbaşkanı Hediye Yusuf Minbic’in özgürleştirilmesini “siyasi, coğrafik ve felsefi bir zafer” olarak tanımladı. Dolayısıyla Minbic’in alınması coğrafi açıdan Kobanê ile Efrin’in birleşmesini sağlayacak, siyasi açıdan federasyonun resmi ilanını mümkün kılacak ve felsefi açıdan da farklı etnik ve mezheplerin bir arada yaşayacağı demokratik bir toplumun inşası olacaktır.
Minbic’in stratejik önemi
80 bin nüfuslu Minbic önce 2012 yılında ÖSO’nun eline geçmişti. Daha sonra 2014 yılında IŞİD’in kontrolüne geçen Minbic, Rojava Kürtlerinin nihai stratejik hedefleri içinde önemli bir duraktı. Bulunduğu konum itibariyle de Minbic adeta Halep, Rakka, Musul ve Antep’i birbirine bağlayan bir üs konumunda. Bu sebeple Minbic, IŞİD’e farklı merkezlere gidiş gelişlerde çabuk mobilize olma şansı da veriyordu. Aynı zamanda Minbic Kobanê ile Efrin arasında kalan Şehba bölgesinin adeta kilidiydi. Dolayısıyla Minbic’in alınmasıyla kuzeyde 40 km uzaklıktaki Cerablus’un da, batıda 45 km uzaklıktaki Bab’ın da kapısı açılmıştır.
Stratejik konumundan dolayı “IŞİD’in askeri başkenti” olarak değerlendirilen Minbic’e ilişkin ABD’nin NATO Sözcüsü Henrietta Levin de şunları söylemişti: “Minbic’in kurtarılmasıyla IŞİD, lojistik bir merkezini kaybedecek. Başka bölgelere militan kaydırmasının önüne geçilecek. Silah ve mühimmat akışı kesilecek.”
Bütün bu çıkarım ve analizler gösteriyor ki siyasi olarak da Minbic adeta Batı ile Ortadoğu arasında bir kapı görevi görüyor. Ayrıca IŞİD’in Rakka’dan Cerablus’a, oradan da Türkiye’ye ve Avrupa’ya militan göndermesi de bundan sonra kolay olmayacaktır.
Kürtlerin nihai hedefi
Minbic’i kurtararak Şehba bölgesinin kapısını açan DSG/YPG’nin ilerleyeceği istikamet aşağı yukarı bellidir. Eğer Türkiye’nin itirazları olmasaydı, ABD’nin de bu bölgenin bir an önce IŞİD’ten temizlenmesini isteyebileceğini söyleyebiliriz. Rojava Kürtleri açısından; bu süreçte Rakka’ya yürümenin hiçbir stratejik sonucu olmayacaktır. Ama Şehba bölgesinin alınması demek, Rojava Kürtlerinin nihai stratejik hedeflerine ulaşması demektir. ABD ve AB açısından da; Şehba koridorunun kapanmasıyla IŞİD’e yabancı militan akışının önü alınacaktır. Bu durumda militanların Batı ülkelerine geçip saldırılarda bulunmasının önü kesilecektir.
Türkiye-Rusya ilişkileri bozulduğunda Rusya da Minbic operasyonundan önce Kürtlerin Cerablus’a ilerlemelerini istiyordu. Bunu biraz da Türkiye’yi cezalandırmak amacıyla arzuluyordu. Şimdi Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesinin Suriye meselesinde doğuracağı sonuç merak ediliyor. Fakat bunun Rojava bölgesi üzerinde olumsuz bir etki yaratacağını beklememiz için elimizde herhangi bir gösterge bulunmuyor. Çünkü Suriye krizinde artık ABD ile Rusya dengesi var. Bu iki güç de üst düzey görüşmelerde birçok noktada uzlaştılar. Dolayısıyla Türkiye’nin bu iki güce rağmen bölgede kartların tekrar dağıtılmasını sağlayacak bir gücü bulunmuyor.
Şimdi hedefte Şehba var
Yine de “Esad’lı bir Suriye”ye razı edilmiş bir Türkiye’nin desteklediği muhaliflerin Rusya’nın rızasıyla Azez-Cerablus hattında ilerlemesi mümkün mu sorusu akla geliyor. Fakat DSG/YPG’nin hangi yöne ilerleyeceği sorusu daha gerçekçi görülüyor. Yapılan açıklamalara bakılırsa ABD, müttefiki Türkiye’yi kızdırmamak için sonraki hedefin Rakka olduğu mesajını veriyor. Bu yönde ağırlıklı açıklamalar görüyoruz. Aynı şekilde Minbic Askeri Meclis Sözcüsü de Şervan Dervêş de Minbic’ten sonraki hedefin Rakka olduğunu söylemişti.
Peki, gerçekten hedef Rakka mı? Hem hayır, hem evet. Hayır, çünkü Kürtler nihai stratejik hedeflerinden vazgeçmeyeceklerdir. Bu sebeple de Kürtler açısından Rakka’ya yürümenin hiçbir anlamı olmaz. Hatta bu anlamsızlığın doğuracağı moralsizlik ve motivasyonsuzlukla zafer de elde edilmeyebilir. Dolayısıyla Azez-Cerablus hattı bir süre Türkiye etkisiyle beklemeye alınabilir ama DSG/YPG Bab üzerinden oluşturacakları bir koridorla Tel Rifat’a ulaşarak Kobanê ile Efrin kantonlarını birleştireceklerdir. Bu aynı zamanda IŞİD’in dünyayla bağlantısını kesmektir. IŞİD’e karşı savaştığını iddia eden hangi ülke buna itiraz edebilir?
Evet, hedef Rakka. Zaten başından beri hedef Rakka’dır. Şeddadi alınırken de, Ayn İsa alınırken de hedef Rakka’ydı. Minbic alındığında da hedef Rakka’dır. Çünkü IŞİD’in başkenti konumundaki Rakka zaten asıl ve nihai hedeftir. Ama öncelikle yapılması gereken şey Rakka’yı besleyen damarları kesip izole etmektir. Bu sebeple Kobanê ile Efrin arasındaki Şehba bölgesinin alınmasının öncelikli hale geleceğini öngörebiliriz. Çünkü Minbic, birçok kapıyı açabilecek altın anahtardır.
Minbic hakkındaMinbic (Manbij) bölgesi IŞİD’in Suriye’de kontrol ettiği stratejik noktalardan biriydi. Kent, iki yıldır IŞİD'in elindeydi. Türkiye sınırına yaklaşık 40 kilometre mesafede bulunuyor. Minbic, Afrin ile Kobane kantonları arasında Türkiye sınırına açılan IŞİD’in kontrolündeki tek koridordu. Bölge IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki başkenti olarak bilinen Rakka kentine yaklaşık 130 kilometre uzaklıkta. Bu bölgenin alınması IŞİD'in kuzeye Türkiye sınırına olan koridorunun kapatacak, Minbic-Mare hattının ele geçirilmesinde önemli bir hamle. |
(İG/EKN)