KUMRU BAŞER'İN DİYARBAKIR İZLENİMLERİ
Mardin: Demokratik Özerklik mi, Nasıl?
Diyarbakır ilçe otogarından Mardin minibüsüne atladım.
Yanımda oturan hanımla sohbete başlıyoruz. Dertli. Annesinde meme kanseri kuşkusu varmış. Arada bir hareketli Arapça şarkılarla çalan telefonunu açıp, benim tarafımdan anlaşılamayan bir dilde endişeli bir şeyler anlatıyor.
Arapça imiş ana dili. Ama her Mardinli gibi bir kaç dil konuşabiliyor. Türkçe, Kürtçe ve biraz da Süryanice.
En çok beğendiği aday Barış ve Demokrasi Partisi'nin desteklediği (BDP) Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'yla ilgisi olmayan bağımsız Süleyman Bölünmez. Bütün akrabalarının ona oy vereceğini, Bölünmez'in iyiliklerinin saymakla bitmeyeceğini söylüyor.
Süryani sevgilisini anlatmaya geçiyor.
Minibüs durduruldu. Yüreğim böyle anlarda hep olduğu gibi nedense suçlu suçlu hopladıysa da polisin kibarlığı rahatlatıyor. Kimliklerimizi geri verirken, "kendinize iyi bakın" deyip, gülümsüyor.
İlk durağım Süryani kuyumcu Riva. Babadan kuyumcu ustalığını, anneannesinden de kök boyalı baskı sanatını öğrenmiş.
Mardin'in turizm potansiyelinin tam değerlendirilemediğini anlatıyor. Oteller yetmiyormuş. Yollar kötü, ama Mardin'i yeni binaları yıkarak eski haline döndürmeyi hedefleyen projeden memnun.
Mardin Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminde. Kentin altı milletvekilinden dördünü de bu parti aldı 2007'de. Riva, bu sefer iki çıkarırlar diyor. Blok'un üç bağımsız adayının da seçileceğini düşünüyor. Blok'un ilk kez Süryani bir aday, Erol Dora'yı çıkarmış olması onu çok heyecanlandırıyor. "Ama bizler çıkıp kampanya yapamıyoruz, alışkın değiliz" diyor.
Diyarbakır Süryanilerinde de farkettiğim adeta genetik çekingenlik var Riva'da. Varoluşları sanki farklılıklarının göze batmaması üzerine kurulu. Yavaş basıyor, sessiz konuşuyorlar. Askerlikte, okulda ezilmesinler diye oğullarına kızlarına kuşaklardır Müslüman isimleri vermişler.
Oysa Süryaniler ne çokmuş bir zamanlar burada. 19. Yüzyıl sonu, 1914-15'de ve son olarak 70'li yıllardan sonra büyük göç yaşamışlar. Kentin sekiz kilisesi ve iki Manastırı artık dolmuyor. Neyse ki son on yıldır göç durmuş, hatta geri gelenler olmuş. 40'a kadar düşen Süryani aile sayısı tekrar 80'e çıkmış.
'Süryanilerden üç partiye de oy çıkar'
Riva bölgenin o inanılmaz misafirperverliğiyle dükkanı kapatıp beni Suriye sınırına bakan Deyrulzafaran Manastırına götürüyor. 1932 yılına kadar 640 yıl Ortodoks Süryanilerin patriğine ev sahipliği yapan bu manastır 1500 yıl önce bir güneş tapınağı üzerine yapılmış.
AKP listesinden Mardin Belediye Meclisi üyesi Suphi Uslan'la tanıştık. İl Belediyesine seçilen ilk Süryani imiş. "Üç partiye de oy çıkar bizim cemaatten diyor".
Geri dönüş yolunda Riva ile sohbeti koyultuyoruz yeniden. "Bu bölgenin sorunlarının çözülmesi için Kürtleri dinlemeleri lazım. Çoğunluk onlarda" diyor.
'Ya kaos olacak ya da müzakere'
Dört şiir kitabı ile bir romanı yayınlanan öğretmen İrfan Amida ile Eğitim Sen Mardin şubesine gidiyoruz.
Eğitim Sen 2300 üyesiyle en büyük öğretmen örgütlenmesi Mardin'de. BDP desteği tartışmasız. Vahap, Mehmet, Abdülhamit, Gürkan, İrfan, Erdal, Hamdullah ve Sait öğretmenlerle hararetli bir tartışmaya girdik.
Araplar ve Süryanilerden BDP'ye desteğin arttığını, AKP'nin çıkardığı adaylara, özellikle Istanbul eski valisi Muammer Güler'e tepki olduğunu düşünüyorlar. "Savaş ilanı gibi bir şey bu diyor" bir öğretmen.
“Seçim sonrası ne olacak?” diyorum. “Demokratik Özerklik talebi hayata geçirilecek” diyorlar. “Nasıl bir şey olacak bu, tarif eder misiniz?” diyorum. Kesinlikle inananların heyecanıyla anlatmaya girişiyorlar.
"Kent konseylerine kadar, halkın kendi kendini yönetmesinin organları yaratılıyor. Siyasi güç merkezi devlet kurumlarından halka yayılıyor."
"Örneğin Hakkari'de köylüler kümes hayvancılığı yapmak üzere kooperatif oluşturdular. Elde ettikleri gelirle, köylerine elektriği, suyu tamamen kendi güçleriyle getirdiler."
"Mesela burada Evren Mahallesi vardı. Mahalle meclisinde ismin değiştirilmesi konusunda karar alındı. Biz Mezopotamya olsun istiyorduk ama ihtiyarlar bizi dinlemedi, referandumla eski adı olan Kotek kabul edildi. BDP ve AKP'li üyelerden oluşan Belediye Meclisi de bunu onayladı."
"Ana dilde eğitim konusunda Türkiye çapında 10 bin öğretmenin Kürtçe öğretebilecek bir düzeye gelebilmesi hedefiyle çalışmalar yürütüyoruz"
"Mesela öğrencilere ortaokuldan üniversiteye hazırlığa kadar, gönüllü destek eğitim sağlamaya başladık. Bunu daha da geliştireceğiz. Yerel hizmet için ne gerekiyorsa, Ankara'dan istemek yerine halk kendisi yapacak. "
Çok iddialı bir proje
"Bu sadece Türkiye'yi değil, bütün Ortadoğu'yu dönüştürecek bir proje" , "Demokratikleşmenin çevre ve kadın erkek eşitliği ile birlikte tasarlandığı tek proje " diyor öğretmenler. Bu yolla, devletin yavaş yavaş yerini halkın demokratik idaresine bırakacağını ve zamanla sönümleneceğini tahayyül ediyorlar.
"Sadece devlete bir alternatif değil, kapitalizme de bir alternatif demokratik özerklik" diyorlar.
Bunu tam anlayamıyorum. Sanırım onların kafasında da net değil bu kısmı. "Kara değil, insana dayalı bir ekonomi, ya da neo liberalizmin reddedilmesi" diyorlar ama "Kürt işadamlarını da içeren bir ittifak" içinde olduklarını da kabul ediyorlar.
"Peki siz bunları yapınca, hükümetin ne yapacağını düşünüyorsunuz?" diyorum, Sait öğretmen daha önce sivil itaatsizlik eylemlerine yapılan müdaheleleri anımsatarak, "Kaosu göze almamız lazım. Hükümet ya müzakereyi seçecek ya da kaos olacak" diyor.
Dönüşte, Mardin Diyarbakır minibüsünde yanıma uyku laboratuarında çalışan bir hanım düşüyor. Tatlı bir sohbetle yola revan oluyoruz. Siyasi tercihini sır gibi saklıyor. (KB/BA)
* Kumru Başer'in izlenimlerini BBC Türkçe'den aldık.